YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/3657
KARAR NO : 2006/5123
KARAR TARİHİ : 22.05.2006
MAHKEMESİ : Hüyük Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/06/2005 -17.10.2005
NUMARASI : 33-70
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Yerel Mahkeme 17.10.2005 tarihli ek kararıyla süre yönünden davacının temyiz dilekçesinin reddine karar vermiş, red kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Yerel Mahkeme, temyiz isteminin kanuni süre geçtikten sonra yapılması nedeniyle reddine karar vermiştir. Davacı bu kararı dahi temyiz etmiştir. O halde, bu yön üzerinde özellikle durulmalıdır. Hükmün, tefhiminin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 489ncu maddesinin yollamada bulunduğu aynı Kanunun 388 nci maddesindeki unsurları içerir biçimde yapılmadığından Yasada öngörülen 8 günlük temyiz süresinin geçtiğinden sözedilemez. Hal böyle olunca, davacının hükmü süresinde temyiz ettiği anlaşıldığından mahalli mahkemenin temyiz isteminin reddine ilişkin kararının bozulması ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432/son maddesi gereğince asıl hükmün temyizini amaçlayan temyiz itirazlarının incelenmesi gerekir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere kararın dayandığı gerektirici nedenlere göre davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, davacıların yakınlarının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacılar yakınları, M. G.’nin davalı H.T.’e ait diğer davalı A. B.tarafından vekaleten işletilen K. Petrol İstasyonunda iş sözleşmesi ile işçi olarak çalışırken 10.12.2000 tarihinde geceleyin dava dışı H. G. ve M. M. tarafından silahlı gasp suçunu gizlemek amacıyla öldürüldüğü, H. G.’ın olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.’nun 450/9, M. M.’in TCK.65/3 ve 450/9.maddesi ile cezalandırılmalarına karar verildiği, mahkemece hükme dayanak alınan 2.2.2005 tarihli kusur raporunda H. G. ile M. M.’e % 75, davalı işverenlere % 25 oranında kusur izafe edildiği sigortalının kusurunun bulunmadığının bildirildiği görülmektedir.
Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen B.K.’nun 50.maddesi (tam dayanışmalı sorumluluk) yada birden çok kimsenin değişik nedenlerle sorumluluklarını düzenleyen BK.’nun 51.maddesi (eksik dayanışmalı sorumluluk) uyarınca ve aynı Yasanın 142.maddesi hükmüne dayanarak davacı zararın tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir. Anılan yasanın 141.maddesi gereğince teselsül ister yasadan ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın daha geniş bir deyimle alacaklının talebi gereklidir. Dava dilekçesinde belirtilen maddi olaylara göre, bir çok kişinin ortaklaşa kusurla zarar meydana getirdikleri ileri sürülmüş olursa, dayanışmalı (müteselsil) sorumluluktan söz edilmemesi eylemi, mahkemece gerçekleşen zararın davalılardan sadece birinden tazminatın alınmasına engel olmayacaktır. Zarara uğrayan (alacaklı), bu hakkını kullanmadıkça, yani muteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re’sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Diğer yandan, tazminat hesabında indirimler uygulanırken belirli esaslara dayanan bir sıranın gözetilmesigerekir. Önce zararla ilgili indirim sebepleri daha sonra tazminatla ilgili indirim sebepleri uygulanır. Kendi aralarında da en önce desteğe ait indirim sebepleri, tazminat alacaklısı ve en son tazminat borçlusuna ait indirim sebepleri uygulanmalıdır. Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından bağlanan gelirin peşin sermaye değeri zarara ilişkin bir indirim nedeni sayılamayacağından en son peşin sermaye değeri indirilmelidir.
Somut olayda davacı dava dilekçesinde işverenlerin tam kusurlu olduğunu açıkça belirtmiş neticede bunlardan müştereken ve müteselsilen zararının tahsilini istemiştir. Mahkemece davalıların kusurları oranında sorumlu olduklarının kabulü ile bilirkişi tarafından bulunan zarar miktarından davalıların % 25 kusur oranlarına isabet eden miktarın tesbit edilmesi doğru ise de bulunan zarardar SSK.’a bağlanan gelirin peşin sermaya değerinin % 25 ine isabet eden bölümün düşülmesi gerekirken tamamının düşülmüş olması isabetsiz olmuştur.
3-Davacıların ceza davasında müdahil oldukları ve her davacı için 10.000.-YTL. manevi tazminatın davalılar H. G. ile M. M.’ten müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettikleri, Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/35 Esas, 2004/56 Karar sayılı 22.9.2004 kararı ile davacı M. G. için 3000.-YTL., H. G.’dan, 2000.-YTL., M. M.’ten olmak üzere toplam 5000.-YTL., davacı G. G. için 1000.-YTL. H. G.’dan, 650.-YTL. M. M.’ten olmak üzere toplam 1.650.-YTL., davacı M. G. için 1000.-YTL. H. G.’dan, 650.-YTL. M. M.’ten olmak üzere toplam 1.650.-YTL., davacı Z. için 1000 YTL. H. G.’dan, 650.-YTL. M. M.ten olmak üzere toplam 1.650.-YTL., manevi tazminata hükmedildiği, bu dava ile de davalı işverenlerden davacı M. G. 5.000.-YTL.,davacı çocukların her biri için ayrı ayrı 2.500.-YTL. manevi tazminatın tahsilinin istendiği anlaşılmaktadır.
Gerek eksik ve gerekse tam dayanışmalı sorumlulukta, zarar gören giderim borçlularından herhangi birine karşı hakkını ileri sürebilir. B.K.’nun 142/II.maddesindeki borcun tamamen edasına kadar bütün borçluların mesuliyeti devam edeceğinden zarar görenler zararlı sonuçtan sorumlu olan bütün sorumlular aleyhinde dava açabileceği gibi sorumlulardan herbiri aleyhine ayrı ayrı dava açabilir. Bunu önleyen bir hüküm yasalarımızda mevcud değildir. Bu duruma göre, zarara uğrayanın, dayanışmalı sorumlulardan birini yada bir kaçını seçip onlara karşı giderim davası açarak ödetme kararı alması eğer borç ödenmemişse diğer sorumlu hakkında da zararın tümü için giderim davası açmasını engellemez. Çünkü zarar görenin (alacaklının) tatmini oranında giderim borcu sona erer. Bu durumda mahkemece önceden ödetilmesine karar verilen bu miktarı geçmemek ve tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla tahsile karar verilmesi gerekir.
Somut olayda Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesince manevi tazminatın tahsiline ilişkin hükme konu alacağın davacılara ödendiği davalılarca ileri sürülmediği gibi mahkemecede bu yönde bir araştırma yapılmadığı görülmektedir.
Yapılacak iş Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesinde verilen manevi tazminatın ödetilmesine ilişkin hükmün kesinleşip kesinleşmediğini ilgili mahkemeden sormak, ceza mahkemesince hükmedilen alacağın davacılara ödenip ödenmediğini araştırmak, ödenmediğinin anlaşılması halinde davacılar yararına ceza mahkemesince takdir edilen miktarı geçmemek ve tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen davacılar yararına manevi tazminatın tahsiline karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme va araştırma sonucu talep edilen manevi tazminatın tümden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.