Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2018/3043 E. 2018/7410 K. 15.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3043
KARAR NO : 2018/7410
KARAR TARİHİ : 15.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 06/04/2017 gün ve 2017/5810 E. – 2017/2917 K. sayılı ilâmıyla bozulmasına karar verilmiş, süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 20.12.2010 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … ili, …. mahallesi 46222 ada 1 sayılı parselde bulunan taşınmazın 4000/18669 payını 14.10.2003 tarihinde tapuda malik olarak görünen ….’den 80.000,00.-TL bedelle satın aldığını, satış işlemlerinin yetkili memur önünde yapıldığını ve resmi olarak deftere işlendiğini, müvekkile tapu belgesi verildiğini, daha sonra tapuya gittiğinde, taşınmazın müvekkili üzerine kayıtlı olmadığını öğrendiğini, Hazinenin sorumluluğunun bir haksız fiil sorumluluğu olarak kabul edildiğine göre zararın miktarının tespitine Borçlar Kanununun haksız fiil hükümlerinin uygulanması gerektiğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile tapu memurunun hatalı veya kasıtlı işlemi nedeni ile müvekkilinin uğramış olduğu 80.000,00.-TL zararın işlemiş 93.218,00.-TL yasal faizi ile birlikte ayrıca 326,782.-TL munzam zararın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 500.000,00.-TL’nin işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 159.048,69.-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının işlemiş faiz ve munzam zarar istemlerinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından esasa yönelik olarak ve davacı vekili tarafından ise faizin dava tarihinden değil satış tarihinden işlemesi gerektiği ayrıca bilirkişilerce davacının hissesine karşılık gelen miktar hesaplandığı halde mahkemece bu husus dikkate alınmadan karar verildiği gerekçesi ile temyiz edilmiştir.
Daire 06/04/2017 gün ve 2017/5810 E.- 2917 K. sayılı ilâmıyla tarafların temyiz itirazlarını kabul ederek, ”Mahkemece TMK’nın 1007. maddesi gereğince davalı Hazinenin davacının zararından sorumlu olduğuna hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının zararı hesaplanırken taşınmazın satış tarihindeki değeri üzerinden bulunan değer davacının hissesi (4000/18669) dikkate alınarak hesaplandığı halde, mahkemece bu hususun gözardı edilerek, bilirkişilerce davacının hissesine bulunan değerin tekrar davacının hissesine göre hesaplanarak bu değere hükmedilmiş olması doğru değildir.
Bunun dışında davacı dava dilekçesinde davacının tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı olarak uğradığı zarar için 80.000.00.-TL’nin, işlemiş 93.218,00.-TL yasal faizi ile birlikte, 326782,00.-TL munzam zarar olmak üzere toplam 500.000,00.-TL’nin davalıdan tahsilini talep ettiği, davacıya satışın yapıldığı 14.10.2003 tarihi ile dava tarihi olan 20.12.2010 tarihleri

arasında işlemiş olan faiz için talep ettiği 93218,00.-TL için de nisbi harcı yatırdığı gözetildiğinde davacının satın almış olmasına rağmen elinde olmayan hissesinin kaybı nedeni ile uğranılan zarar için bu tarihler arasında işleyen faiz de hesaplanarak zarar miktarına eklenmesi, taşınmazın bedeline ilişkin tazminat miktarına dava tarihinden tazminata hükmedilmesi, davacının dava dilekçesinde tazminat olarak 80000,00.-TL talep ettiği de dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.” hususlarına değinerek hükmü bozmuş, davalı Hazine vekili tarafından ise karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Dava, TMK’nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından …. mahallesi 46222 ada 1 sayılı parselde bulunan taşınmazın 76/18669 hissesi …. adına kayıtlı iken, tapu kütüğü üzerinde yapılan oynama ile …. hissesinin 7076 paya dönüştürülerek, …’in 7076/18669 payı varmış gibi, 4000/18669 payını 80.000 TL bedelle, tapu müdürlüünce düzenlenen 7933 yevmiye numaralı 14/10/2003 tarihli resmi senetle davacıya sattığı, resmi senette bedelinen peşinen ödendiğinin belirtildiği, resmi senette görevli tapu memur ve …Tapu Sicil Müdürünün imzalarının bulunduğu ancak taşınmazın davacı adına tapu kütüğüne tescil edilmediği, taşınmazın daha sonra cebri satış yoluyla 17/03/2008 tarihinde … adına tescil edildiği, 10/06/2008 tarihinde ise satış yoluyla S.S. … Yapı Kooperatifi adına tescil edildiği, eldeki davanın ise 28/01/2011 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacının tapu müdürlüğünce düzenlenen resmi senede güvenerek satın aldığı taşınmazın tapu kütüğünde adına tescil edilmemesi sebebiyle zarara uğradığı muhakkaktır. Hukuksal dayanağını kusursuz sorumluluktan alan ve kusura değil tehlike prensibine dayanan davada, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince, davacının zararından davalı Hazine sorumludur. Buna göre, davalı Hazinenin sorumlu bulunduğu tazminat miktarı belirlenirken, zarar görenin gerçek zararının esas alınması zorunludur. Zarar doğurucu eylem, zarar görenin malvarlığında ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise zarar verenin tazminat borcu da o miktarda olmalıdır. (HGK’nın 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. 125 K., 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. 427 K., 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E /668 K. sayılı ilamları). Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. – 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E.- 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E.- 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Mahkemece tazminata konu taşınmazın arsa olarak kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak taşınmazın değeri satış tarihinden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre belirlenerek, üzerinde bulunan yapıların da Bayındırlık Bakanlığının resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek değeri tespit edilip, davacının hissesine düşen tazminat miktarının hesaplanması gerekirken, taşınmazın değerinin yöredeki arsa ve yapıların rayiç değerlerine göre belirlendiği bilirkişi raporunun hükme alınması hatalıdır. Kararın bu yönüyle de bozulması gerekmektedir.
O halde mahkemece, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak,  taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde  bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle  gerçek zararın belirlenmesi  gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde  yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve   yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli

görülürse re’sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile  çekişmeli  taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/ taşınmazların değerlendirme  tarihi  itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının  belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli,  dava konusu taşınmazın ise  imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun  belirlenmesi halinde  çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin de gözetilerek taşınmazın zemin değeri belirlenip, oluşan gerçek zararların  saptanması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 06/04/2017 tarih, 2017/5810 E.- 2017/2917 K. sayılı bozma ilamına yukarıda belirtilen bozma gereklerinin de eklenmesine, 15/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.