Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2017/8546 E. 2017/7893 K. 17.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/8546
KARAR NO : 2017/7893
KARAR TARİHİ : 17.10.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan 07/03/2017 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar … ve arkadaşları vekili … tarafından istenilmekle, tayin olunan 17/10/2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar … ve arkadaşları vekili … ile karşı taraftan davalı Hazine vekili Av. … … geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 19.02.2013 hâkim havale tarihli dilekçe ile … … Hanım adına tapu siciline kayıtlı Hortuna (…) köyü cilt 7, sayfa 60, sıra no 32/704, 9 Teşrinisani 1930 tarihli 1000 dönüm yüzölçümlü tapu kaydının, mirasen intikal ve taksimen olmak üzere davacılar murisi … … …’a intikal ettiği ve 1978 yılında ölümü ile mirasçıları olan vekil edenlere kaldığı, 1985 yılında yapılan genel arazi kadastro çalışmasında 1045 parsel sayısı ve 38 hektar 6000 m² yüzölçümü ile revizyon görerek davacılar adına tespit edildiği, tapu kaydı sabit sınırlı olmasına rağmen 614 dönümlük miktarının tesbit dışı bırakılmak suretiyle mülkiyet haklarının ihlal edildiği, davacılar adına tespit gören … … 1045 parsel sayılı taşınmazın da, kadastro mahkemesinin 04.10.1991 gün 1989/110-31 sayılı kararı ile orman olduğu gerekçesiyle tespiti iptal edilerek Hazine adına tescil edilmek suretiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla davacıların zararlarının 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince tazminini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili, zamanaşımı ve 3402 sayılı Kanunun 12. maddesi uyarınca hak düşürücü sürelerin dolduğu savunmasıyla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 02/06/2012 gün ve 7228 E. – 6252 K. sayılı bozma kararı özetle; “…Mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıklanarak davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı, kadastro sırasında yapılan sınırlandırma ve tespite itiraz etmeyip kadastrodan önce hak sahibi olunan tapu kaydının yüzölçümünün kadastro sırasında eksik uygulanması ve revizyon gördüğü parselin tespitinin kadastro mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle tapu sicilinin gerektiği gibi tutulmamasından kaynaklı tazminat talep ekmekte olup somut olayda anılan maddenin uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Davalı Hazine cevap dilekçesiyle zamanaşımı def’inde bulunmuş olmasına rağmen kararın gerekçesinde bu konuda hiç bir tespit ve değerlendirme yapılmamıştır.
Zamanaşımı def’i, bir hakkın istenebilirliğini önlediği için mahkemece öncelikle davalının zamanaşımı def’i değerlendirilip yerinde görülmediği takdirde iddia ve savunma çerçevesinde işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın hak düşürücü süreden reddi doğru olmayıp kararın bozulması gerekmiştir…” şeklindedir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Hükmüne uyulan bozma kararına, kararın dayandığı gerekçeye göre; davacıların tutunduğu … 1930 tarihli tapu kaydının 1985 yılında yapılan kadastro sırasında 1045 parsele revizyon gördüğü, daha sonra Hazine ve Orman Yönetimi tarafından, tespit malikleri aleyhine açılan kadastro tespitine itiraz davası sonucunda, kadastro mahkemesinin 1989/110- 1991/31 sayılı kararıyla 1045 parselin tapu kaydının iptaliyle orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verildiği, hükmün 07/03/1994 tarihinde kesinleştiği, TMK’nın 1007. maddesine dayanılarak açılan tazminat davaları için ayrıca zamanaşımı öngörülmediğinden, 6098 sayılı Borçlar Kanunun 146. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunun 125.) maddesinde yazılı 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanmasının söz konusu olduğu davada, kadastro mahkemesince verilen kararın kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık süre içinde dava açılmaması nedeniyle bu sürenin geçtiği, davalı Hazine tarafından da zamanaşımı def’inde bulunulduğu gözönüne alınarak davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1480,00.-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına 17/10/2017 günü oy birliği ile karar verildi.