Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2018/5139 E. 2019/597 K. 04.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5139
KARAR NO : 2019/597
KARAR TARİHİ : 04.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 18.12.2012 tarihli dilekçe ile; … 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.11.2006 gün 2005/632 E. -2006/563 K. sayılı ilamıyla iflasına karar verildiğini, tasfiyesinin … İflas Müdürlüğünün 2006/12 iflas sayılı dosyasında devam ettiğini, … …. İcra Hukuk Mahkemesinin 2007/391 E. -2007/478 K. sayılı ilamıyla iflas idaresi üyeliğine …, … ve …’in atandığını, müflis şirket adına tapuda kayıtlı … ilçesi … köyü 3492 parsel sayılı 25.000m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapu kaydına 26.01.2007 tarihinde iflas şerhi konulduğunu, anılan taşınmazın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/153 E. -2006/330 K. sayılı ilamıyla kıyıda kaldığı gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiğini, 13.03.2007 tarihinde kesinleştiğini, tapunun iptal edilmesi sebebiyle iflas masası alacaklılarının zararının oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup şimdilik 100.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Davalı …; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; 3492 parsel sayılı taşınmazın davacının elinden çıktığı 13.03.2007 tarihi itibariyle değerinin …952.470,00 TL olduğu, davacının ıslah yoluna başvurmadığından taleple bağlı kalındığı gerekçesiyle 100.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK’nın 1007.maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından … ili, … ilçesi, … mevkiinde bulunan 3492 parsel sayılı 25.000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın plaj niteliği ile ifraz yoluyla …….1969 tarihinde … Belediyesi adına tescil edildiği, daha sonra el değiştirmeler sonucu son olarak 06.08.2002 tarihinde satış yoluyla müflis … Yağ ve Yem San.Tic. AŞ’ye geçtiği, … tarafından açılan dava sonucu … Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.10.2006 gün 2006/153 E. -2006/330 K. sayılı ilamıyla 3492 parsel sayılı taşınmazın tamamının kıyıda kaldığı gerekçesiyle tapudan terkinine karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmeksizin 13.03.2007 tarihinde kesinleştiği, 15.02.2008 tarihinde tapuda infaz işleminin yapıldığı, … 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.11.2006 gün 2005/632 E. -2006/563 K. sayılı ilamıyla tapu maliki şirketin iflasına karar verildiği, … …. İcra Hukuk Mahkemesinin 2007/391 E.-2007/478 K. sayılı ilamıyla iflas idaresi üyeliğine …, … ve …’in atandığı, eldeki davanın 18.12.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. – 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. – 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. – 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3 E. – 1998/… K. sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Mahkemece taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan … payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re’sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmaza ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili belediye başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazın değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmaların varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazın zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir .
Somut olaya gelince; müflise ait tapu kaydının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiği, her ne kadar kıyıların özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de tapu kütüğünün davacı adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK’nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının zararının tazmininin gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, tapu iptal kararının kesinleştiği 13.03.2007 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekmektedir.
Mahkemece değerlendirme tarihi olarak taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihin alınmasında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki hükme esas bilirkişi raporunda taşınmazın arsa vasfında olduğu kabul edilerek … … 704 ada … parsele ilişkin 30.06.2009 tarihli satışın emsal alındığı belirtilip keşif tarihine endeks uygulaması yapılarak m2 birim fiyatının 304 TL olduğu, ancak davalı yerin emsalden %33 daha az değerli olduğu açıklanarak keşif tarihi itibariyle m2’sinin 203,88TL olduğu, buna tapunun iptaline ilişkin kararın kesinleştiği tarih itibariyle geriye endeks uygulanarak m2 birim fiyatı 118,06TL’den zeminin değeri belirlenmiş ayrıca üzerindeki ağaçların da 2007 yılı itibariyle maktu değerleri alınarak toplam …952.470 TL tazminat belirlenmiş, 24/12/2014 tarihli ek raporda ise taşınmazın değerinin belirlenmesi için emsal araştırması yapıldığını, bölgede emsal olabilecek gerçek satışların çok az olduğu, tapudaki satışların genelde emlak değerleri üzerinden yapıldığı, emsal parselin … merkezde, dava konusu parselin ise meskun mahalde arka plaj mevkinde olup üstün ve eksik yanları gözetilerek değer belirlemesi yapıldığı rapor edilmiştir.
