Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2018/4615 E. 2019/48 K. 14.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4615
KARAR NO : 2019/48
KARAR TARİHİ : 14.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki zilyetlik nedeniyle kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanılarak 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesindeki on yıllık hak düşürücü süre içinde açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davadan dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 11/11/2014 gün ve 2014/5745 – 2014/9355 E.K. sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davacılar … ve … vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

… ili, … ilçesi, … köyünde bulunan 113 ada … parsel sayılı 180750 m2 yüzölçümlü taşınmaz, … niteliği ile hükmen (…. Asliye Hukuk Mahkemesi 2005/369 E.- 2007/1574 K. sayılı kesinleşmiş kararı ile) davalı … adına kayıtlıdır.
Davacılar vekili, 24.09.2004 havale tarihli dava dilekçesi ile; … ili, … ilçesi, … köyünde bulunan 113 ada … parsel sayılı taşınmaz sınırları içinde kalan müvekkillerine babalarından kalan arazinin kadastro çalışmaları sırasında … adına ham toprak niteliği ile tespit ve tescil edildiğini, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın davacılara ait olduğunu iddia ederek, dava konusu taşınmaz sınırları içinde kalan ve davacılar tarafından kullanılan kısmın tesbitinin iptali ile müvekkilleri adına tescil edilmesi talebiyle dava açmıştır.
Mahkemece; dava konusu … ili, … köyü 113 ada … parsel sayılı taşınmazın ham toprak niteliği ile … adına kadastro tespitinin yapıldığı ve tescil edildiği, bilahare yapılan mera tahdit çalışmaları sonucunda bu yerin mera olduğuna ilişkin tespit yapıldığı, mahkemenin 2005/369 Esas sayılı dosyası ile davacı … Genel Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasında yapılan keşif, alınan bilirkişi raporları ile taşınmazın … niteliğinde olduğunun tespit edildiği, tapunun iptali ile … vasfıyla … adına tesciline karar verildiği, kararın kesinleştiği, mahallinde yapılan her iki keşif sonucunda alınan … mühendisi bilirkişilerin raporları ile de dava konusu taşınmazın … niteliğinde olduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dairemizin 11/11/2014 gün ve 2014/5745 – 2014/9355 sayılı ilamıyla;
[Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde … kadastrosu ve 2/B uygulama çalışmaları yapılmamıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, çekişmeli taşınmazın uzman bilirkişi raporundan … sayılan yer olduğu ve zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığı anlaşılarak yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına] karar verilmiş, süresi içinde davacılar vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Davacı gerçek kişiler vekilinin karar düzeltme talepleri doğrultusunda yeniden yapılan incelemede; dava konusu 113 ada … parsel sayılı taşınmazın yörede 3402 sayılı Kanuna göre 1994 yılında yapılıp sonuçları 25/01/1995 ila 24/02/1995 tarihleri arasında ilan edilen kadastro çalışmasında senetsizden ham toprak vasfıyla … adına tespit edildiği, daha sonra 2004 yılında il mera komisyonu tarafından yapılan mera çalışmasında mera olarak tespit, tahdit ve tahsis edildiği; … Yönetimi tarafından taşınmazın … sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla asliye hukuk mahkemesinde, … ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı davalı gösterilerek tapu iptal ve tescil istemli dava açıldığı, mahkemece 14/12/2007 tarih ve 2005/369-2007/1574 E.K. sayılı kararıyla taşınmazın mera olarak tespitinin iptali ile … vasfında … adına tesciline karar verildiği, hükmün taraflarca temyiz edilmeyerek 12/03/2008 tarihinde kesinleştiği ve taşınmazın hükmen tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Eldeki davada, davacı gerçek kişiler vekili 24/09/2004 havale tarihli dava dilekçesiyle 113 ada … parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığını bildirdikleri sulu tarla vasfındaki taşınmazın dedelerinden babalarına, babalarından da davacılara kaldığını ve lehlerine kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının oluştuğunu ileri sürerek taşınmazın tapusunun iptali ile davacılar adına tescilini istemiştir. Mahkemece, 2005/369 Esas sayılı dosyasında taşınmazın … vasfında tespit edildiği ve ayrıca yapılan iki keşif sonucunda düzenlenen … bilirkişi raporlarıyla taşınmazın … vasfında olduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, aynı mahkemenin 2005/369 Esas sayılı dosyasında eldeki dosyanın davacıları taraf olmadığından davacılar yönünden kesin hükümden söz edilemeyeceği gibi eldeki davada yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmaya yeterli değildir, bunun yanında davacıların taşınmazı nasıl edindikleri de araştırılmamıştır.
Şöyle ki; taşınmazın öncesinin ve hukuki niteliğinin belirlenmesi bakımından en eski tarihli hava fotoğrafları uygulanmamış, incelenmemiş, zilyetlik nedenine dayanıldığı halde kadastro tarihinden 20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları da incelenmemiş, sadece 1956 tarihli memleket haritası incelenmiş, bu haritada taşınmaz açık alanda görülmesine ve iki ayrı … bilirkişi bunu belirtmesine rağmen raporlarının netice kısmında toprak yapısı, memleket haritası ve amenajman planından kadimden beri … sayılan yerlerden olduğu belirtilmiş, ancak bilirkişilerce ulaşılan sonuç ile incelenen belgeler birbiriyle uyumsuz olduğu halde bu çelişki giderilmemiştir. Taşınmaz 2004 yılında yapılan mera çalışmasında mera olarak tespit ve tahdit edildiğine göre mera sayılan yerlerden olup olmadığı araştırılmamış, bunların yanında taşınmazın zilyetlikle kazanmaya elverişli yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanmaya elverişli yerlerden ise kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılıp belirlenmemiş; keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların taşınmazın davacılara babalarından kaldığını beyan etmeleri karşısında taksim olgusu araştırılmamıştır.
