Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2019/1612 E. 2019/3274 K. 08.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1612
KARAR NO : 2019/3274
KARAR TARİHİ : 08.05.2019

…….

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Davacılar vekili; görülmekte olan Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklı arsa paylarının düzeltilmesi istemli davanın 28/06/2016 tarihli duruşmasında, dava konusu binanın yıkılması halinde davanın konusuz kalacağını beyan ederek; teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş, mahkeme aynı tarihli duruşma sonunda verdiği ara kararında, 6306 sayılı Kanun gereğince tedbir kararı verilemeyeceği gerekçesiyle; ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir.
Davacılar vekili; ilk derece mahkemesinin 28/06/2016 tarihli ara kararına karşı temyiz yoluna başvurmuş, bunun üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 29.12.2016 tarih ve 2016/25299 E. – 2016/13267 K. sayılı ilamıyla “İhtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararlarının Bölge Adliye Mahkemeleri kuruluncaya kadar istinaf yerine temyiz yoluyla incelenemeyeceği” gerekçesiyle davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Temyiz dilekçesinin reddi kararı üzerine davacılar vekili yerel mahkemeye verdiği 21/02/2017 havale tarihli dilekçesiyle, 28/06/2016 tarihli ara karara yönelik itirazlarının incelenmesi için, Yargıtay 18. Dairesince verilen karar gereğince dosyanın istinaf mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
…… Hukuk Dairesi; 17.03.2017 tarihli, 2017/433 E. – 2017/355 K. sayılı ilamı ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesinin “26.09.2004 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici ikinci maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” şeklindeki birinci fıkrasındaki “Göreve başlama tarihine kadar” ibaresi 6723 sayılı Kanunun 34. maddesi ile “20.07.2016 tarihine kadar” olarak değiştirildiği, buna göre ilk derece mahkemelerinin 20.07.2016 tarihinden sonra verdikleri kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, ilk derece mahkemelerinin 20/07/2016 tarihinden önce verdikleri kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağı gerekçesiyle; HMK’nın 352. maddesi gereğince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiş, bu istinaf kararı üzerine davacı vekili ….. 36. Hukuk Dairesi arasında görev uyuşmazlığı bulunduğunu beyan ederek, dosyanın Yargıtay ilgili Genel Kuruluna gönderilmesini talep etmiş, dosya mahkemesince Dairemize gönderilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına göre;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “ihtiyati tedbir” kenar başlıklı 391. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, “İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.” hükmüne yer verilmiştir.
…..
6100 sayılı HMK’nın “İhtiyati tedbir kararına karşı itiraz” başlıklı 394. maddesinin (5) numaralı fıkrası ise “İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz.” şeklindedir.
6100 sayılı HMK’nın “Kanun Yolları” başlıklı sekizinci kısmının birinci bölümünde “istinaf” kanun yolu düzenlenmiş ve 341. maddesinin (1) numaralı fıkrası, “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” hükmünü içermektedir.
6100 sayılı HMK’nın 391/3. ve 394/5. maddelerinde ihtiyati tedbire dair belirtilen (ilk derece) mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüş; bu kanun yolunun ne anlama geldiği ise HMK.nın 341/1. maddesinde “ilk derece mahkemelerinden verilen … ihtiyati tedbir … taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir” hükmü ile istinaf yolu olarak açıkça belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinde, “(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi geçici 3. madde ile, 5235 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi gereğince Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar istinafa ilişkin hükümler ve dolayısıyla 341. madde de henüz yürürlüğe girmemiştir.
Burada çözümü gereken sorun, 6100 sayılı HMK’nın 391 ve 394. maddelerindeki ihtiyati tedbire dair verilen ara kararı ve buna itiraz sonucu verilen karara karşı getirilen kanun yolunun, temyiz kanun yolu olarak anlaşılıp anlaşılamayacağıdır.
6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında istinaf mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar “1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı” vurgulandıktan sonra, (2) numaralı fıkrasında “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” denilerek 1086 sayılı HUMK’nın uygulanmasına devam edilecek hükümlerine açıklık getirilmiştir.
