Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2018/3186 E. 2018/7207 K. 08.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3186
KARAR NO : 2018/7207
KARAR TARİHİ : 08.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 04/05/2015 havale tarihli dava dilekçesinde; müvekkil …’ın … ilçesi …mahallesinde bulunan ve … adına kayıtlı olan 378 ada 60 ve 61 nolu parselleri tapu dairesinde devir almak suretiyle 25/08/2008 tarihinde satın aldığını, satın aldıktan yaklaşık 3 yıl sonra 20/04/2011 tarihinde Hazine tarafından müvekkilin aleyhine bu taşınmazların önceki malik tarafından yolsuz olarak tescil edildikleri gerekçesiyle tapu iptal ve tescil davası açıldığını, bu dava…Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/444 Esasında daha sonra…2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/149 Esasında devam ettiğini, yapılan yargılama sonucunda 18/12/2012 tarihinde mahkemece dava konusu taşınmazların mevcut tapu kayıtlarının iptali ile davacı Hazine adına tapuya tescil edilmelerine karar verdiğini ve kararın kesinleştiğini, verilen yargı kararı ile mülkiyet hakkı ihlal edildiğinden müvekkil adına kayıtlı olan ve mahkeme kararı ile iptal edilen taşınmaz malın değerinin karşılığı olarak fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL’lik tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek olan faizi ile beraber davalı tarafça müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, … ili…ilçesi …mahallesi 378 ada 60 ve 61 parsel sayılı taşınmazların değerinin 174492,64 TL olduğunun tespitine, taleple bağlı kalınmak suretiyle 10.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş, daha sonra temyiz süresinden sonra verilen ek temyiz dilekçesi ile duruşma istekli temyiz yapılmıştır. Davalı Hazine vekilinin duruşmalı temyiz isteği, temyiz süresinden sonra ek dilekçe ile yapıldığından reddedilmiştir.
Dava TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, tazminat istemine konu …mahallesi 378 ada 60 ve 61 parsellerin geldisi olan 378 ada 56 parselin 2002 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 83 hektar 9566 m2 yüzölçümü ve hali arazi niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği, … tarafından, taşınmazının bir kısmının 378 ada 56 parselin içinde kaldığını ileri sürerek Hazineye karşı açtığı…Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/69 E. sayılı dosyası ile bir kısmının ise Gabriyal Orak adına tescil edilen 378 ada 25 parsel içinde kaldığını ileri sürerek bu kişiye karşı açtığı…Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/67 E. sayılı tapu iptal ve tescil dosyalarının mahkemenin 2007/69 E. sayılı dosya üzerinden birleştirilerek, yapılan yargılama sonucu, mahkemenin 23/10/2007 tarihli kararı ile hükmün 1 nolu bendinde; 2007/69 E sayılı dosya ile ilgili davanın kabulüne, 378 ada 56 parselin (A) harfi ile gösterilen 7827,26 m2’lik kısmının ve (B) harfi ile gösterilen 4937,23 m2’lik kısmının Hazine adına olan tapusunun iptali ile davacı … Adına tapuya kayıt ve tesciline, 2 nolu bendinde ise; 2007/67 E sayılı dosya

ile ilgili davanın davalı …’in davayı kabulü nedeniyle kabulüne, 378 ada 25 parselin (C) harfi ile gösterilen 3148,05 m2’lik kısmının davalı … adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verildiği, hükmün Hazine tarafından temyiz edildiği ve Hazinenin temyiz başvuru dilekçesinin 17/12/2007 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, mahkemece 24/07/2009 tarihinde 2007/69 E- 2007/330 K. sayılı hükmün altına, ” mahkemece verilen iş bu kararın 2. bendi ile ilgili temyiz talebi olmadığından kararın 2. bendi açısından hükmün 27/02/2008 tarihinde kesinleştiği” şerhi yazıldığı, tapu müdürlüğünce ise mahkemenin 2007/69 E- 2007/330 K. sayılı hükmün tamamı kesinleşmiş gibi 56 parsel hükmen ifraz edilerek 60 parselin 7227,26 m2 yüzölçümü ile 61 parselin ise 4937,23 m2 yüzölçümü ile davacı … adına 11/8/2009 tarihinde tescil edildiği, Hazinenin temyizi üzerine ise mahkemenin 2007/69 E- 2007/330 K. hükmün 1 nolu bendi, ” davanın reddi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı” gerekçesiyle Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 27/03/2008 tarihli 2008/1408 E- 2008/1714 K. sayılı kararıyla bozulduğu, bozma sonrası mahkemenin 2009/101 E. numarasına kaydedilen dosya üzerinden yapılan yargılamada, bozma ilamına uyularak davacı …ın 56 parselin iptali için Hazineye karşı açtığı davanın reddine karar verildiği, hükmün temyiz yolundan geçerek 22/7/2009 tarihinde kesinleştiği, ancak tapu müdürlüğünce 56 parsel hükmen ifraz edilerek 60 ve 61 parsel altında 11/8/2009 tarihinde davacı adına tescil edildiğinden, davacının taşınmazı 25/08/2009 tarihinde satış yoluyla davacı … adlı kişiye tapuda devrettiği, Hazine tarafından … ve … aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davası sonucu…2. Asliye Hukuk Mahkmesinin 2012/149 E.