Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2018/6329 E. 2020/2977 K. 15.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6329
KARAR NO : 2020/2977
KARAR TARİHİ : 15.09.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili kadastro mahkemesine sunduğu 31.07.2012 tarihli dava dilekçesinde özetle; … ili, … ilçesi, …köyü, Halayık Dere mevkii 120 ada 1, 121 ada 2, 3, 4; 123 ada 1, 2; 124 ada 1, 2, 3,4,5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların eski tapusunun bulunduğunu, davacının eski maliklerinin akdi halefi olduğunu, eski tapu kaydı kapsamında kalan taşınmazların orman olmadığının Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1957/35 E.- 1957/350 K. sayılı kararıyla belirlendiği halde taşınmazların kesinleşmiş orman sınırları dışına çıkarılmadığını, akabinde taşınmazların 2/B madde kapsamında orman sınırları dışına çıkarıldığını, kullanım kadastrosunda ise zilyetlikleri bulunmadığı halde davalıların kullanıcı olarak belirlendiğini, davacının akdi halef olduğundan 6292 sayılı Kanun uyarınca bedelsiz iade hakkının bulunduğunu ileri sürerek kullanıcı tespitlerinin iptali ile taşınmazların davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Kadastro mahkemesi 11/09/2012 tarihli ve 2012/102 – 486 Esas-Karar sayılı kararıyla taşınmazların bulunduğu yörede kadastro çalışmalarının 16/07/2010 tarihinde ilan edildiği, davanın 2012 yılında askı ilan süresi geçtikten çok sonra açıldığı, genel mahkemelerin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş dosya asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece davaya konu taşınmazların kadastro çalışmalarının 1970 yılında yapıldığı, 1971 yılında kesinleştiği, davaya konu taşınmazların tapulu taşınmazlar olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde davanın açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kullanıcı tespitinin iptali, taşınmazların 6292 sayılı Kanun uyarınca davacı adına tescili istemlerinden ibarettir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1939 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosu ile daha sonra 15.05.1987 tarihinde ilân edilen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1970 yılında yapılmıştır.
Mahkemece davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, 16/08/2012 tarihinde açılan dava yörede 2010 yılında kullanım kadastrosu yapılıp kesinleşen taşınmazlara yönelik olup Yargıtay iade kararıyla dosyaya getirtilen tapu kayıtlarından bir kısım taşınmazların (120 ada 1, 121 ada 4, 123 ada 1, 124 ada 2, 3, 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazlar) dava tarihinden sonra 6292 sayılı Kanun uyarınca satışının gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla dava kullanım kadastrosu kesinleştikten sonra, ancak satıştan önceki bir tarihte açılmıştır. Bu nedenle,
mahkemece davanın kullanım kadastrosu kesinleştikten sonra satıştan önceki bir tarihte açıldığı gözetilip, tapu kaydında bulunan kamulaştırma şerhi nedeniyle Karayolları Genel Müdürlüğü davaya dahil edilip delilleri toplandıktan sonra işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı gerçek kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/09/2020 günü oy birliği ile karar verildi.