YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/402
KARAR NO : 2006/3842
KARAR TARİHİ : 13.04.2006
MAHKEMESİ : Ankara 6. İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/07/2005
NUMARASI : 207-676
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar vekili ile davalılardan M. İnş.ve Tic.A.Ş., Teaş(TEİAŞ) Gen.Mdl. ve Ö.-D. T.İ.S.E.T. Ltd.Şti, vekilleri tarafından temyiz edilmesi, davalılardan M. İnş.Tic.A.Ş. vekilincede duruşma istenilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacıların murisi ve yakını olan C. D.’ın iş kazası sonucu vefatı nedeniyle uğradıklarını iddia ettikleri maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalılardan M. İnşaat A.Ş. hakkındaki davanın olayda asıl işveren olmadığı nedeniyle reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın ilamda belirtildiği şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar ile B. D. dışındaki davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Aleyhine karar verilmeyen davalı M. İnşaat A.Ş.’nin hükmü temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz dilekçesinin reddi gerekmiştir.
İddia, savunma ve tüm dosya içeriğine göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalılardan M. İnşaat A.Ş.’nin asıl işveren olup olmadığı, davacıların murisi ve yakını olan C. D.’ın kaza tarihinde gerçek ücretinin ne kadar olduğu, davacılardan anne E. D. yönünden maddi tazminat talep etme koşullarının bulunup bulunmadığı, eş, çocuklar ve anne ile kardeşler dışındaki davacıların ( Amca, dayı ve halanın) manevi tazminat talep edip edemeyecekleri, yargılama devam etmekte iken yapılan ıslahla artırılan miktarlara karşı davalı TEAŞ’ın ileri sürdüğü zamanaşımı definin yerinde bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Kaza tarihinde yürürlükte olan 1475 sayılı İş Kanunun 1. maddesinin son fıkrası hükmünde belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve aldığı işi kendi işçileriyle o işyerinde yapan kişilerin alt işveren olduğu ve alt işverenin çalıştırdığı işçilerin hizmet aktinden doğan yükümlülüklerinden asıl işvereninde birlikte sorumlu olduğu belirtilmiştir. Dosyadaki mevcut hizmet sözleşmelerinde, Metiş İnşaat A.Ş.’nin yapımını üstlendiği Gaziantep- Şanlıurfa Oto Yolu İnşaatı işinin kapsamında olan Gaziantep Çevre Yolu kesiminde 0 ila 28 kilometreleri arasında bulunan enerji nakil hatları ve haberleşme tesislerinin deplasman işini Ö. Limited Şirketine verdiği, Ö. Limited Şirketide M. İnşaat A.Ş.’den üstlendiği işin bir bölümünü ( yol üzerinde kalan elektrik direklerinin demontaj-montaj işlerini) B. D.’a verdiği görülmüştür. Ö. Limited Şirketi ve B. D.’ın aldığı işler, M. İnşaat A.Ş.’nin yüklenimindeki işin bir bölümünü ve onu tamamlayıcı nitelikte olduğu açıktır. Bu durumda M. A.Ş.’nin asıl işveren Ö. Limited Şirketi ile BD’ın alt işveren oldukları kabul edilip buna göre sonuca gidilmesi gerekirken kusur bilirkişi raporunda tamamen hukuksal olan bu konudaki görüşüne itibarla M. İnşaat A.Ş.’nin asıl işveren sayılmaması yerinde değildir.
İş kazası sonucu vefat eden işçinin desteğinin kaybedilmesi nedeniyle zarara uğrayan hak sahiplerinin maddi tazminatlarının hesaplanmasında işçinin kaza tarihindeki gerçek ücretinin esas alınması koşuldur.
Gerçek ücretin ise işçinin kıdemine, çalıştığı işyeri ve yaptığı izin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarının geçmiş ücretin olmadığı, yargıtayın yerleşmiş görüşlerindendir. Somut olayda ,davacılar gerek dava dilekçesinde, gerekse 1.İş Mahkemesinde açılmamış sayılmasına karar verilen davada ücret yönünden somut bir iddiada bulunmamışlardır. Davacılar vekili 25.06.2001 tarihli oturumda müvekkilerinin kazalı işçi C. D. olay tarihinde aldığı ücreti bilmediklerini, bir müfettişin kendisine C. D. günlük net 9 milyon Tl. ücret aldığını söylediğini bildirmiştir. Aynı oturumda davalı B D, ölen işçi C. D.’ın amcası olduğunu, C. D. işyerinde montaj işinde usta olarak çalıştığını günlük net 9 milyon Tl. ücret ödediğini beyan etmiştir, Yakınlık derecesi dikkate alındığında B. D. ücret konusundaki beyan ve bu beyanı doğrulayıcı yöndeki tanık anlatımları inandırıcı görülmemiştir. Bu yön mahkemenin de kabulündedir. Hal böyle olunca, ölen işçinin yaptığı işin niteliğine göre ilgili meslek odası olan elektrik mühendisleri odasından emsal ücret sorulup belirlenmeden inandırıcı görülmeyen ücretle Gaziantep Ticaret Odasının bildirildiği ücretle ortalamasına göre tazminatın hesaplandığı 4.10.2004 tarihli ek bilirkişi raporunun hükme dayanak kılınması doğru olmamıştır.
