Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2020/2960 E. 2020/2896 K. 14.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2960
KARAR NO : 2020/2896
KARAR TARİHİ : 14.09.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ve tapu iptali ve tescil istemine davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairenin 07/10/2019 gün 2019/3711 – 2019/5600 E.-K. sayılı ilâmıyla bozulmasına karar verilmiş, süresi içinde birleşen dosya davacısı mirasçıları vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R

… ilçesi, … köyü;
131 ada 18 parsel 1.317.993,60 m2 zölçümündeki taşınmaz ve 136 ada 3 parsel sayılı 34.769,65 m2 yüzölçümündeki taşınmaz orman vasfıyla Hazine adına tapuda kayıtlı olup beyanlar hanesinde ”müstakil ve daimi nitelikte olan üst hakkı … Gayrimenkul Yat. Ort. A.Ş. lehine tescil edilmiştir” şerhleri mevcuttur.
Asıl dosya davacısı … vekili 05.06.2012 tarihli dava dilekçesi ile sınırlarını bildirdiği … köyünde kain 3 adet taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve satış sözleşmelerine istinaden davacıya ait olduğunu, dava konusu taşınmazları davacının satın aldığı, 1989 tarihinde tapusuz iken en son tapu kayıtlarına bakıldığında 131/18, 134/3, 135/3, 136/2,3 parsellerde Hazine adına kayıtlı oldukları, Hazinenin adına yapılan tescil tarihlerine bakıldığında tescil tarihlerinin 1984 ve 2004 yılları olduğu, müvekkilinin zilyetliğin başlangıcı, satın aldığı 1989 yılından geriye 25 yıl gidildiğinde 1964 yılı olduğunu, taşınmazların ıslah, imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirildiğinden davacı … tapuya tescillerine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosya davacısı … vekili 13.06.2012 tarihli dava dilekçesi ile sınırlarını bildirdiği … köyünde bir adet taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve satış sözleşmelerine istinaden davacıya ait olduğunu dava konusu taşınmazı davacının satın aldığı 1989 tarihinde tapusuz iken en son tapu kayıtlarına bakıldığında 131/18, 134/3, 135/3, 136/2 ve 3 parsellerde Hazine adına kayıtlı oldukları, Hazinenin adına yapılan tescil
tarihlerine bakıldığında tescil tarihlerinin 1984 ve 2004 yılları olduğu, müvekkilinin zilyetliğin başlangıcı, satın aldığı 1989 yılından geriye 25 yıl gidildiğinde 1964 yılı olduğunu, taşınmazların ıslah, imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirdiğinden davacı … tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiş, 12.03.2013 tarihli celsede 2012/258 Esas sayılı dosyada davalı olan yerlerle açmış oldukları davadaki yerlerin aynı olduğunu beyan etmiş, mahkemece her iki dava dosyası birleştirilmiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların vasıflarının tarla ve orman vasfında oldukları, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyan ederek açılan davanın reddi ile davanın … Turizm İşletmecilik Yatırım, … Turizm İnş. Yatırım ve Tic. A.Ş. ile ….’ye ihbar edilmesini talep etmiş, talep doğrultusunda dava taraflara ihbar edilmiştir.
İhbar olunan … Otelcilik Yatırım Turizm San ve Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin ünvanının … Otelcilik Yatırım Turizm San. ve Tic. A.Ş. olarak değiştirildiğini, müvekkil şirketin dava konusu 134 ada 3, 135 ada 3 parsel sayılı taşınmaz üzerinde üst hakkı sahip olduğu, üst hakkı kapsamında arazi üzerindeki binaların mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu beyan ederek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … -… Turizm İşlt. Yat. İnş. Nakl. Mad ve Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile davacıların dava konusu taşınmazlarla ilgili zilyetlik iddiasının doğru ve inandırıcı olmadığını, müvekkil şirkete tahsis edilen 131/8 parsel sayılı taşınmaz kaydında “korunması gerekli taşınmaz mal kültür tabiat varlığıdır” şerhinin bulunduğunu, bu konumdaki yerin tescil davasına konu olmasının yasal olarak mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece niza konusu taşınmazların orman vasfı ile tapuda kayıtlı olduğu, 131 ada 18 parselin korunması gerekli taşınmaz mal niteliğinde kültür ve tabiat varlığı olduğu, bu taşınmazların imar ve ihya yoluyla kazanılamayacağı, taşınmazların üzerinde 49 yıllık irtifak hakkı tesis edildiği, yine Kadastro Kanununun 12/3. maddesi gereğince, 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar vermiş hüküm asıl dosya davacısı … vekili tarafından … köyünde kain taşınmazlara yönelik temyiz edilmiştir.
Dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ve tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu … köyünde ise 1942 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosu ile 11.07.1982 tarihinde kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulaması ve evvelce sınırlandırılması yapılmamış ormanların kadastrosu ile 2000 yılında 2859 sayılı Kanuna göre yapılan pafta yenileme çalışması vardır.
Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi gereğince, 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyleki öncelikle mahkemece dava konusu 131 ada 18 parsel, 134 ada 3 parsel, 135 ada 3 parsel, 136 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlenip düzenlenmediği hususu usulünce araştırılmamıştır. Dosya içindeki mevcut bilgi ve belgeler incelendiğinde ise dava konusu taşınmazların birçok parselin birleşmesi ve ifrazı neticesinde oluştukları ve geldileri olan parsellerin ise idari yoldan tescil edildikleri anlaşılmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi ”Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” hükmüne amir olup madde hükmünden de anlaşılacağı üzere on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanabilmesi için ilgili taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmesi gerekmekte olup idari yoldan tescil edilen taşınmazlar hakkında on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
O halde mahkemece dava konusu taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlenip düzenlemediği usulünce araştırılmalı şayet idari yoldan tescil edildiklerinin anlaşılması halinde ise işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yetersiz araştırma ve inceleme neticesinde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozulmasına hükmedilmiştir.
Bu kez birleşen dosya davacısı mirasçıları vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosyanın incelenmesi sonucu birleşen dosya davacısına yapılan gerekçeli karar tebligatının usulsüz olduğu dolayısıyla temyiz haklarını kullanamadıkları anlaşılmakla, birleşen dosya davacısı mirasçıları dışındaki taraflar yönünden Dairemizin 07/10/2019 tarihli ve 2019/3711-5600 E.-K. sayılı bozmaya dair kararı aynen muhafaza edilerek, birleşen dosya davacısı mirasçılarının temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi.
Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi gereğince, 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş ise de verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyleki öncelikle mahkemece dava konusu 131 ada 18 parsel, 134 ada 3 parsel, 135 ada 3 parsel, 136 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlenip düzenlenmediği hususu usulünce araştırılmamıştır. Dosya içindeki mevcut bilgi ve belgeler incelendiğinde ise dava konusu taşınmazların birçok parselin birleşmesi ve ifrazı neticesinde oluştukları ve geldileri olan parsellerin ise idari yoldan tescil edildikleri anlaşılmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi ”Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” hükmüne amir olup madde hükmünden de anlaşılacağı üzere on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanabilmesi için ilgili taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmesi gerekmekte olup idari yoldan tescil edilen taşınmazlar hakkında on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
O halde mahkemece dava konusu taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlenip düzenlemediği usulünce araştırılmalı şayet idari yoldan tescil edildiklerinin anlaşılması halinde ise işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yetersiz araştırma ve inceleme neticesinde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; birleşen dosya davacısı mirasçıları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, harcın istek halinde iadesine 14/09/2020 günü oy birliği ile karar verildi.