Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2018/3290 E. 2018/7597 K. 27.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3290
KARAR NO : 2018/7597
KARAR TARİHİ : 27.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ve davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Davacı vekili 05/05/2015 tarihli dava dilekçesi ile; müvekkilinin…. mevkiinde bulunan 953 ada 31 parsel numaralı gayrimenkulün sahibi olduğunu, bu taşınmazı 1997 yılında aldığını, daha sonra kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın 36.238,61 m²lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisine alındığını ve bu nedenle hiç bir ödeme yapılmadığını, kadastro çalışmaları bittikten sonra 13/08/2013 tarihinde müvekkiline yeni bir tapu senedi verildiğini, bu senette yüzölçümünün 2.161,39 m² olduğunu, ayrıca taşınmazı aldığı yıl milli dalgıç pompa yaptırıldığını, bu pompanın da kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, bu sebeple de mağdur olduğunu beyan ederek kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısım için şimdilik 9.000,00 TL, milli dalgıç pompa değeri için yasal faizi ile birlikte şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 21/03/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 523.270,72 TL’ye artırmış, bu bedele kadastro dosyasının kesinleşme tarihi olan 17.07.2013 tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmiş, ıslah harcını da yatırmıştır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; milli dalgıç pompa bedelinin tazmin talebinin feragat nedeni ile reddine, davaya konu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması sebebi ile talep edilen 523.270,72 TL tazminatın, 9.000,00 TL’sinin tapu iptalinin kesinleştiği 17/07/2013 tarihinden kalan 514.270,72 TL’sinin ıslah tarihi olan 21/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, davalı tarafından esasa yönelik olarak, davacı tarafından ise ıslah edilen kısma ilişkin faiz başlangıcının da taşınmazın hükmen tesciline ilişkin kadastro mahkemesi ilamının kesinleşme tarihinden başlatılması gerekçesi ile temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava TMK’nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından 953 ada 51 parsel sayılı taşınmazın 2008 yılında yapılan kadastro sırasında 26/06/1997 tarih 1 sıra nolu tapu kaydı kapsamında kalan taşınmazın … adına kayıtlı olduğu, halen fiili zilyetliğin devam ettiği, tapu kaydının hudutları itibari ile 953 ada 51 parsel sayılı taşınmazı kapsadığı, taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı olduğunun beyanlar hanesine işlendiği, bu parselin …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/707 E. sayılı dosyasında 953 ada 29 parsel sayılı taşınmazın ½ malikinin sınır ve yüzölçüme ilişkin dava açtığı, bu taşınmazın da davalı olarak gösterildiği sınırlarının kesinleştirilmediği, bu parselin batı hududunun 33264,78 m2’lik kısmının …. Gölünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı ve …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/707 E. sayılı dosyasında davalı olması nedeni ile … adına yüzölçüm hanesi boş bırakılarak tespit yapıldığı anlaşılmıştır.

…. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyasında yapılan incelemede; davacı …’in komşu taşınmaz maliklerini davalı göstererek dava açtığı, temyize konu dosyanın davacısı …’ın … mirasçısı olarak davada davalı sıfatını taşıdığı, davacının cilt 112, sayfa 11 ve sıra 5 nolu tapu kaydının miktarının tapuda 17467 m2 olarak yazsada aslında 40000 m2 olduğunu tapudaki yüzölçüm azalmasının düzeltilmesini talep ettiği, davanın davamı sırasında davacıya ait taşınmaz için 953 ada 28 parsel sayısı ile tutanak düzenlendiği, tespitin …. adına yapıldığı, davanın yüzölçüme ilişkin olması nedeni ile komşuları olan 953 ada 1-20-21-27-30-31 sayılı taşınmazların yüzölçüm hanelerinin boş bırakılarak tutanak asıllarının dosya içerisine gönderildiği, dava konusu taşınmazlar için kadastro tutanağı düzenlendiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiği, kadastro mahkemesinin 2008/89 E. 2013/46 K. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucu davacının davasının kabulüne 953 ada 28 parsel sayılı taşınmazın 25453 m2 olarak belirlenmesine ve tespitteki malikler adına tesciline, tazminat istemine konu 953 ada 31 parsel sayılı taşınmazın ise 2161,39 m2 olarak tespitteki malik … adına tesciline karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 17.7.2013 tarihinde kesinleştiği ve tazminat istemine konu taşınmazın 2161,39 m2 yüzölçümü ve tarla vasfı ile hükmen davacı adına 17/07/2013 tarihinde tescil edildiği,beyanlar hanesine “korunması gerekli kültür varlığı” olduğu hususunun yazıldığı, 2942 sayılı Kanunun 7. maddesi gereğince istimlak şerhinin 11/09/2009 tarih 3469 yevmiye numarası ile işlendiği anlaşılmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de eksik inceleme ile hüküm kurulmuştur. Davacı dayanak tapu kaydı kapsamında kaldığı halde bır kısım yerlerin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesi ile kadastro tespitine esas tutulmadığını bildirerek tapu kaydı kapsamında kaldığı ve 953 ada 31 parselin devamı niteliğinde olduğu halde adına tespit edilmeyen taşınmaz yönünden tazminat isteminde bulunmuştur.
