Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2018/4934 E. 2018/8126 K. 11.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4934
KARAR NO : 2018/8126
KARAR TARİHİ : 11.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve ve davalı vekilleri Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacılar vekili, 04/03/2014 havale tarihli dava dilekçesi ile davacılar murisi Süleyman Yayalar adına kayıtlı …. mahallesi, 41 ada 13 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının Zonguldak 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/282 E. – 2007/105 K. sayılı kararıyla iptal edilerek orman niteliğinde Hazine adına tesciline karar verildiğini, Türk Medenî Kanununun 1007. maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğunun düzenlendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile tapu iptal kararı tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 5.000 TL’nin zararın oluştuğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş daha sonra 09/10/2015 tarihinde, mahkemenin 2015/648 E. sayılı dosyasında açtığı 3.000.000 TL’lik ek dava da bu dava ile birleştirilmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, 3.000.000,00.-TL tazminatın, tapu iptal kararının kesinleşme tarihi olan 18/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara hisseleri oranında ödenmesine karar verilmiş, hükmün davacılar ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 06/12/2016 tarih ve 2016/3583 E. – 2016/11746 K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece çekişmeli taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, dava tarihi itibarıyla emsal satış yöntemine göre hesaplanan değeri dikkate alınmak suretiyle karar verilmiştir.
Kural olarak; 6098 sayılı Borçlar Kanununun 49 ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklanan tazmini sorumluluk, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte doğar ve zamanaşımı süresi başlar. 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin varlığının kabulünde; tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararların karşılanması amacını güden Devletin tazmini sorumluğu ise; mülkiyetin sona ermesi veya mülkten yararlanma hakkına açık ve kesin müdahalenin gerçekleştiği; somut olayda, taşınmazın orman sınırı içinde kalması nedeniyle tapu kaydının iptali kararının kesinleştiği tarihte başlar. Bu durumda, taşınmazın makul ve gerçek değerinin saptanmasında dava tarihi değil, mülkiyet hakkına müdahalenin gerçekleştiği ve zararın doğduğu tarih esas alınmalıdır.
Tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin tespiti olup, arazi niteliğindeki taşınmaz; başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
Çekişmeli taşınmazın iptal edilen tapu kaydında cinsi tarla olarak belirtilmiş olup, belediye başkanlığından gönderilen yazıda, 2007 tarihli imar planında kısmen park alanında; 2013 tarihli imar planında ise orman alanında kaldığı bildirilmiş, fen bilirkişi park alanında kalan kısmın 11745 m² yüzölçümlü bölüm olduğunu açıklamıştır.

Tapu kaydında tarla niteliğinde olan taşınmazın orman sınırı içinde kalması nedeniyle mahkemece, hükmen tapu kaydı iptal edildiğine göre; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinde ve Kanunun ilgili yönetmeliğinde belirtilen yönteme göre ve ayrıca 11/03/1983 tarih, 1983/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 17/04/1998 tarih ve 1996/3 E. – 1998/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararındaki ölçütler çerçevesinde; orman sınırı içinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ya da olumsuz etkileri, taşınmazın arsa niteliği dışında, bu hukuki niteliği yönünden de ayrıca tartışılmalı, belediye hizmetlerinden faydalanıp faydalanmadığı, çevrede yapılaşma olup olmadığı araştırılmalı, daha sonra taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve değerlendirme tarihine yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınmalı, lüzumu halinde re’sen emsal araştırması ve bunların kayıtlarının celbi yoluna gidilmeli ve fen elemanı ile inşaat, ziraat ve mülk bilirkişiden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile taşınmaz başında yeniden keşif ve inceleme yapılarak rapor alınmalı, değerlendirme tarihi itibariyle dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, satışına ilişkin belgeler ilgili tapu müdürlüğünden; Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri de ilgili belediye başkanlığı emlak vergi dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın emsal taşınmazlara göre eksik veya üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu; asıl ve birleştirilen Zonguldak 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/648 E. sayılı dosyasındaki taleplelerine bağlı kalınarak davanın kabulü ile;
-178.500,00-TL’nin davacı …’a
-178.500,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-125.00,00-TL’ nin …’a verilmesine,
-125.00,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-125.00,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-93.750,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-93.750,00-TL’nin davacı …’ya verilmesine,
-93.750,00-TL nin davacı …’a verilmesine,
-93.750,00-TL nin davacı …’a verilmesine,
-375.000,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-375.000,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-62.500,00-TL’nin davacı …’na verilmesine,
-62.500,00-TL’nin davacı …’na verilmesine,
-15.625,00-TL’nin davacı …’na verilmesine,
-15.625,00-TL’nin davacı …’na verilmesine,
-15.625,00-TL’nin davacı …’na verilmesine,
-15.625,00-TL’nin davacı Nevzat kızı …’a verilmesine,
-62.500,00-TL’nin davacı …’na verilmesine,
-62.500,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-15.625,00-TL’nin davacı …’na verilmesine,
-15.625,00-TL’nin davacı … Yusufoğlu’na verilmesine,
-15.625,00-TL’nin davacı …’ye verilmesine,
-15.625,00-TL’nin davacı …’na verilmesine,
-125.000,00-TL’nin davacı … Yayalar’a verilmesine,
-148.437,50-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-125.000,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-93.750,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-93.750,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-31.250,00-TL’nin davacı …’ye verilmesine,
-31.250,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-31.250,00-TL’nin davacı …’a verilmesine,

