Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2017/9813 E. 2020/1960 K. 18.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/9813
KARAR NO : 2020/1960
KARAR TARİHİ : 18.06.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı 30/05/2013 tarihli dilekçe ile … ilçesi, … mahallesi … ada 1 ve 10 parsel sayılı taşınmazların adına tapuda kayıtlı olduğunu, Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/154 E. – 271 K. sayılı kararı ile 10 parsel sayılı taşınmazın tamamı ve 1 parsel sayılı taşınmazın 443,31 m²’sinin tapusunun iptal edilerek orman olarak Hazine adına tescil edildiğini belirterek fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere 100.000.-TL tazminatın, kararın kesinleşme tarihi olan 24/09/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili talebiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 94.552,00 TL’nin 24/09/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 24.02.2016 gün ve 2015/2407 E. – 2016/2210 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Bozma kararında özetle; “Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi hüküm kurmaya elverişli değildir.
Şöyle ki; TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat davalarına da uygulanan Kamulaştırma Kanununun kıymet takdiri esaslarını gösteren 11. maddesinin üçüncü fıkrasının özellikle arsalara ilişkin (g) bendi uyarınca, kamulaştırma gününden önce özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerinin tesbiti ve bedelin tesbitinde etkisi olan diğer unsurlar da dikkate alınarak dördüncü fıkra gereğince her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirlenip dayanakları gösterilmek suretiyle değerlendirilerek değer tespiti yapılması gerekmektedir.
Emsalin, dava konusu taşınmazla aynı konumda ve taşınmaza yakın mesafede bulunması, aynı nitelik ve özellikleri taşıması, benzer yüzölçümünde olması veya değer tespitine esas alınan tarihe yakın günlerde satılması zorunlu değildir. Aynı özellik ve nitelikleri taşıyan başka yerlerde bulunan ve daha önceki tarihlerde satılan taşınmazlar da emsal alınabilir. Bu emsalin satış fiyatına Türkiye İstatistik Kurumu Üretici Fiyat Endeksi uygulanmak suretiyle değerlendirme tarihinde oluşan fiyatları bulunduktan sonra, dava konusu taşınmazla karşılaştırılıp incelenerek aradaki farklılıklar gösterilip üstün ve eksik yönleri açıklanmak, bu nitelik ve farklılıkların taşınmazın değerine olan etkilerinin ne olduğu belirtilmek suretiyle yapılacak karşılaştırma ile dava konusu taşınmazın gerçek değeri tespit edilebilir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, alınan emsalin imar parseli olmadığı, bu sebeple imar parseline dönüştürüldüğü belirtilerek emsal alınan taşınmazın değeri artırılarak değer tespit edilmesi doğru bir hesaplama yöntemi değildir.
Doğru sonuca varılabilmesi için, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re’sen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak emsal
karşılaştırması ve var ise üzerinde bulunan yapının da bayındırlık birim fiyatlarına göre yıpranma payı düşülmek suretiyle taşınmazın değerini belirleyen rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 2012 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile 100.000,00 TL tazminatın 24/09/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, 5097 ada 1 ve 10 parselin 24.12.1997 tarihinde imar uygulaması sonucunda sırasıyla 499,71 m² ve 501,91 m² yüzölçümü ve arsa vasfı ile üçüncü kişi adına tescil edildiği, davacının taşınmazları 02.10.2000 tarihinde satın aldığı, taşınmazların beyanlar hanesine 02.07.2002 tarihinde “Samsun Orman İşletme Müdürlüğünün 27.06.2002 tarih ve 4492 sayılı yazısına göre belirtmedir.” şerhinin konulduğu, Orman Yönetimi tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası sonucu Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/154 esas, 2011/271 karar sayılı kararıyla 1 parselin 443,31 m²lik kısmının, 10 parselin tamamının tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 24/09/2012 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 30/05/2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece usul ve kanuna aykırı olarak hüküm kurulmuştur. Şöyle ki, mahkemenin 23.05.2014 tarihli 94.552,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair kısmen kabul kararı davacı tarafça temyiz edilmemiş, sadece davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 24.02.2016 gün ve 2015/2407 E. – 2016/2210 K sayılı kararı ile bozulmakla da davacı lehine verilen tazminatın miktarı yönünden davacı tarafından kesinleşerek davalı açısından usûlü kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda bu kez davanın kabulüne, 100.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, böylece, 23.05.2014 tarihli ilk kararda davacı lehine verilen tazminattan fazlasına karar verilmiştir. Davalı lehine oluşan usûlü kazanılmış hak ilkesinin ihlal edilmiş olması doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, tazminat hesaplanmasında emsal alınan taşınmazın satışına ilişkin alıcı, satıcı, satış tarihi, satış bedeli ve yüzölçümünü gösterir şekilde tapu kaydının, resmi satış akit tablosunun, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından re’sen belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerlerinin, imar durumunun, taşınmazdan DOP kesintisi yapılıp yapılmadığının ilgili yerlerden sorulup hükme esas alınan bilirkişi raporunun doğruluğu denetlenmeden hüküm kurulmuş olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ;Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 18/06/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.