Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2017/8439 E. 2017/7891 K. 17.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/8439
KARAR NO : 2017/7891
KARAR TARİHİ : 17.10.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki el atmanın önlenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 15/12/2015 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi asli davalı …Ş. vekili Av. … tarafından istenilmekle, tayin olunan 17/10/2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı …Ş. vekili Av. … ile diğer taraftan davacı Hazine vekili Av. … … ve ihbar olunan Orman Yönetimi vekili Av. … … … geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli … … Mahallesi 75 ada 76 parsel, aynı ada 42 parselin ifrazından oluşmuş olup, Hazine ve kişiler adına tapuda paylı olarak kayıtlıdır. Taşınmazla ilgili olarak, Hazine tarafından açılan elatmanın önlenmesi davası hakkında uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğu gerekçesi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş ise de; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 21.10.2004 tarih 11398 – 11710 sayılı bozma kararıyla ” Hazinenin tapu ile paydaş olduğu taşınmazda mülkiyet hakkına dayanarak açtığı davanın T.M.Y.’nın 683. ve devam eden maddeleri gereğince adli yargıda görülmesi” gerektiğine işaret edilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiş, bu kez 20. Hukuk Dairesinin 11.07.2007 gün ve 8766-10249 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Bozma kararında özetle; “Mahkemece; taşınmazın tapu kaydında pay sahibi olan Hazine tarafından davalı aleyhine 2000 ve 2001 yılları arasındaki dönem için 43000 m2 yerin kullanılması nedeniyle ecrimisil ihbarnamesi düzenlenmişse de, sonradan sözkonusu sahanın orman içinde kalması nedeniyle ecrimisil tahsilinden vazgeçildiği ve buna ilişkin 14.02.2002 tarihli düzeltme ihbarnamesi düzenlendiği bu durumda Hazinenin dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
… … Mahallesi 75 ada 76 parsel sayılı taşınmazın son tapu kaydı ve yörede yapılan orman kadastro çalışmalarına ait belgeler getirtilmemekle birlikte; aynı taşınmaz hakkında yakın tarihlerde dairede temyiz incelemesi yapılan … Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 2004/98, 1992/665 ve Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 1994/42 sayılı dosyalarına gelen belgelerden çekişmeli taşınmazın 75 ada 42 sayılı parselin ifrazından oluştuğu ve 1944 yılında 3116 sayılı Kanun hükmüne göre yapılıp kesinleşen Sığırlık ve Taşkaldıran Devlet Ormanı sınırları içinde kaldığı, 1982 yılında yapılan aplikasyon işleminin kesinleştiği ve bundan sonra çekişmeli 75 ada 76 numaralı parselin beyanlar hanesine orman olduğu konusunda şerh konulduğu, 6831 sayılı Orman Kanununun 16. maddesi gereğince “Devlet Ormanları hudutları içinde, mevzu hükümlere göre maden ocakları araştırma veya işletme ruhsatnamesi ve imtiyazı verilebilmesi için Ziraat Vekaletinin (şimdi Çevre ve Orman Bakanlığı) mufavakatının
alınmasının şart olduğu, ruhsatname veya imtiyaz almış olanlarla, alacak olanların işe başlamadan evvel çalışma sahalarını Orman İdaresine haber vermeye ve ormana zarar gelebilecek hallerde, Orman İdaresinin göstereceği tedbirleri almaya mecbur olduğu” yine aynı Kanunun 18. madde hükmüne göre ”Devlet Ormanları sınırları içinde veya bu orman sınırlarına bir kilometreye kadar olan yerlerde taş, kum ve toprak alınması ve tesis kurulmasının Orman Genel Müdürlüğünün iznine bağlı olduğu” bu maddelere aykırı davranmanın aynı Kanunun 92 ve 94. maddesinde anılan suçları oluşturacağı, orman alanı üzerinde taş ve mıcır ocağı açma konusunda Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığından alınan ruhsatların 6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri ile ilgisinin bulunmadığı ve dolayısıyla Hazineyi bağlamayacağı, Hazine ve Orman Yönetimi ile şirket ya da ruhsat sahipleri ile ayrıca kira sözleşmesi yapılması gerektiği, sözü edilen kanunî düzenlemeler gözönünde bulundurularak 75 ada 76 parselde faaliyet gösteren başka bir şirket hakkında Hazine tarafından elatmanın önlenmesi ve tazminat isteği