-35.156,25-TL’nin davacı …’a verilmesine,
-35.156,25-TL’nin davacı …’a davalıdan alınarak verilmesine, herbir davacının alacağına mahkemenin 2005/282 E. – 2007/105 K. sayılı dosyasının kesinleşme tarihi olan 18/10/2012 tarihinden yasal faiz işletilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından düzeltilerek onanması istemi ile Hazine tarafından ise esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, TMK’nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
1) İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, tazminat istemine dayanak olan … mahallesi 41 ada13 parsel sayılı taşınmaz kargir ev ve tarla vasfıyla davacıların murisi adına kadastro sonucu 1956 yılında tapuya tescil edilmiş iken Hazine tarafından açılan dava sonucu …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/282 E. – 2007/105 K. sayılı karar sonucu taşınmazın orman olduğundan bahisle tapusunun iptaline ve orman vasfıyla tesciline karar verildiğine, bu hükmün 18/10/2012 tarihinde kesinleştiğine, eldeki davanın 10 yıllık zamanaşımı süresinde açılmış olduğuna ve tapu iptal kararının kesinleşme tarihi itibari ile arsa niteliğinde olan taşınmaza emsal metodu kullanılarak değer belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre Hazinenin aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Davalı Hazinenin taşınmazın değerine ve bilirkişi raporuna ve tashih şerhine yönelik temyiz itirazları bakımından;
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu yetersiz olduğu gibi mahkemece bilirkişi raporu denetlenmeden hüküm kurulmuştur. Şöyle ki, hükme esas bilirkişi raporunda emsal olarak 4 farklı taşınmaz incelenmiş olup 1. sırada yer alan taşınmaz değerlendirme tarihinden sonra yapılan bir satış olması nedeni ile 3. sıradaki taşınmaz ise ticari bir şirkete yapılan bir satış olması nedeni ile somut emsal olarak kabul edilemez.
Raporda 2 ve 4. sırada yer alan taşınmazların değerlendirmeye esas alınan satış tarihleri itibari ile düzenleme ortaklık payı düşülmüş imar parseli mi yoksa imar planına alınmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastral parsel mi olduğu, değerlendirme tarihi olan 18/10/2012 tarihi itibari ile dava konusu ve emsal alınan taşınmazların arsa metrekare rayiç bedeli takdir komisyonu tarafından re’sen belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, somut emsal olarak incelenen satışlara ilişkin resmi satış akit tabloları araştırılmak sureti ile bilirkişi raporu denetlenmemiş, bilirkişiler tarafından dava ve emsal taşınmazlar şehir haritası üzerinde taşınmazların birbirlerine olan mesafeleri ve bu taşınmazların ilin merkezine uzaklıkları (adliye, valilik binası, ticari nitelikte olan yerlere olan uzaklıkları) gösterilmemiştir.
Bilirkişilerce emsal olarak incelenen taşınmazların DOP düşülmüş imar parseli olduğu,dava konusu taşınmazın ise kadastral parsel olduğu belirtildiği halde, çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılmamıştır.
Bu durumda; emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, dava konusu ve emsal taşınmazın m² emlak değerlerini oranlayarak bilirkişi raporunu denetlemek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re’sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu

taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun da denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tazminat hesabı yapılırken taşınmazın tapusu iptal edilen yüzölçümünün dikkate alınması, dava konusu taşınmazın tapu kaydında yazan kamulaştırma şerhinin dayanağının araştırılması, taşınmazda kamulaştırma yapılıp yapılmadığı, yapılmış ve davacılara kamulaştırma bedeli ödenmiş ise bu bedelin tazminat miktarından düşülmesi gerektiğinin düşünülmesi ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak ve bilirkişi raporu denetlenmeden hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Bundan başka hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda hesaplanan 18.512.992,00 TL toplam bedelin içerisinde dava konusu taşınmazda malik ve davanın tarafı da olmayan Nizamettin Kılıç, Nuri Sarısoy ve Ahmet Sarısoy’a ait bina bedeli de bulunmakta olup 3. kişi durumunda olan bu kişilere ait bina bedelinin tazminat miktarında esas alınması doğru olmadığından Hazinenin temyiz itirazlarının bu kısma yönelik olarak kabulüne, tazminat miktarının 18.512.992,00 TL olduğuna ilişkin gerekçenin bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Kabule göre de; taleple bağlı kalınarak karar verilen tazminat miktarında davacılar …, … ve …’ın paylarına düşen tazminat miktarının 125.000,00 TL olduğu halde, hüküm kısmında bir “0” eksik yazıldığından bu maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin tashih şerhi verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
3) Davacıların temyiz itirazları bakımından; mahkemece taleple bağlı kalınarak 3.000.000,00 TL’nin davacıların miras paylarına düşen miktarlar esas alınarak hüküm kurulmuşsa da; hükmedilen tazminat miktarının tamamının 3.000.000,00 TL’den eksik olduğu bunun nedeninin davacılar …’a ve …’a düşen tazminat miktarının 187.500,00 TL olduğu halde, hüküm kısmında maddi hata yapılan bu davacılara düşen tazminat miktarının 178.500,00 TL olarak yazılmış olduğundan davacıların bu kısma yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu yönü ile de bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle, davalı Hazinenin 2. bent dışında kalan temyiz itirazlarının REDDİNE,
2) İkinci ve üçüncü bentde açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin ve davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/12/2018 günü oy birliği ile karar verildi.