Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2006/463 E. 2006/4462 K. 01.05.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/463
KARAR NO : 2006/4462
KARAR TARİHİ : 01.05.2006

Mahkemesi : Ankara 6. İş Mahkemesi
Tarih : 06.07.2006
No : 1500-651

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 04.04.1979 tarihinde bir gün çalıştığının tespiti ile bu tarihin sigortalılık başlangıç tarihi olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 04.04.1979 olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, istek doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmişse de eksik araştırma ve inceleme ile varılan bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Davacıya ait 04.04.1979 tarihli işe giriş bildirgesinin davalı Kuruma süresi içerisinde verildiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir
durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten Sosyal Sigortalar Kurumunda 010090746 no ile tescilli iş yerinden verildiği ve bildirgenin 10.04.1979 tarihinde kurum kayıtlarına geçtiği görülmektedir. Ancak Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Sigorta İl Müdürlüğünün 30.03.2005 tarihin ve 32751 sayılı cevabi yazısında TRT Emanet İnş. Komisyonculuğu iş yerinin 12.04.1979 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı 31.05.1979 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamından çıkarıldığı ve işyerine ait dönem bordolarının kuruma verilmediği bildirilmiştir. Bu durum bildirgenin fiili ve gerçek çalışmaya dayanıp dayanmadığının özel bir duyarlılıkla araştırılması ve araştırmanın özenle yapılması gerektiği açıktır. Mahkemece ise iş yerinin Kamu Kurumuna ait resmi bir iş yeri olması nedeni ile özellikle o dönemde TRT Ankara Radyosunda kurulan Emanet İnşaat Komisyonu üyeleri ile amir ve müdür konumunda olan görevlilerin bilgisine başvurulmadan salt tanıkların soyut nitelikteki açıklamalarıyla sonuca varıldığı ortadadır.
Yapılacak iş; davacının iddia ettiği dönemde TRT Ankara Radyosunda çalışan ve özellikle TRT Emanet İnşaat Komisyonunda görevli bulunan kişilerin kimlik bilgileri tesbit edilerek bildirgede yazılı tarihteki TRT Ankara Radyosunda görevli müdür ve diğer amirler saptanarak bilgilerine başvurmak ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan TRT.Kurumu’na iadesine, 01.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.