YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/10217
KARAR NO : 2017/1489
KARAR TARİHİ : 22.03.2017
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği
HÜKÜM : Mahkumiyet
I) … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Posta dağıtıcısı olarak görev yapan sanığın, katılan … Daldal’a gönderilen tebligatları sahte imza atarak teslim etmiş gibi işlem yaptığı iddiasıyla “Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” suçundan açılan kamu davasında, zarar görenin gönderi alıcısı olan kişi olup, bu suçtan doğrudan zarar görmeyen şikayetçi …’nün katılma hakkı bulunmadığından ve usulsüz verilmesinden dolayı hukuken geçersiz olan katılma kararının hükmü temyiz etme yetkisi vermeyeceği anlaşıldığından şikayetçi vekilinin vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE;
II) Sanık … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1) Suç tarihinde posta dağıtıcısı olarak görevli sanık hakkında, Antalya C. Başsavcılığının 2011/ 80343 sayılı soruşturma sonucu verilen kararı, katılan … Daldal ve kızına tebliğ etmesi gerekirken, bu kişilere haber vermeksizin “kendi imzasına” ibaresi yazarak ve atfen imza atarak bizzat kendilerine tebliğ etmiş gibi işlem yaptığının iddia ve kabul olunduğu somut olayda; dosyanın incelenmesinde tebligat içeriğinin usulsüz de olsa tebligatın katılanın evine bırakıldığının anlaşılması karşısında, belgede sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinç ve iradesi olup, sanığın eyleminde, sahtecilik kastıyla hareket ettiğine dair dosyaya yansıyan bir delilin bulunmadığı ve tebligat muhatabına zarar vermek bilinç ve iradesi ile hareket edip etmediği anlaşılamadığından eyleminin görevi kötüye kullanmak suçu kapsamında kalıp kalmadığı tartışılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde sahtecilik suçundan mahkûmiyetine hükmolunması;
Kabule göre de;
2) Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.04.2014 gün, 2013/11-397 Esas, 2014/202 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 765 sayılı TCK ile 5237 sayılı TCK’nun “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “resmi belgede sahtecilik” suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişi de haksızlığa uğrayıp, suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulünün etkilenmeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği cihetle; suça konu sahte imzalı tebligatların 13.02.2012 tarihli olması nedeniyle eylemin tek bir sahtecilik suçunu oluşturacağı ancak sahte belge sayısının TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabileceği gözetilmeden, sanık hakkında TCK 43. maddesi gereğince cezada arttırıma gidilmesi,
3) Mahkemece, … ve Nuran Daldal’ın kamu davasına katılmasına karar verildiği, her iki katılanın da kendilerini ayrı vekil ile temsil ettirdikleri, ancak hüküm fıkrasında “Katılan kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde AAÜT’ye göre 2.640TL avukatlık ücretinin sanıktan alınarak katılana verilmesine,” şeklinde hangi katılan lehine vekalet ücretine hükmolunduğu anlaşılamayacak şekilde karar verilmesi, yasaya aykırı
4) T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nun 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 6723 sayılı yasa ile değişik 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.