Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2018/6184 E. 2019/3519 K. 16.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6184
KARAR NO : 2019/3519
KARAR TARİHİ : 16.05.2019

…….

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 07/01/2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri adına tapuda kayıtlı bulunan …… parsel sayılı taşınmazın ….sayılı kararı ile tapu kaydının kısmen iptali ile devlet ormanı vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiğini, bu nedenle müvekkillerinin zarara uğradığını, Devletin bu zarardan kusursuz olarak sorumlu olduğunu ileri sürerek, şimdilik 10.000 TL bedelin, iptal kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyen faiziyle birlikte ve tapu iptali ve tescil davasında yapılan tüm harcamaların, harç yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin ödeme gününden itibaren işleyecek olan yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile müvekkillerine ödenmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulü ile 10.000 TL’nin kararın kesinleşme tarihi olan 16/01/2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara hisseleri oranında ödenmesine, davalı … yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ile davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayın hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğunun kapsamı, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hataları da kapsamaktadır. Bir başka deyişle, kadastro işlemleri, tapu kütüğünün oluşumuna dayanak oluşturduğundan, bu işlemler nedeniyle tapu kütüğünde oluşacak yanlışlıklar nedeniyle doğacak zararlar da TMK’nın 1007. maddesi kapsamındadır. Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (aynî) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.

…..

4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. – 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. – 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. – 2010/668 K. sayılı kararı).
Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Somut olaya bakıldığında; Devlet ormanları özel mülkiyete konu olamayacak ise de 1956 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 383 sayılı parselin kişiler adına tespit ve tescil edildiği, tazminata konu 1638 sayılı parselin 383 nolu parselin ifrazıyla oluştuğu, davacı … Şentürk’ün ifraz ile 1/4 hissesini, diğer davacıların ise 1993 ve 1994 yıllarında 1/4 hisselerini satın alma yoluyla edindikleri, tapu kaydının beyanlar hanesine 15.12.2006 tarihinde orman sınırları içinde kaldığına ilişkin şerh konulduğu, Orman Yönetimi tarafından tapu malikleri aleyhine 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2003/315 E. – 2005/398 K. sayılı tapu iptali ve tescil davası sonucu mahkemece, taşınmazın 5317 m²’lik kısmının tapu kaydının iptali ile orman olarak Hazine adına tesciline karar verildiği ve hükmün 16/01/2006 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 07/01/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Bu bilgiler ışığında taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişiler adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK’nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararının tazmininin gerektiği açıktır.
Tazminata konu taşınmazın arazi olduğu hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ne var ki, taşınmazın tapu kaydında,1992 yılında …. lehine kamulaştırma şerhi ve 1993 yılında …. lehine irtifa hakkı şerhi konulduğu halde taşınmazın kısmen veya tamamen kamulaştırılıp kamulaştırılmadığı, yine irtifak alanının miktarı, geçtiği güzergah vb. bu işlemler dolayısıyla belirlenen kamulaştırma ve irtifak bedellerinin taşınmaz maliklerine ödenip ödenmediği hususları araştırılmamıştır. Mahkemece değerlendirme tarihi itibariyle çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmediğinden hükme esas alınan bilirkişi raporu denetlenememektedir.
Bu durumda, tazminat istemine konu taşınmazın değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
O halde, öncelikle tazminat istemine konu taşınmazın kısmen veya tamamen kamulaştırılıp kamulaştırılmadığı araştırmalı, kamulaştırma yapılmışsa kamulaştırma evrakları, plan ve haritaları getirtilmeli, kamulaştırma bedelinin ödenip ödenmediği, irtifak alanının miktarı, geçtiği güzergah vb. ile irtifak bedelinin tapu maliklerine ödenip ödenmediği araştırılmalı, kamulaştırılmadığının tespit edilmesi halinde çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtildikten sonra konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, çekişmeli taşınmazın sulu-kuru olup olmadığı, yerleşim alanına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de
…..

dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılıp net gelir yöntemiyle tapu kaydının iptaline ilişkin hükmün kesinleştiği tarihteki gerçek değerinin hesaplattırılması, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerlendirme tarihine göre tespit ettirilmesi, taşınmazın zemin değeri, var ise üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri esas alınarak bu şekilde tapusu iptal edilen tapu sahibinin iptal kararının kesinleşme tarihi itibariyle gerçek zararının saptanması, kamulaştırma işlemi yapılmış ve davacılara kamulaştırmadan dolayı bir bedel ödenmiş ise bu bedelin de değerlendirmeye esas alınması, taşınmaz üzerinde bulunan irtifak şerhinden kaynaklanan değer düşüklüğü de belirlenip, taşınmazın değerinden indirilmesi gerektiği düşünülerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
Ayrıca davalı … Yönetimine açılan davanın reddine karar verildiği halde, davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, tüm taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/05/2019 günü oy birliği ile karar verildi.