Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2018/4491 E. 2019/262 K. 21.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4491
KARAR NO : 2019/262
KARAR TARİHİ : 21.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairenin 17/05/2018 gün 2016/10914 E. – 2018/3892 K. sayılı ilâmıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davalı … vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı ve birleşen dosya davacıları vekili dava dilekçesi ile müvekkillerinin murisi … adına tapuda kayıtlı … ilçesi, … köyü 127 ada 44 parsel sayılı taşınmazın … olduğu gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiğini, tapunun iptal edilmesi sebebiyle zararın oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup şimdilik asıl dosyada ve birleşen 2015/216 – 228 E. sayılı dosyada ayrı ayrı 5.000.-TL tazminatın, birleşen 2015/325 E. sayılı dosyada ise 50.938.40.-TL tazminatın tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmış, daha sonra 08/04/2016 tarihinde harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile davacılar …, …, Memet Akar, … ve … yönünden daha önce talep ettikleri toplam 10.000.-TL tazminat bedelini 127.346.00.-TL’ye yükselterek tapu iptal kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikle davalıdan tahsilini talep etmiş, ayrıca 14/04/2016 tarihli celsede mükerrer açılan 2015/228 E. sayılı dosyayı da atiye bıraktığını bildirmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu: Davacı tarafın talep arttırım ıslah talebi ile birlikte asıl dosya ile birleştirilen … …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/216 Esas sayılı dosyası ile … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/325 Esas sayılı dava dosyasındaki talepleri ve davasının kabulü ile birlikte toplam 178.285,00.-TL tazminatın tapu iptali ve tescil davasının kesinleşme tarihi olan 18/03/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bilirkişilerin raporunda belirttiği hisse oranlarına göre davacılara ödenmesine, davacı tarafın bu dosya ile birleştirilen … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/228 E. – 2015/515 K. sayılı dosyasını atiye bıraktıklarından buna göre bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hükmün davalı … vekilince temyiz edilmekle Dairenin 17/05/2018 gün 2016/10914 E. – 2018/3892 K. sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş, davalı … vekili bu kez Daire kararının düzeltilmesini istemiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamının incelenmesinden; … köyü 127 ada 44 parsel sayılı taşınmazın ilk geldisi olan … köyü 850 parsel sayılı 49960 m2 yüzölçümlü taşınmazın 1972 yılında yapılan tapulama ile … ve arkadaşları adına tespit ve tescil edildiği, … Yönetimi tarafından 850 parsel sayılı taşınmazın evveliyatı itibariyle … sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla açılan dava sonunda … Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.12.2001 tarih ve 1994/436 E. – 2001/651 K. sayılı ilamı ile taşınmazın tapusunun iptal edilerek … adına … vasfı ile tesciline karar verildiği, hükmün 18.03.2008 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın aynı yüzölçümü ile … vasfı ile … adına tescili sonrasında yörede 2012 yılında yapılan 3402 sayılı Kanunun 22/2-a madde çalışması sonrasında 127 ada 44 parsel altında 49549,56 m2 yüzölçümlü olarak … vasfı ile … adına tescilli olduğu, tapu kaydı üzerinde taşınmazın 6221 m2’lik kısmında … Genel Müdürlüğü lehine 1996 yılında konan irtifak hakkı bulunduğu, getirilen kamulaştırma kararına göre 1995 yılında 2488,400.-TL irtifak bedeli ödenmesine karar verildiği, asıl davanın …04.2015, birleştirilen … …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/216 Esas sayılı dosyasının 28.04.2015, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/325 Esas sayılı dosyasının ise 28.10.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece kurulan hüküm usul ve kanuna aykırıdır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. – 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. – 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. – 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği yani taşınmazın tapusunun iptal edildiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkullerin niteliği ve değeri belirlenmelidir.
Somut olaya gelince ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, kadastro uygulaması ile kök parsel hakkında tapu kütüğünün oluşturulduğu, davacıların tespit maliki Kafiye’nin mirasçıları oldukları, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK’nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacıların zararı, tapunun iptal edilerek tescil işleminin yapıldığı 18.03.2008 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken, öncelikli konu, gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmazlarda, başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazların niteliği arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda değerlendirme tarihi doğru şekilde tapunun iptal edilerek tescil işlemlerinin yapıldığı tarih olarak alınmış ve arsa niteliğinde olan taşınmaz için emsal satışlara göre değer belirlenmişse de, emsal olarak değerlendirilen 6 taşınmazdan sadece 6 nolu taşınmaz olarak gösterilen … ilçesi 1939 sayılı taşınmaz emsal olarak kabul edilerek değerlendirmeye tabi tutulmuş, raporda 6550,35 m2 yüzölçümlü … ilçesi 1939 sayılı taşınmazın 23.11.1993 tarihinde 18.575,50.-TL’ye satıldığı, emsalin dava konusu taşınmaza göre 30 kat daha değerli olduğu belirtilmiştir. Dosya arasında yer alan satış akit tablosundan ise emsal taşınmazın raporda belirtildiği gibi 6550,35 m2 değil 36550,35 m2 yüzölçümlü olduğu görülmektedir.
Mahkemece emsal taşınmazın raporda belirtilen tarihteki satışına ilişkin, satış akit tablosu getirtilmiş ise de bilirkişi raporu denetlenmemiş, komşu taşınmazlara TMK’nın 1007. maddesine dayanılarak açılmış tazminat davası olup olmadığının hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulmak sureti ile tespiti yoluna gidilmemiştir. UYAP üzerinden yapılan kontrolde aynı ada 41, 42 ve 43 parsel sayılı taşınmazlara TMK’nın 1007. maddesine dayanılarak açılmış tazminat davalarının daire incelemesinden geçtiği, eldeki dosya kapsamında mahkemece yapılan keşif ve yargılama esnasında ise bu taşınmazlar hakkında benzer nitelikteki dava dosyalarının nazara alınmadığı anlaşılmıştır. Bu hali ile, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Bu durumda somut olayda davaya konu taşınmazın değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Bu nedenle, mahkemece arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan … payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, taşınmaz üzerinde var ise muhdesatın bayındırlık resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme (18.03.2008) tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re’sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenmesi, tazminat istemine konu taşınmazlar ile emsal alınan taşınmaz/taşınmazların satış tarihleri ve 18.03.2008 tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulması, dava konusu taşınmazların, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun denetlenmesi, 18.03.2008 tarihi itibariyle davacının gerçek zararının hesaplattırılması, taşınmaz üzerinde kurulu irtifak hakkı da dikkate alınarak tapu sahibinin gerçek zararının saptanması, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde değildir.
Bu itibarla, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırı olup, kararın yukarıda belirtilen nedenler ile bozulması gerekirken, yanılma sonucu yazılı şekilde onandığı anlaşıldığından, davalı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 17/05/2018 gün 2016/10914 E. – 2018/3892 K. sayılı onama kararının KALDIRILMASINA ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 21/01/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.