Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2019/254 E. 2019/1121 K. 19.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/254
KARAR NO : 2019/1121
KARAR TARİHİ : 19.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 19/02/2019 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı vekili Av. … ile davalı … vekili Av. … geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 13/01/2014 tarihli dilekçe ile; müvekkili adına tapuda kayıtlı … ili, … ilçesi 485 ada 3 (eski 4972) parsel sayılı taşınmazın … olduğu gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiğini, tapunun iptal edilmesi sebebiyle zararın oluştuğunu ileri sürüp taşınmazın dava tarihindeki mahkemece belirlenecek gerçek değerinin dava tarihinden tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsiline karar verilmesini istemiş, daha sonra 31.12.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 120.976,52.-TL tazminatın dava tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikle tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalı …; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapunun iptal edilmesi sebebiyle oluşan zarardan TMK’nın 1007. maddesi uyarınca Devletin sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne 120.976,52.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 26.01.2017 gün ve 2015/8703 E. – 2017/492 K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; … ilçesinde 1958 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 546 parsel sayılı 10.800 m² yüzölçümündeki taşınmazın tapu kaydı uygulanarak tarla niteliği ile … adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra 4972 ve dava dışı parsellere ayrıldığı, 4972 parsel sayılı 312,90 m² yüzölçümündeki taşınmazın davacıya geçtiği, … Yönetimi tarafından açılan dava sonucu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/179 E. – 2008/419 K. sayılı kararıyla 4972 sayılı parselin tapu kaydının iptal edilip … niteliği ile … adına tesciline karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 09.02.2009 tarihinde kesinleştiği, 3402 sayılı Kanunun 22/2-a uygulaması sonucu 485 ada 3 parsel sayısını aldığı, eldeki davanın ise 13.01.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olaya gelince; ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de genel arazi kadastrosu sırasında taşınmazın geldisi olan kök parsel hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, daha sonra ifraz ve el değiştirmeler yoluyla çekişmeli taşınmazın davacıya geçtiği, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK’nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun
bulunduğu ve davacının gerçek zararın karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/179 E. – 2008/419 K. sayılı kararının kesinleştiği tarihte oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekmektedir.
Ne var ki; … Belediye Başkanlığı, çekişmeli taşınmazın belediye sınırları içinde olduğunu, ancak imar planı dışında bulunduğunu, belediye hizmetlerinden faydalanmadığını, meskun mahal içerisinde olmadığını bildirmiştir. Hükme dayanak yapılan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda ise; çekişmeli taşınmazın bulunduğu mahal ve çevre koşulları karşısında arsa olarak değerlendirileceği belirtilerek emsal kıyaslaması yöntemiyle dava tarihindeki değeri belirlenmiştir.
Bu durumda davaya konu taşınmazın niteliğinin ve değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Hal böyle olunca, çekişmeli taşınmazın tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihte yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadığı araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihteki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile,
38.521,12 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı … davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına kararın dayandığı gerekçeye değerlendirme tarihi itibari ile arsa vasfında olan taşınmaza emsal metodu kullanılarak değer belirlendiğine, davacının dava ve ıslah dilekçesinde alacağa dava tarihinden faiz işletilmesini talep ettiğine, mahkemece ilk kurulan hükümde dava tarihinden itibaren işleyecek faize hükmedildiği, bu hükmün davacı tarafça temyiz edilmediği, davalı yararına bu yönden usulî kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek bozma kararı sonrası belirlenen alacak miktarına dava tarihinden itibaren işleyecek faize hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, temyiz isteminin duruşmalı yapılması nedeni ile Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 2037,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine 19/02/2019 günü oy birliği ile karar verildi.