Bilindiği üzere zilyed edildiği ileri sürülen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, üzerinde sürdürülen zilyedliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmî olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 – 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
Bu nedenle; öncelikle davacıların dayandığı hukuki ilişki belirlenmeli, miras ilişkisine dayanıyorlarsa murisin terekesine dahil dava dışı, başka taşınmaz mallar bulunup bulunmadığı araştırılmalı, varsa sözü edilen taşınmazların, kadastro tespit tutanakları ve dayanakları belgeler, davalı iseler dava dosyaları ve yöreye ait çekişmeli taşınmazı gösteren en eski tarihli hava fotoğraflarıyla bu fotoğraflardan üretilen memleket haritaları ve dava tarihinden 20 yıl öncesine ait hava fotoğraflarıyla bu fotoğraflardan üretilen memleket haritaları ve amenajman planları bulunduğu yerlerden getirtilmeli, daha sonra önceki keşiflerde görev almamış bir harita-kadastro, bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi, toprak konusunda uzman bir ziraat mühendisi ile bir … yüksek mühendisi ve yöreyi iyi bilen, yaşlı, yansız, mera araştırması için komşu köylerden de olmak üzere yerel bilirkişi ile tarafların aynı yöntemle gösterecekleri (davacının gösterdiği) tanıklar ile tespit tutanağı bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde, taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın davacılara nasıl intikal ettiği, miras ilişkisi yoluyla intikal etmişse miras bırakanın ölüm gününden sonra, mirasçıları arasında yöntemine uygun bir paylaşma yapılıp, yapılmadığı, yapılmış ise dava konusu taşınmazın hangi mirasçı ya da mirasçıların miras payına isabet ettiği yolunda yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, toplanacak deliller sonucunda çekişmeli taşınmazın muris bırakan tarafından ölmeden önce zilyetliğinin davacılara devir ve teslim edilmediği veya paylaşılmadığının anlaşılması halinde ise davacılar dışında mirasçı var ise davacıların taşınmazı kendi adlarına tescilini dava ettiğine göre ölüm tarihinde tereke el birliği ile mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan ve mirasçılardan biri veya birkaçının zilyetliğinin tüm mirasçılar adına sürdürülmüş sayılacağından, davacıların tek başına tescil isteyemeyeceği gibi diğer mirasçıların davaya katılımının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci tayini yoluyla da davanın yürütülme olanağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmelidir.
Davacıların paylaşımının veya zilyetliğin muris tarafından ölmeden önce devir ve teslim edildiğinin anlaşılması halinde, belirlenen hukuki ilişki dava tarihinden 20 yıldan fazla süre önce yapılmışsa sadece davacılar yönünden, 20 yıldan daha az süre önce yapılmışsa bu takdirde diğer mirasçılar ile muris yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tespit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak, gerektiğinde tespit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmelidir; Keza getirtilen hava fotoğrafları, memleket haritaları ve amenajman planları çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E. K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E. K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E. K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi … olan bir yerin üzerindeki … bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt … toprağının … sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli yukarıda değinilen diğer belgeler fen, jeodezi ve uzman … bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; hava fotoğraflarının ve orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritalarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri; yine hava fotoğrafları stereoskop aleti yardımıyla incelenerek taşınmazın niteliği, üzerinde bulunan bitki örtüsü, varsa ağaçların cinsi, yaşı, adedi, kapalılık durumunu, taşınmazda zilyetlik var ise ne zaman başladığı, kullanımın türünü, tasarruf sınırları bulunup bulunmadığını, zilyetliğin devam edip etmediği belirlenmeli; zilyetliğin tespiti yönünden yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına başvurulmalı; parselin öncesinin ne olduğu, zilyetliğin hangi tarihte başlayıp kimler tarafından ne biçimde sürdürüldüğü, kullanımın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları, komşu köyden temin edilecek yerel bilirkişilerden taşınmazın kadim mera olup olmadığı, mera olarak kullanılıp kullanılmadığı saptanmalı; ziraat bilirkişisinden taşınmazın öncesi, toprak yapısı, bitki örtüsü ve niteliği ile zirai faaliyete konu olup olmadığı hususlarında, gerekirse toprak incelemesi de yaptırılarak bilimsel verilerle desteklenmiş, denetime elverişli rapor alınmalı, 3402 sayılı Kanunun 14/…. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 2. fıkrası hükümlerine göre yapılacağı düşünülerek, davacı gerçek kişi, muris veya devrettiği bildirilen kişiler yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyedliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden sorulmalı ve yine aynı kişiler yönünden zilyetliğe dayalı tescil davaları sonucu tescil ilamı ile oluşan tapuların yüzölçümleri de nazara alınmalı, dava konusu taşınmazların sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tesbit ve Kontrol İşleri Hakkında Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Değinilen yönler gözetilmeksizin kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır. Bu nedenle dava konusu taşınmaz hakkında belirtilen yöntemine uygun şekilde yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, hükmün dairece yanılgı sonucu onanmasına karar verildiğinden, davacı gerçek kişilerin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairenin 11/11/2014 gün ve 2014/5745 – 2014/9355 E.K. sayılı ilamının kaldırılmasına ve hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişilerin karar düzeltme talebinin KABULÜ ile Dairenin 11/11/2014 gün ve 2014/5745 – 2014/9355 sayılı hükmün onanmasına dair kararının kaldırılarak hükmün BOZULMASINA, harcın istek halinde yatıranlara iadesine 14/01/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.