Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2006/1083 E. 2006/2524 K. 20.03.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/1083
KARAR NO : 2006/2524
KARAR TARİHİ : 20.03.2006

Mahkemesi : İzmir 4.İş MahkemesiTarih : 26.12.2005No : 604-993 Davacı 3201 sayılı yasa gereği borçlandırılması gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Davacı, 22.03.1978-12.05.1981 tarihleri arasında Libya’da geçen çalışma süresini 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanabileceğinin tesbitini istemiştir. Mahkemece talebin kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile varılmıştır. Somut olayda davacının Libya’da geçen yurtdışı hizmetlerini 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanmak için davalı Kurum’a talepte bulunduğu ancak yurda kesin dönüş yaptığı tarihten itibaren iki yıl içinde başvuruda bulunmadığı için borçlanma talebinin davalı kurumca reddedildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacının borçlanma işlemini yapabilmesi için ön koşul; borçlanılabilecek yurtdışında geçen fiili çalışmanın varlığıdır. Ancak böyle bir çalışmanın bulunması halinde davacının yurda kesin dönüş yaptıktan sonra iki yıl içinde davalı Kurum’a müracaat şartı aranmaksızın borçlanma yapabileceğinin tesbitine ilişkin davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilebilir. Davacı tarafça borçlanma işlemine esas alınabilecek nitelikte yurtdışında geçen bir çalışmanın varlığı kanıtlanamaz ise artık davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan söz edilemeyeceğinden ve açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığından, dava şartı yokluğundan reddine karar verilecektir. Dosyada çalışma belgesi olarak sadece pasaport kayıtları, va Arapça yazılı belgeler bulunmaktadır. HUMK’nun 296. maddesinde dış ülkede usulüne uygun yetkili memurları tarafından düzenlenen ve onaylanan resmi senetlerin o ülkede yürürlükte bulanan yasalara uygun ve o ülkedeki T.C. Başkonsolosluğu veya konsolosluk görevini yürüten T.C. Siyasi Memuru tarafından onaylanması halinde resmi senet hüküm ve kuvvetinde sayılacağı bu şekilde onaylanmamış senetlerin delil teşkil edip etmeyeceğinin mahkemece takdir olunacağı bildirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti 5.10.1961 tarihli Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Hakkındaki Lahey Sözleşmesi’ni 3028 sayılı Kanun ile onaylamış ve bu sözleşme Türkiye’de yürürlüğe girmiştir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti; “Bazı İşlem ve Belgelerin Tasdikten Muaf Tutulması” hakkındaki çok taraflı uluslararası sözleşmeyi de onaylamış ve 16.1.1987 tarihli resmi gazetede yayınlanmıştır. Ancak Sözleşme şartları oluşmadıkça belge davanın kabulüne yeterli delil olarak kabul edilemez. Söz konusu hizmeti doğrulayan başkaca bir delil ve emare de dosya ekinde bulunmamaktadır. Sosyal Güvenlik Kanunlarının uygulanması ile ilgili uyuşmazlıklar kamu düzeni ile ilgili olduğundan Mahkemenin ibraz edilen belgede yer alan çalışmanın yasal ve gerçeğe uygun olup olmadığının re’sen incelenip gözönünde bulundurması gerekir. Ancak; resmi nitelik kazandırılmış belgelere itibar edilerek sonuca gidilebilir.Yapılacak iş; davacının borçlanmak istediği hizmete ilişkin olarak HUMK’nun 296. madde uygulaması gereğince T.C. yetkili Sosyal Güvenlik Kurumlarının karşılığı olan Libya yetkili sosyal güvenlik kurumlarından çalıştığı günleri gösteren işyerine ait hizmet belgesi, işe giriş çıkış tarihleri, Libya iş karnesi, iş güvence karnesi, hizmet cetveli gibi bilgi ve belgeler elde edilip, bu bilgi ve belgelerin o yöredeki Türk -Libya Elçiliğince veya Başkonsolosluğunca tercümesi yapılarak doğruluğu tastik ettirilip, resmi senet özelliğine kavuşturulduktan sonra eldeki yargılama dosyası içerisine getirtilmesinin sağlanması gerekmektedir. Mahkemece öncelikle yukarıda açıklandığı şekilde davacının yurt dışında yabancı veya Türk işveren nezdinde çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması, çalıştığının tesbiti halinde işin esasına girilerek bir karar verilmesi, çalışmadığının tesbit edilmesi halinde ise hukuki yarar yokluğundan işin esasına girilmeksizin davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.