YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/2926
KARAR NO : 2006/5574
KARAR TARİHİ : 01.06.2006
Mahkemesi : Erdemli 2. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarih : 21.12.2005
No : 8-408
Davacı iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda değişiklik yapan 5219 sayılı yasanın 2.maddesi uyarınca 21.07.2004 tarihinden sonra, anılan yasanın 427.maddesindeki kesinlik sınırı, 1.000 .-YTL.’ye çıkarılmış olup, inceleme konusu karar bu tarihten sonra verilmiş ve kesinlik sınırının altında bulunmuş olmakla, söz konusu maddelere göre manevi tazminata ilişkin hüküm kesin nitelik taşıdığından 01.06.1990 tarih ve E: 1989/3, K: 1990/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’da gözönünde tutularak, davacının manevi tazminat istemine ilişkin temyiz dilekçesinin, kararın kesinlik sınırları içinde kalması nedeniyle Dairemizce reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacının maddi tazminat davasına ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dosyadaki yazılara toplanan delillere kararın dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının aşağıda bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine
3-Dava, iş kazası sonucu beden güç kaybına uğrayan davacının maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının maddi zararının sigortaca bağlanan gelirin peşin sermaye reğeri ile karşılandığından bahisle maddi tazminat talebinin tümden reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır Tazminatın belirlenmesinde; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgöremezlik ve karşılıklı kusur oranları Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Diğer yandan tazminat miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu tartışmasızdır. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak % 10 artırılıp % 10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar ( aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar ( pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay’ın oturmuş yerleşmiş görüşlerindendir.
Kuşkusuz, açıklanan zarar ve tazminat hesaplanması yönteminde, işçinin yaşlılık aylığı alması veya işçinin yaşı ve işçide oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranına göre ileride çalışıp yaşlılık aylığına hak kazanması üstün olasılık içinde bulunması durumunda da zarar hesabında pasif dönemin hesaba dahil edilmesi gerekir. Malul kalan işçinin aynı işinde çalışmaya devam etse dahi diğer işçilerden daha fazla çaba harcayacağı asıldır. 60 yaşından sonra elde edeceği yaşlılık aylığını da diğer işçilerden daha fazla çaba harcayarak elde edeceğinden yaşlılık aylığını aldığı dönemde de devam edecek olan maluliyeti nedeniyle zarara uğramadığının kabulü isabetsiz olur. Kaldı ki sigortalıya bağlanan yaşlılık aylığında meslek hastalığı ve iş kazası kolundan alınan primlerin hiçbir etkisi bulunmamakta olup tamamen uzun vadede ki sigorta kollarından ödenen primler sonucu aylık bağlanmaktadır. Bu nedenlerle pasif döneminde zarar hesabına dahil edilmesi gerekir.
Cismani zararlarda kural olarak zarar olay tarihinde gerçekleşmiş olduğundan zararın hesaplanmasına olay tarihinden ve olay tarihindeki değer üzerinden başlanmalıdır.
Yapılan incelemede, iş kazasının 23.8.1996 gününde gerçekleştiği, davacının zararlandırıcı olay sonucu sağ kolunun ampute olduğu ve % 46 oranında iş göremez duruma geldiği, ancak Sosyal Sigortalar Kurumunca iş kazası sigorta kolundan sürekli iş göremezlik aylığı bağlanması için geç bir tarihte müracaat etmesi nedeniyle sürekli iş göremezlik gelirinin 1.7.2002 tarihinden itibaren bağlandığı, hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda işlemiş dönem zararının olay tarihinden değilde, Sosyal Sigortalar Kurumunca gelire girme tarihi esas alınarak 1.7.2002 tarihinden itibaren başlatıldığı, pasif dönem zararının ise zarar hesabında asgari ücret esas alınarak hesaplanması gerekirken, sigortalının yaşlılık aylığı esas alınarak hesaplama yapıldığı görülmektedir. Hal böyle olunca hesap raporunun hükme dayanak alınacak nitelikte olduğundan söz edilemez.
Yapılacak iş; davacıya bağlanan gelirin hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre hesaplanan peşin sermaye değerini SSK’dan sormak ve bildirim miktarını hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan veriler nazara alınarak yukarıda açıklanan esaslara göre bilirkişiye zarar hesabı yaptırılarak hesaplanan tazminattan indirmek ve sonucuna göre karar vermektir.
SONUÇ: Hükmün yukarda 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacının manevi tazminata ilişkin hükme yönelik temyiz dilekçesininin 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 1.6.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.