konusunda … Asliye 1. Hukuk Mahkemesinde açılan davanın, bu mahkemenin 26.07.2005 gün ve 2004/98 – 2005/408 kararı ile kabul edildiği ve Dairece 06.06.2006 gün ve 4694 – 8021 sayılı karar ile onandığı ve yine orman olan taşınmazda kişiler adına kayıtlı pay tapularının iptali istemiyle açılan davaların kabulü ve 75 ada 76 sayılı parselin orman niteliği ile Hazine adına tesciline ilişkin … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.02.2005 gün 92/665 – 84 ve Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 21.04.1994 gün 94/42 – 211 sayılı kararlarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacı Hazine tarafından orman olan taşınmazda haksız işgal tazminatı tahsil edilmemiş olmasının, taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde kalması ve orman olma olgusunu değiştiremeyeceği gibi, ormanların mülkiyetinin Hazineye ait olması nedeniyle Hazinenin mülkiyet hakkından kaynaklanan tüm davaları ve temyize konu davayı da açmakta aktif dava ehliyeti ile hukukî yararının bulunduğu gözönünde bulundurularak yukarıda yazılı Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 1992/665 ve Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 1994/42 sayılı tapu iptali kararlarının kesinleşmesi sonucu dava konusu 75 ada 76 sayılı parselin kişiler adına olan pay tapu kayıtlarının iptal edilip edilmediği tapu müdürlüğünden sorularak, tapu kaydının yeni hali ile getirtilmesi, kesinleşen kararların tapuda infazı yapılmamışsa, davacı Hazine vekiline infazı sağlaması için önel verilerek tapu kaydının yeni haliyle getirtilip dosyaya konulması; bundan sonra taraf delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği” açıklanmıştır.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, 2007/454-2011/131 sayılı kararla, davanın kabulüne ve 92171 m2 alanda elatmanın önlenmesine karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından vekalet ücretine; davalı tarafından esasa yönelik temyiz edilmekle tekrar bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.02.2013 gün ve 2012/13336-2013/1890 sayılı bozma kararı özetle; “Mahkemece taşınmazın tamamı yönünden davalı şirketin elatmasının önlenmesine karar verilmiş ise de; Fen bilirkişi tarafından hazırlanan ve hükme esas alınan raporda, maden sahası olarak kullanılan (A) işaretli dava konusu taşınmazın 92171 m2 olduğu ve bunun … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/665 sayılı dosyasında verilen karar sonucu 76 sayılı parselden ifrazen oluşan 89 numaralı 482.539 m2 yüzölçümlü orman parseli içinde kaldığı ve 40000 m2 taşınmaz bölümü için maden sahası olarak kullanılmak üzere Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, davalı şirkete 22.02.2015 tarihine kadar izin verildiği anlaşılmaktadır.
Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin 120. maddesi “Devlet ormanları içinde maden aranması ve işletilmesi için zorunlu yol, enerji, tesis gibi yapılara, bedeli alınarak Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilir. Ruhsat sahalarında ruhsat sahibince taahhüt edilen hususlara uyulmadığı veya gerekli izinler alınmadan faaliyette bulunulduğunun Çevre ve Orman Bakanlığınca tesbiti halinde faaliyetin durdurulması için genel müdürlüğe bilgi verilir, genel müdürlükçe faaliyet durdurulur.” hükmünü içermektedir.
Yine 3224 sayılı … Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun hükümlerine göre, ormanların geliştirilmesi ve korunması Orman Genel Müdürlüğünün görevi olup, orman savı ile açılacak davalarda aktif dava ehliyeti Orman Genel Müdürlüğüne ve mülk sahibi olarak da Hazineye aittir.
Bu nedenle öncelikle … davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırılmalı, bundan sonra 40000 m2’lik izin sahasında madencilik faaliyeti yapılmasının yasal olduğu, bunu aşan kısımlarda elatmanın önlenmesine karar verileceği düşünülerek, yeniden yapılacak keşifte fen bilirkişiye 40000 m2 izin sahası belirlettirilmeli, bunun dışında kullanılan bölümler varsa bu kısımlar da raporda gösterilmeli ve aşan kısım hakkındaki kullanımın haksız olduğu gözönünde bulundurularak, bu kısım hakkındaki davanın kabulüne karar verilmelidir.