Mahkemece taşınmazın değerlendirme tarihindeki imar durumu, meskun sahada olup olmadığı belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı, yararlanıyorsa hangilerinden yararlanıp yararlanmadığı ilgili belediyeden sorulmuş ise de … Belediye Başkanlığının 27.03.2014 ve 11.03.2014 tarihli cevapları arasındaki çelişki giderilmeye çalışılmamış, taşınmazın niteliğini belirlemeye yönelik olarak yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda bir araştırma yapılmamış, taşınmaz arsa olarak kabul edilse dahi yukarıda açıklanan yöntem doğrultusunda değeri belirlenmemiştir.
Bu durumda davaya konu taşınmazın niteliğinin ve değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Bunun yanı sıra; davacı iflas masası vekili dava dilekçesinde belirsiz alacak davası açtıklarını belirtmiş ve bu hususu temyiz dilekçesinde de yinelemiştir. Ne var ki; 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi ile 1086 sayılı HUMK’da bulunmayan ”belirsiz alacak davası” türü kabul edilmiştir. Buna göre; “Madde 107: (…) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
(3) Ayrıca, kısmî eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.”
Yukarıda açıklanan madde hükmüne göre; alacaklının belirsiz alacak davası açabilmesi için, dava açacağı miktarı ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı veya bu durum objektif olarak imkansız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tesbit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukuki yarar aranacak olup böyle bir durumda hukuki yararın bulunduğundan söz edilemez (Prof. Dr. Baki Kuru, Medeni Usul hukuku Ders Kitabı 2011 Baskı sf.277).
Somut olayda ise; davacı, kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapusu iptal edilen taşınmazının değerini talep etmiştir. Davacının dava açıldığı tarihte taşınmazının değerini belirlemesi objektif olarak mümkün olduğundan davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü mümkün değildir.
Kaldı ki, dava belirsiz alacak davası olarak kabul edilse dahi, davacı vekili 26.02.2015 tarihli oturumda davanın ıslah edilip edilmeyeceği yönünde tarafına süre verilmesini istemiş, mahkemece davacıya 2 haftalık kesin süre verilmesi yönünde ara karar oluşturulmuş davacı vekili ise dava dilekçesini ıslah etmemiş, mahkemece davanın ıslah edilmediği gözetilerek taleple bağlı kalınarak hüküm kurulmuştur.
Mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesi yerinde ise de taşınmazın niteliği ve değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edilmemiş, bu yöndeki araştırma ve incelemesi hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle; çekişmeli taşınmazın zararın doğduğu 13.03.2007 tarihinde yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa yahut arazi vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre bu tarihteki gerçek değeri, 6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 11. maddesine uygun olarak yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle varsa üzerinde bulunan yapıların Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle tespit edilmeli, emsal satış yöntemine göre zarar belirlenecek ise taraflarca gösterilecek veya bilirkişi kurulu tarafından resen belirlenecek emsaller arasından, değerlendirme tarihine yakın zamanda, gerçek satışlara ait taşınmazın resmi satış tablosu getirtilmeli, imar parsellerine yakın olup olmadığı, kadastro veya imar parseli niteliğinde olup olmadığı, … düşülmesi gerekip gerekmediği araştırılmalı, çekişmeli taşınmazın konumunun, emsal taşınmaz ve çevredeki yakın imar parselleri ile birlikte kroki üzerinde gösterildiği, denetime imkan veren rapor hazırlattırılmalı, belirsiz alacak davası niteliği bulunmayan eldeki davada davacı yanca usule uygun bir ıslah talebi bulunmadığı da değerlendirilerek oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.