Yargıtay Kararı 21. Ceza Dairesi 2016/6742 E. 2017/1619 K. 29.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/6742
KARAR NO : 2017/1619
KARAR TARİHİ : 29.03.2017

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Memurun resmi belgede sahteciliği, Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

1-Sanıklar …, … ve … (Aktaş) hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasının yargılaması sonucunda, mahkemece her ne kadar mahkumiyet kararı verilmiş ise de, sanık …’nin savunmasında, bir dönem rehabilitasyon merkezinde müdürlük yaptığını, merkezde derslere devam eden öğrencilerin devam çizelgelerini ve yoklamalarını öğretmenlerin yaptığını, sınıf öğretmenleri tarafından doldurulan sınıf defterini onayladığını, öğretmenlerin derse gelen gelmeyen öğrencilerin isimlerini yazarak imzaladıklarını, kendisinin de buna istinaden suça konu belgeleri imzaladığını ifade etmesi, diğer sanık …’ın ise benzer şekilde öğretmenler tarafından düzenlenen ders defterlerine göre belgelerin hazırlandığını beyan etmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından, sanıkların mukayeseye esas yazı örnekleri temin edilerek dosyada örnekleri mevcut olan ilgili dönem ders defterlerinin asılları üzerinde bulunan yazıların sanıklara aidiyeti hususunda bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Sanıklar …, …, …, …, …, …., …, … ve …’un olay tarihinde, Muş ilinde faaliyet gösteren Özel Buket Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde öğretmen olarak görev yaptıkları ve ilgili kurumda derslere girmeyen ve kaydı bulunmayan öğrenciler adına ders verilmiş gibi sahte bireysel eğitim programları düzenlediklerinin iddia edildiği olayda, sanıkların suçlamaları kabul etmemeleri ve adı geçen rehabilitasyon merkezinde öğretmen olmaları dışında herhangi bir yöneticilik vasfı bulunmamaları karşısında, sanıkların eylemlerinin bir bütün halinde TCK’nın 257/2. maddesinde düzenlenen görevi ihmal suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde kararlar verilmesi,
3-5271 sayılı CMK.nun 170. maddesinde “iddianamede sanığın açık kimliği, isnat olunan suçun neden ibaret olduğu, suçun kanuni unsurlarıyla uygulanması gereken kanun maddeleri, deliller ve duruşmanın yapılacağı mahkeme gösterilir”, aynı Yasanın 225. maddesinde de “hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir. Mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” hükümleri yer almaktadır. Bu hükümlerde belirtildiği gibi, hükmün konusu iddianamede gösterilen fiildir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Bu bakımdan iddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; sorgusundan önce iddianame okunduğunda üzerine atılı suçun ne olduğunu anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve kanıtlarını sunabilmelidir. Yüklenen suç açık ve net olarak belirlenmeli, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. İncelenen dosyada, Muş Cumhuriyet Başsavcılığının 24.06.2011 tarihli iddianamesinde sanık …’ın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını ne şekilde gerçekleştirdiği hususunda herhangi bir hukuki bir niteleme ve tavsifin bulunmadığı cihetle; hazırlanan iddianamenin CMK.nun 170. maddesine uygun olmadığı, sanığa yüklenen suç gerektiği gibi anlatılmayarak iddia ve savunma hakkının kısıtlandığı ve anılan Kanunun 225. maddesine aykırı olarak hükmün konusu olan olayın da usulünce belirtilmediği, aynı Yasanın 170/4. maddesine aykırı biçimde düzenlenmiş iddianame usulünce açıklattırılmadan yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
4-2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141/3. maddesinde; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” Buna paralel hüküm içeren 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK.nun 34. maddesinde de “Hakim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil gerekçeli yazılır.” hükümleri yer almaktadır.
Gerekçe; hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve maddi olaya uygun açıklamasıdır. Gerekçenin dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde; geçerli, yasal ve yeterli olması gerekir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi yasa koyucunun amacına uygun düşmez ve uygulamada keyfiliğe yol açar.
Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nun 34, 230, 232 ve 289. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde açık olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirebilmesi için kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmelerin, sanıkların dolandırıcılık suçuna ilişkin eylemlerinin ne olduğunun açık olarak gerekçeye yansıtılması ve dolandırıcılık suçundan açılan kamu davası ile ilgili kurulan mahkumiyet hükmünün dayanaklarının gerekçeleriyle kararda açıklanıp gösterilmesi ve yüklenen nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi açısından, suça konu belgelere istinaden İl … tarafından özel kuruma ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise miktarının ne olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesinden sonra, yukarıda belirtilen hususlara da dikkat edilmek suretiyle sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,

5-Kabul ve uygulamaya göre de;
5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f), (j) ve (k) bentlerinde belirtilen nitelikli hallerde suçtan elde edilen haksız menfaati belli ise; temel adli para cezası tayin edilirken aynı Yasanın 61. maddesi de gözetilerek, 5000 günden fazla olmamak üzere tam gün sayısı belirlenip, tespit olunacak cezanın bir gün karşılığı takdir edilecek miktar ile çarpılması suretiyle adli para cezasının tayini, bu miktarın suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olması halinde iki katına çıkarılması ve bu şekilde temel ceza belirlendikten sonra artırım ve indirim nedenlerinin uygulanması gerektiği, ayrıca tüm olaylara ilişkin toplam menfaatin temel cezanın belirlenmesi sırasında gözönünde bulundurulmuş olması nedeniyle para cezasında aynı yasanın 43/1 maddesi uyarınca artırım yapılamayacağı gözetilmeden, sanıklar hakkında yazılı şekilde uygulama yapılması,
Yasaya aykırı, sanıklar …., …, …, …, … ile sanıklar …, …, …, …, …, … müdafilerinin ve sanıklar … ve … ile müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca kısmen isteme uygun olarak BOZULMASINA, 29.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.