Davacılardan anne E. D. maddi tazminat talebi destek kaybına uğrayıp uğramadığı, desteğin bakım gücüne sahip bulunup bulunmadığı araştırılmadan ve gerekçeside belirtilmeden rededilmiştir. Oysa, anne ölen oğlundan maddi destek gördüğü ve oğlunun bakım gücüne sahip olduğunun kanıtlaması halinde maddi zararının giderilmesini talep edebilir. İş kazası sonucu ölümden kaynaklanan maddi tazminat taleplerinde anneye S.S.K.’ca gelir bağlanması desteğin ve giderek desteğin bakım gücünün varlığını aksi durum ise destek koşulunun yokluğunu gösterir. Bu itibarla davacı anneye öncelikle iş kazası ölüm sigortasından 506 sayılı Yasanın 24. md. koşulları çerçevesinde gelir bağlanması için S.S.K.’ya başvuruda bulunması için önel verilip sonucu alınmadan tazminat talebinin reddine karar verilmesinin iş kazalarına ilişkin tazminat hukuk kurallarına aykırı olduğu ortadadır.
İşverenin iş kazalarından doğan tazminat sorumluluğu B.K.’nun 332. maddesi gereğince hizmet aktinden doğan işçiyi koruma ve gözetme yükümlülüğüne ve 1475 sayılı eski İş Kanunun 73., 4857 sayılı yeni İş Kanunun 77. maddesinde öngörülen iş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin yükümlülüklerine aykırı davranmasından kaynaklanmaktadır. Sorumluluğun yasal dayanağı itibariyle işverene karşı dava açılan dava aynı kanunun 125 maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Ancak, somut olayda, TEAŞ(TİAŞ), B.K.’nun 41. maddesinde hükme bağlanmış olan istihdam edenin sorumluluğuna dayandığından ve TEAŞ’la işçi C. D. arasında hizmet akdi ilişkisi bulunmadığından B.K.’nun 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin TEAŞ hakkında uygulanması mümkün değildir. TEAŞ yönünden davanın yasal dayanağını B.K.’nun 41. maddesi oluşturduğuna göre haksız fiilerin tabi olduğu bir ve 10 yıllık zamanaşımı, eylem aynı zamanda T.C.K. ‘nu kapsamda suç teşkil ettiği taktirde uzamış ceza zamanaşımı süresine tabi olacağı kuşkusuzdur. Bu durumda TEAŞ’ın ıslahla artırılan maddi tazminat miktarlarına yönelik zamanaşımı def’inin bu çevrede irdelenip tartışılmaması doğru bulunmamıştır.
Davacıların manevi tazminat taleplerinin yasal dayanağını B.K.’nun 47. maddesi olduğu tartışmasızdır. Anılan madde “Hakim ……. adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namıyla adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” hükmünü içermektedir. Uygulamada anılan hükümde yer alan aile kavramına anne, baba, eş ve çocuklar ile kardeşlerin dahil olduğu kabul edilmekte, bunların dışında kalan hala , amca ve dayı gibi diğer yakınlara ölenle birlikte oturmadıkları takdirde manevi tazminat talep etme hakkı tanınmamaktadır. Eş ve çocuklar ile kardeşler dışındaki davacıların ölen işçiyle birlikte oturdukları, yada manevi tazminat talebini gerektirecek özel bir neden bulunduğu iddia ve ispat edilmediğine göre sırf akrabalık nedeniyle tazminat taleplerinin kabulü yasaya aykırıdır.
Bunlardan başka, davacıların zararı işçi C.D.’ın ölüm tarihinde doğduğuna ve aksi kanıtlanmadıkça nüfusta kayıtlı ölüm tarihi itibar edilmesi gerektiğine göre hükmolunan tazminatlara faizin nüfusta kayıtlı 14.11.1999 ölüm tarihinden başlatılması gerekirken 6.11.1999 kaza tarihinden başlatılması da doğru değildir.
Bütün bu açıklamalar karşısında; mahkemece yapılacak iş, kusur yönünden 25.05.2004 tarihli kusur raporunu düzenleyen bilirkişi heyetinden ek rapor alınmalı, ölen işçi C.D.’ın olay tarihindeki gerçek ücretin belirlenmesi amacıyla Elektrik Mühendisleri odasından emsal ücret sorulmalı, ve gerektiğinde olay tarihinde aynı iş yapan ve ücretleri bordrolara aynen geçmiş kişilerin bilgisine dahi başvurulmalı, saptanan ücrete göre yeniden hesap yaptırılmalı ve hüküm tarihine en yakın tarihteki S.S.K. peşin değerleri düşülerek karşılanmayan zarar miktarları belirlenmeli, tazminat miktarları ve kusur durumu nazara alınıp B.K.43.maddesi uyarınca indirim koşullarının bulunup bulunmadığı yeniden değerlendirilmeli, davalı TEAŞ’ın zamanaşımı def’i B.K.’nun haksız fiil hükümleri çevresinde irdelenip tartışılmalı, davacı anne’ye gelir bağlanması için S.S.K. ‘ya başvurması bakımından önel verilmeli, gelir bağlandığı takdirde destek koşulu oluşacağından maddi zarar hesaplattırılıp S.S.K. gelirleri düşülerek karşılanmayan maddi zararının bulunup bulunmadığı tesbit edilmeli,gelir bağlanmadığı takdirde S.S.K.’ya karşı dava açması için süre verilmeli, dava açıldığı taktirde sonucu beklenmeli, eş, çocuklar ve anne,baba ile kardeşler dışındaki davacıların manevi tazminat talep edemiyeceği düşünülmeli ve bütün bu araştırma, incelemelerden sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı M. İnş.A.Ş. dışındaki tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılar ile davalılardan Metiş İnş. ve Tic. A.Ş., Teaş(TEİŞ) Gen.Mdl. ve Öz-Den T.İ.S.T Ltd. Şti.’ne iadesine,13.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.