Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2018/2938 E. 2018/6827 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2938
KARAR NO : 2018/6827
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 12/02/2015 dava dilekçesinde;… ilçesi, Aksu köyü, 967, 647, 781 ve 797 parselde tapuya kayıtlı taşınmazların … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/769 Esas ve 2013/492 Karar, 2012/198 Esas, 2012/348 Karar, 2012/185 Esas, 2012/328 Karar sayılı hükmü ile orman olduğundan bahisle davacılar adına olan tapu kaydının iptal edilerek orman vasfı ile davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tescil edildiğini, bu nedenle mülkiyet haklarına zarar verildiğini, Devletin kusursuz sorumlu olduğunu, bu nedenle 1.000.TL’nin mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Daha sonra davacı vekili 22/02/2016 tarihinde harçlandırdığı ıslah dilekçesiyle talebini 110.573,70 TL’ye arttırmıştır.
Mahkemece davanın kabulü ile, 110.573,70. TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, alacağın 70.128,00.TL’sine 05/09/2014 tarihinden itibaren, alacağın 40.445,70. TL’sine 25/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava TMK’nın 1007. madadesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
4721 sayılı TMK’nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ”Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.” hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türüdür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4 – 383 E. – 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 – 349 E. – 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; Tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK’nın 1007. anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Dosya kapsamından, 1977 yılında yapılan arazi kadastrosu ile tazminata konu taşınmazlar hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün davacılar adına oluşturulduğu, Orman Yönetimi tarafından 2012 yılında açılan tapu iptal ve tescil davaları sonucu sonucu ise … 3. Asliye Hukuk Mahkmesinin 2012/181-328 E.K. 2012/769-2013/492 E.K. 797/751-198 E.K. sayılı 25/09/20104 ve 05/09/2014 tarihlerinde kesinleşen kararlarıyla orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle tapularının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tescillerine karar verildiği anlaşılmaktadır. Kadastro işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılan hatalı tapu sicili sebebiyle davacıların uğradığı zararın TMK’nın 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği muhakkak olup, zararın tazmini gerektiğine ilişkin mahkemenin kabulünde ve yöntemince yapılan araştırma sonucu taşınmazların arsa olarak değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Medenî Kanunun 1007. maddesinde sözü edilen zarar gerçek zarar olup, burada gerçek zarar; tapunun iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idi ise aynı durumun yeniden tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. – 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. – 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. – 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği yani taşınmazın tapu iptal ve tescili kararının kesinleştiği tarihtir. Davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken, öncelikli konu, gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmazlarda, başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazların niteliği arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda değerlendirme tarihi doğru şekilde tapu iptal kararlarının kesinleştiği tarihler olarak alınmış ve arsa niteliğinde olan taşınmazlar için emsal satışlara göre değer belirlenmişse de, kesinleşme tarihlerinden önce 2008 yılında satışı yapıldığı anlaşılan 268 m2 yüzölçümlü… ilçesi 240 ada 11 sayılı emsal parselin 1/6 hissesinin 08/02/2008 tarihinde 14.000 TL’ye satıldığı belirtilmiştir. Dairenin iade kararı üzerine getirtilen satış akit tablosundan ise emsal taşınmazın 1/6 hissesinin 2.333 TL’ye satıldığı görülmektedir. Mahkemece emsal taşınmazın raporda belirtilen tarihteki satışına ilişkin, satış akit tablosu getirtilerek bilirkişi raporu denetlenerek hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Buna göre, taşınmazların niteliği arsa olarak belirlendiğine göre, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihi olan tapu iptal ve tescil kararlarının kesinleştiği tarihten önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re’sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan denetlemeye olanak veren,dava konusu taşınmaz ile emsal alınan taşınmazları birarada gösterir kadastro paftası getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsal alınan taşınmazların konumunun uydu fotoğrafları üzerinde göstermesi sağlanmalı, bilimsel verileri içeren, emsal ile tazminat istemine dayanak taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin karşılaştırıldığı rapor alınması, emsal alınan taşınmazların satış akit tablolarının getirtilmesi, alınan emsal ile tazminata konu taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, tazminata konu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 25/10/2018 günü oy birliği ile karar verildi.