- 2012/165 K. sayılı ilamıyla davanın kabulü ile 378 ada 60 ve 61 nolu parsellerin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği ve hükmün temyiz ve karar düzeltme yolundan geçerek 15/09/2014 tarihinde kesinleştiği, iş bu davayı ise davacı … Doğanın 04/05/2015 tarihinde açtığı anlaşılmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki, davacı … tapu müdürlüğünce hatalı şekilde … adına 11/8/2009 tarihinde yapılan tescil sonrası taşınmazı 25/08/2009 tarihinde satın almışsa da Hazine tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasında…2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/149 E.- 2012/165 K. sayılı ilamında, “tapu müdürlüğünce 2007/69-330 Esas- Karar sayılı kesinleşmemiş ilama istinaden …mahallesi 378 ada 56 nolu parselin ifraz edildiği, ifraz neticesinde 60, 61, 62, 63, 64 ve 65 nolu parsellerin oluştuğu, 60 ve 61 nolu parsellerin davalı … adına 11.08.2009 tarihinde tescil edildiği, 25.08.2009 tarihinde … tarafından …’a 60 ve 61 nolu parsellerin toplamı 4000 TL bedel ile satıldığı, kolluk araştırmasından da anlaşılacağı üzere davalıların birbirlerini önceden tanıdığı, bilirkişi raporlarına göre 60 ve 61 nolu parsellerin zemin değerinin toplamda 30215,54 TL olduğu, tapu müdürlüğü tarafından 60 ve 61 nolu parsellerin 11.08.2009 tarihinde davacı adına yazılmasından iki hafta sonra çok kısa süre içinde 25.08.2009 tarihinde davalı … tarafından …. satılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, 30215,54 TL değerindeki taşınmazların 4000 TL ile satın alınmasının gerçeği yansıtmadığı, davalıların kendi muvazaasına dayanamayacağı, …’ın yaşı ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında … ve …’ın el ve işbirliği yaparak sehven … adına tapuya kaydedilen 60 ve 61 nolu parselleri …’a devrettiği, kötü niyetli davrandıkları, böylelikle tapu kayıtlarının yolsuz olduğu” belirtilmiştir.
TMK’nın 1023. maddesinde “Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”
TMK’nın 1024. maddesinde “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.
Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuz tescildir.”
TMK’nın 1024. maddesinde” Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır. ”

TMK’nın 2. maddesinde, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
TMK’nın 3. maddesinde “Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyi niyetin varlığıdır.”
Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan kişinin bu kazanımın korunacağı, iyi niyetin bu iddiada bulunana bir özen ve itina borcu yüklediği tapu sicilinin yanlış tutulmasından dolayı zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devletin sorumlu olduğu, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu kuşkusuzdur.
Ne var ki, bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz ve iyi niyetli olduğu düşünülemez.
Medenî Kanunun 3. maddesinde düzenlenen iyiniyet, “Hakların kazanılması” ile ilgili olduğu halde, Medenî Kanunun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma “Hakların kullanılması” ve “Borçların yerine getirilmesinde” sözkonusu olur.
Dürüst davranma, “Bir hak sahibinin, hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuskar, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2/I hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Medenî Kanununa göre dürüstlük kuralları verir.
TMK’nın 2/II maddesi ise hukuk kuralları tarafından kişilere tanınan yetkilerin olduğu gibi kullanılması, diğer kişiler ve toplumlar için çoğu kez katlanılması güç olan sonuçlar doğurabileceğinden, hukukta ortaya çıkabilecek gerçek olmayan kanun boşluklarının giderilmesini amaçlamaktadır.
Bu durumda, davacının kayden satın aldığı taşınmazların, kesinleşmeyen mahkeme ilamı sonucu yolsuz olarak tescili ve az yukarıda belirtilen kesinleşmiş mahkeme kararıyla da tapuda adına yolsuz tescili sağlanan … Alkur ile iş birliği yapmak suretiyle 60 ve 61 parselleri devralarak kötü niyetli davrandığı, TMK’nın 1024/1 maddesi uyarınca yolsuz tescili bilen veya bilmesi gereken kişinin kazanımının korunamayacağı, davacının hakların kazanılmasına ilişkin olan TMK’nın 3. maddesi uyarınca iyiniyetli bulunmadığı, hakların kullanılmasına ilişkin olan TMK’nun 2. maddesi uyarınca da dürüst davranmadığı, davacının hakkın kötüye kullanımının sözkonusu olduğu, böylelikle de TMK’nın 1023. ve devamı maddelerindeki korumalardan yararlanamayacağı anlaşılmakla tazminat davasının reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 08/11/2018 günü oy birliği ile karar verildi.