Kabule göre de; taşınmazın keşifte belirlenen değeri üzerinden Hazine vekili lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12/1. maddesi gereğince nispi vekalet ücreti hesaplanması gerekirken, maktu ücret takdir edilmesi de doğru değildir.” şeklindedir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne, davalının davacı idarelere ait … ili, … ilçesi, … Orhan Mahallesi, 75 ada 89 parselde 27/10/2015 havale tarihli teknik bilirkişi raporunda izinsiz kullanılan alan olarak belirtilen 413.837,10 m2 alana müdahalesinin men’ine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve davalı …Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapulu taşınmaza elatmanın önlenmesine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre, davacı Hazinenin temyiz itirazları yerinde değildir. Davalı tarafın temyiz itirazlarına gelince; mahkemece bozma kararına uyulmakla birlikte bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; 89 parsel sayılı taşınmazın tamamı yönünden inceleme yapılarak 413.837 m2 alanda kullanımın haksız olduğu gerekçesiyle davalı şirketin elatmasının önlenmesine karar verilmiş ve m2 birim fiyatı olarak kabul edilen 150 TL üzerinden harç ve vekalet ücreti hesaplanmış ise de; hükme esas alınan bir fen, bir inşaat ve bir jeolog bilirkişi tarafından hazırlanan 22/06/2015 tarihli raporda, taşınmazın toplam alanının 482.539,10 m2 olduğu, bunun 40.000 m2 bölümünün izinli maden sahası olarak kullanıldığı, 28.702 m2 bölümünün doğal yapısının bozulmadığı, 453.837,10 m2 bölümünün ise doğal yapısının bozulduğu, ancak maden taşıma aşamasında kullanılan bu alanda davalı şirket dışında başka işletmelerin faaliyet gösterip göstermediğinin belirlenemediği açıklandıktan sonra, doğal yapısı bozulan alanın değeri serbest piyasa ve emsal değeri, imar durumu dikkate alınarak 150 TL/m2 olarak belirlendiği açıklanmış, mahkemece de doğal yapısı bozulan bu bölümde el atmanın önlenmesine karar verilmiş, belirlenen değer üzerinden de nispi tarifeye göre vekalet ücreti ve harç hesaplanmıştır.
Oysa bilirkişi raporunda, doğal yapısı bozulan alanın davalı şirket tarafından kullanıldığının net bir şekilde ortaya konulmadığı, aynı taşınmazda başka maden şirketlerinin de faaliyette bulunduğu, muğlak ve yoruma muhtaç bir değerlendirme yapıldığı halde, böyle bir rapora göre el atmanın önlenmesine karar verilmiş olması hakkaniyete uygun değildir.
Yine bilirkişiler tarafından hesaplanan m2 birim fiyatının neye göre hesaplandığı da anlaşılamamaktadır. Taşınmaz arsa niteliğinde olmadığı gibi, çevresinde de arsa veya tarım arazisi olarak kullanılan bir taşınmaz bulunmamaktadır. Kaldı ki; arsa olarak değerlendirilecek taşınmazlarda dahi serbest piyasa rayicine göre değer tespit edilmesi kabul edilmemekte, değerlendirme tarihine yakın tarihlerde, özel amaç gütmeyen alım satımlara konu olmuş, somut emsaller tespit edilerek, eksik ve üstün yanlarının çekişmeli taşınmazla karşılaştırılması ile bir değer tespit edilmekte; tarım arazisi niteliğinde ise ziraat mühendisi bilirkişi vasıtasıyla üzerinde yetiştirilebilecek ürünün net gelir hesabı yapılmaktadır.
Bu nedenlerle öncelikle davalı şirketin, maden ruhsatı kapsamındaki 40000 m2 alan dışındaki, başka şirketlerle yaptığı rödovans sözleşmelerine dayalı olarak kullandığı alan tespit edilmeli, rödovans sözleşmelerinin kapsamı, işletme hakkını devreden şirketin devir yetkisi bulunup bulunmadığı, 01/02/2015 tarihli, 3213 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 25. maddesi hükmü gereğince, mevcut rödovans sözleşmelerinin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Maden İşleri Genel
Müdürlüğüne bildirilmesinin zorunlu olduğu, aksi halde madencilik faaliyetinin durdurulacağının hükme bağlanmış olması nedeniyle, süresi içinde bu bildirimin yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, bu şekilde bir araştırmadan sonra kullanım hakkı bulunmayan saha tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli, taşınmazın arsa veya tarım arazisi olarak değerlendirilemeyeceği gözönünde bulundurularak, haksız kullanım sonucu doğal yapının bozulduğu yerlerde eski hale getirme masrafı konunun uzmanı bilirkişilere hesaplattırılmalı ve bu değer üzerinden harç ve vekalet ücreti takdir edilmelidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı tarafın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1480,00 TL vekalet ücretinin davacı Hazineden alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı tarafa verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/10/2017 günü oybirliği ile karar verildi.