YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/6175
KARAR NO : 2016/1137
KARAR TARİHİ : 11.02.2016
MAHKEMESİ : Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
Sanığın; hırsızlık suçundan yakalandığında kolluk görevlilerine kendisini “……….” olarak tanıtıp bu kimlik bilgilerine göre düzenlenmiş, üzerinde kendi fotoğrafı bulunan sürücü belgesini ibraz ettiğinin anlaşılması karşısında; beyan ettiği kimlik bilgilerinin gerçek bir kişiye ait olması halinde eyleminin TCK’nun 268/1. maddesi delaletiyle aynı Yasanın 267. maddesi kapsamında düzenlenen iftira suçunun oluşacağı cihetle, kimlik bilgilerinin gerçek bir kişiye ait olup olmadığına dair herhangi bir araştırma yapılmadan ve sübutu halinde eylemin resmi belgede sahtecilik suçundan ayrı olarak iftira suçunu oluşturacağı nazara alınmadan eksik inceleme ve suç vasfında yanılgıya düşülerek eylemin bir bütün olarak resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğunun kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizliği aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk,
Bozmayı gerektirmiş ise de; yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hüküm fıkrasından TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin olan tüm kısımların çıkartılması ile yerine “TCK’nın 53. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararı da gözetilmek suretiyle uygulanmasına” ibaresi yazılmak suretiyle eleştiri dışında sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11.02.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Sayın çoğunluk ile aramızdaki görüş ayrılığı; olay tarihinde başka bir suçtan dolayı yürütülmekte olan bir soruşturma esnasında yakalanan sanığın üzerinde taşıdığı suça konu sürücü belgesini kolluk görevlilerine ibraz ettiğinden dolayı “resmi belgede sahtecilik” suçundan hakkında kamu davası açılan ve yargılanan sanık hakkında ayrıca TCK.nun 268. Maddesinde düzenlenen “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” suçundan da açılmış bir dava olup olmadığı hususundadır.
CMK. 225/1 gereğince, “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir”. Yargılama, ancak iddianamede gösterilen fail hakkında ve o failin, yine iddianamede gösterilen fiili hakkında yapılabilir ve hüküm de aynı şekilde ancak bu fiil ve fail hakkında verilebilir. Bu hükmün konulmasının nedeni, ilk planda “davasız yargılama olmaz” ilkesidir. Bu şekilde, dava ancak hangi fail hakkında ve o failin hangi fiili hakkında açılmışsa, ancak o fail ve fiil hakkında yargılama yapılabilecek ve hükümverilebilecektir.¹ Bu bakımdan iddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; sorgusundan önce iddianame okunduğunda üzerine atılı suçun ne olduğunu anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve kanıtlarını sunabilmelidir. Yüklenen suç açık ve net olarak belirlenmeli, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. Dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması, açılmayan bir davadan hüküm kurulması ya da açılmayan bir dava ve kurulmayan bir hüküm nedeniyle Yüksek Yargıtay’ca “bozma” veya “eleştiri” yapılması açıkça kanuna aykırılık oluşturacaktır.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.11.2007 gün ve 11-203/224 sayılı kararında da açıklandığı üzere; bir eylem nedeniyle dava açıldığının kabulü için, o eylemin iddianamede açıkça gösterilmesi gerekir. İddianame düzenlenirken, suçlamanın kanıtları arasında sayılıp dava dosyasına konulan belgelerde hakkında suçlamalarda bulunulmuş olması, sanık hakkında bu eylemden de dava açıldığını göstermez. İddianame de dava konusu yapılan eylemin açıkça gösterilmesi gerekmektedir.
Şüpheli hakkında 13.07.2011 tarihli iddianame ile;
“…şüpheli ….. hakkında kolluk görevlilerince bir başka suçtan yürütülmekte olan soruşturma sürecinde şüphelinin kolluk görevlilerince 09/07/20/11 günü yakalandığı ve şüphelinin üzerinde 1 adet ………. adına düzenlenmiş gözüken E sınıfı ve ………… seri numaralı sürücü belgesi ele geçirildiği, ele geçirilen sürücü belgesinin üzerinde şüpheli ……… resminin olduğu.
Sürücü belgesi üzerinde yapılan incelemede belgenin sahte olduğu ve aldatma kabiliyeti bulunduğu ekspertiz raporundan anlaşıldığı,
Böylece şüphelinin resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmakla. ”
Şeklinde iddia olunarak TCK.nun 204/1. Maddesi uyarınca cezalandırılması talebi ile dava açılmış, mahkemece de bu suç yönünden inceleme yapılarak sanık hakkında “resmi belgede sahtecilik” suçu yönünden mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
İddianameyi incelediğimizde; sanık hakkında bir başka suçtan yürütülmekte olan soruşturma sürecinde şüphelinin kolluk görevlilerince 09/07/2011 günü yakalandığı, üzerinde …… adına düzenlenmiş gözüken sürücü belgesinin ele geçirildiği, bu sürücü belgesinin üzerinde sanığın resminin olduğu belirtilmiş ve yapılan incelemede belgenin sahte olduğu ve aldatma kabiliyeti bulunduğunun ekspertiz raporundan anlaşıldığı, belirtilerek sayın Cumhuriyet Savcısı düzenlediği iddianamesinde esas dava açma iradesini son cümlesinde vurgulayarak “Böylece şüphelinin resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmakla” demek suretiyle sanık hakkında açık ve net bir şekilde “resmi belgede sahtecilik” suçundan kamu davası açmış olup, TCK.nun 268. Maddesinde düzenlenen “İşlediği bir suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması”na ilişkin bir fiili anlatmadığı gibi bu suçtan da açtığı bir dava yoktur. Kaldı ki; dosya içerisindeki soruşturma safhasına ilişkin tutanaklar incelendiğinde sanığın sahte kimlikteki isim olan “………” adına düzenlenmiş herhangi bir tutanak dahi bulunmaması nedeniyle TCK.nun 268. Maddesinden dava açılma olanağı dahi yoktur.
Yukarıda ayrıntılı bir şekilde belirtildiği üzere davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması, açılmayan bir davadan hüküm kurulması nasıl yasaya aykırılık oluşturuyor ise aynı şekilde açılmayan bir dava ve kurulmayan bir hüküm nedeniyle Yüksek Yargıtay’ca “eleştiri” yapılması da açıkça kanuna aykırılık oluşturacaktır. Bu nedenlerle, sayın çoğunluğun iddianamede sanık hakkında ayrıca başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan da kamu davası açıldığının kabulü ile yaptığı eleştiriye katılmamaktayım.