1086 sayılı HUMK’nın uygulanmaya devam edilecek hükümleri, 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. maddelerdir. Buna göre, 1086 sayılı HUMK.nın 5236 sayılı Kanunla istinafa başvurma imkânı getiren 426/A ve devamı maddeleri, “1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki” ibaresi ile açıkça kapsam dışı bırakılmıştır. Burada uygulanacağı söylenen 1086 sayılı HUMK’nın anılan 427 ilâ 454. maddeleri, temyiz incelemesinin usulü ve temyize tâbi kararların kapsamını belirlemektedir ve bu kapsam içerisinde, ihtiyati tedbire ilişkin kararlar yoktur. Başka bir ifadeyle, yollama yapılan 1086 sayılı HUMK’da ara karar mahiyetindeki ihtiyati tedbir kararlarına yönelik temyiz yolu öngörülmemiştir.
Ayrıca geçici 3. maddenin (3) numaralı fıkrasında yer alan “Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmü gereğince ihtiyati
….
tedbir kararına karşı kanun yolunu temyiz yolu olarak kabul etmekte her iki kanun yolunun mahiyetleri ve yaptıkları denetimin farklılığı nedeniyle mümkün değildir. İstinaf kanun yolunda, “yerindelik” ve “hukukilik” denetimi yapılırken; temyiz kanun yolunda ise sadece “hukukilik” denetimi yapılmaktadır. İstinafta yeniden inceleme yapıldığından, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden bir karar verilebilir; temyizde ise, hukukî denetim yapıldığından yeni bir karar verilmeyip, alt derece mahkemesinin kararı bozulur veya onanır. Bu bakımdan ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara karara yapılan itiraz üzerine kanun yolu incelemesinde istinaf mahkemesi, başvuruyu yerinde görürse, sadece kanun yolu başvurusunun kabulüne karar vermeyecek, işin esası olan ihtiyati tedbir kararının kabulüne de karar verecektir. Oysa temyiz yolunda, başvuru yerinde ise yalnızca kararın bozulmasına karar verilebilecektir. Nitekim yukarıda belirtilen 6100 sayılı HMK’nın 341. maddesinin gerekçesinde de istinaf kanun yolu ile ihtiyati tedbir kararına yönelik yerindelik ve hukukilik denetiminin yapılmasını gerektiren nedenler belirtilmektedir.
Diğer yandan, 1086 sayılı HUMK’nın temyize ilişkin hükümleri; 6100 sayılı HMK’daki ihtiyati tedbire dair öngörülen kanun yolunda istinaf mahkemelerine getirilen göreve uymadığı gibi, 6100 sayılı HMK’ya da aykırılık taşımaktadır.
6100 sayılı HMK’nın “Temyiz edilemeyen kararlar” kenar başlıklı 362. maddesindeki, “(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz: … f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar…” şeklindeki hükümde, ihtiyati tedbire ilişkin istinaf mahkemesine yapılacak kanun yolu başvurusunda verilecek kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacaktır.
6100 sayılı HMK’nın 362. maddesinin konuyla ilgili gerekçesinde, “Maddede dava konusu olayın iki dereceli yargılamadan geçmiş bulunduğu göz önüne alınarak, bölge adliye mahkemesinin bazı kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemeyeceği öngörülmüş ve böylece Yargıtayın iş yükünün hafifletilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda … ve geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar bakımından da, iki dereceli yargılamanın yeterli güvence teşkil ettiği mülahazasıyla, bu işlerde verilen kararlara karşı temyiz yolu kapatılmıştır.” denilmiştir.
Belirtelim ki; 6100 sayılı HMK ile ihtiyati tedbir konusunda öngörülen kanun yolu, “iki dereceli yargılama”dır. Başka bir ifadeyle “ilk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesinden oluşan iki dereceli yargılamadır. Bunun sonucu olarak, ihtiyati tedbirle ilgili getirilen kanun yolunun, temyiz olarak anlaşılması, işin mahiyetine, esasına ve amacına uymamaktadır. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 21/02/2014 gün 2013/1 Esas – 2014/1 Karar sayılı ilamı).
Açıklanan nedenlerle, davalının ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin ara kararına yönelik temyiz başvurusunun, söz konusu karara temyiz başvuru imkânı bulunmadığından, istinaf mahkemesince inceleme yapılması gereği ile temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; kararın temyizi kabil olmaması dikkate alınarak, davacı vekilince verilen temyiz dilekçesinin REDDİNE, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/05/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.