Dava konusu taşınmaz hükmen tapuya tescil edilmiş, dayanak hüküm dosyasında bu parselin tespitine esas alınan tapu kaydı yöntemince uygulanmak sureti ile kapsamı belirlenmediği gibi eldeki dosyada da dayanak tapu kaydı yöntemince uygulanmamış, dayanak tapu kaydı kapsamında kaldığı halde kıyı kenar çizgisi içinde kalması sebebi ile davacı adına tespit edilmeyen taşınmaz olup olmadığı belirlenmemiştir
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/4. maddesinde “Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları işleme tabi olma niteliğini kaybeder. Bu kayıtlara dayanarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz.” hükmü gözetildiğinde, tapunun hukuki kıymetini kaybetmeyip, sadece işleme tabi olma özelliğini yitirdiği, başka bir ifadeyle tapu kapsamında ki mülkiyetin yitirilmesi anlamının çıkarılamayacağı açıktır.
Bu durumda, çekişmeli taşınmazın kısmen göl suları altında kaldığından kadastroca tahdit ve tespitinin yapılmamış olduğu, kadastro çalışmaları sırasında davacının dayandığı tapu kaydının tamamen revizyon görmediği ileri sürüldüğüne göre, somut olayda, sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle davacının dayandığı delil durumuna düşen tapu kayıtlarının kapsamlarının ve kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bu nedenle, eldeki davada sorunun çözümlenmesi, davacının dayandığı tapu kaydının nereye ait olduğunun ve sınırlarının tam olarak belirlenmesine, çekişmeli taşınmazın bu kapsam içerisinde kalıp kalmadığının ortaya çıkarılmasına ve kıyı kenar çizgisine göre durumunun saptanmasına bağlıdır.
Ne var ki; mahkemece, bu yeterlilikte bir uygulama yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719. maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya

bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
Böylece, yapılan uygulamada, dayanılan tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli olduğu anlaşılır ise bu durumda daha önce kadastro tespiti nedeniyle revizyon gördüğü parsel miktarlarının da gözetilmesi gerekeceği açıktır.
Öte yandan, çekişmeli taşınmazın tapu kayıtları kapsamında kalmasına karşın, kıyı kenar çizgisi dışında kalan bölümlerinın varlığının belirlenmesi halinde, bu bölümler yönünden, davacıların tescil isteme imkanları bulunduğundan, doğrudan tazminat talep etmelerinin mümkün olmadığının gözetilmesi; kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümler yönünden ise tazminat isteğinin değerlendirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının tüm tedavülleriyle birlikte merciinden getirtilmesi, dayanak tapuların başka taşınmazlara revizyon görüp görmediğinin araştırılması, bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü başka taşınmazlar var ise bu taşınmazlara ait kadastro tutanakları, tapu kayıtları davalı ise dava dosyaları bu dosya arasına alınmalı, tapu kayıtlarının revizyon gördüğü başka taşınmazlar var ise tapu kapsamı tayin edilirken bu hususun gözönüne alınması, tapu maliklerinin davacılar ile bağlantılarının sağlanması, ondan sora yukarıda değinilen ilke ve esaslar doğrultusunda, yerinde yeniden keşif yapılması, konularında uzman kişilerden oluşacak bilirkişilere rapor ve kroki düzenlettirilmesi, tüm bu uygulama sonucunda belirlenecek olan hususun, tapu kapsamının çekişmeli bölümleri içerip içermediğinin, içeriyorsa …. Gölü kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesinden ibaret olduğunun gözetilmesi, bu hususların kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkartılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tapu kayıtları ilk tesisinden itibaren getirtilip yöntemince uygulanmadan, tazminat kararı verilen kısımların tapu kaydı kapsamında kalmakla beraber kadastro tespitine esas tutulmayan taşınmazlar olup olmadığı saptanmadan karar verilmiş olması doğru değildir.
Yukarda açıklanan şekilde yapılacak araştırma ile tapu kaydı kapsamında kaldığı halde davacılar adına tespit edilmeyen taşınmazlar olduğu saptanırsa bu sefer, kadasro mahkemesinin 2008/89 E -2013/46 K sayılı ilamının kesinleştiği 17/07/2013 tarihinde davacının zararı ortaya çıkmış olacağından bu tarih itibari ile taşınmazların vasfı belirlenmeli, arsa ise emsal metodu ile arazi ise gelir metodu ile taşınmazın değeri belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır
Kabule göre de;davacı ıslah dilekçesi ile alacağın tamamına kadastro mahkemesinin ilamının kesinleştiği 17/07/2013 tarihinden faiz işletilmesini talep ettiği halde, ıslah edilen kısım için ıslah tarihinden faiz işletilmesine karar verilmiş olması da doğru değildir
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı ve davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/11/2018 günü oy birliği ile karar verildi.