Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2017/8430 E. 2020/1952 K. 18.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/8430
KARAR NO : 2020/1952
KARAR TARİHİ : 18.06.2020

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı … Yönetimi, Sındırgı Kadastro Mahkemesine verdiği 08/11/2007 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; … ilçesi, … köyünde yapılan kadastro tesbitleri sırasında 270, 271, 208, 206, 207, 258, 112, 127, 128, 129, 110, 112 ve 214 nolu adalar içinde bulunan taşınmazların bir kısmının orman vasfında olduğunu, bir kısmının ise 6347, 6348, 6349, 6350, 6351, 6352, 6343, 6344, 6345, 5821, 5825, 5817, 5818, 5819 ve 5820 nolu orman tahdit sınırları içinde kaldığını ileri sürerek, kısmen orman vasfında olan kısmen de orman tahdit sınırları içinde kalan dava konusu taşınmazların kadastro tesbitlerinin iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Sındırgı Kadastro Mahkemesinin 16/01/2008 tarih ve 2007/28 E.-2007/5 K. sayılı yetkisizlik kararı ile dosya … Kadastro Mahkemesine gönderilmiştir. Dosyadan yapılan tefrik işlemlerinden sonra yargılamaya, … ilçesi, … köyü 110 ada 1, 127 ada 1, 7 ve 15, 128 ada 7, 206 ada 61 ve 69, 207 ada 70 ve 72, 208 ada 3 ve 5, 214 ada 7, 258 ada 1, 5, 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazlar yönünden devam edilmiştir.
Davacı … Yönetimi, dava konusu taşınmazların 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi gereğince yörede yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırları dışında bırakıldığını belirterek, orman sınırı içine alınarak bu niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesi istemiyle, köy tüzelkişiliği ve kadastro müdürlüğüne husumet yönelterek dava açmıştır. … Orman İşletme Müdürlüğünün 17.05.2012 gün ve 2318 sayılı yazı cevabından; … köyünde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca önce orman kadastrosu yapılarak 09.10.2007 – 09.11.2007 tarihleri arasında kısmî ilâna çıkartıldığı anlaşılmaktadır. Yörede arazi kadastrosu çalışmalarına daha sonra başlanıp 31.12.2007 tarihinde ilân edildiği, dava tarihinde davaya konu parsellere kadastro tesbit tutanağı düzenlenmediğinden tutanak aslı ve krokilerinin gönderilemediği, tesbit maliklerinin bilinmediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, kadastro tutanağında tesbit maliki görünen kişilere husumet yöneltilmesi gerektiğinden, husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı … Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 25/11/2013 tarih 2013/5729 Esas – 2013/10607 Karar sayılı ilamıyla “Mahkemece; dava, arazi kadastrosuna itiraz olarak nitelendirilerek husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, bilindiği gibi halen yürürlükte olan kanunlarımıza göre orman kadastrosu 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre yapıldığı gibi 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre de yapılmaktadır.
1) 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu;
6831 sayılı Kanunun (Dava tarihinde ve kadastro işleminin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 4999 sayılı Kanun ile değişik 7. maddesi hükümlerine göre “Devlet Ormanlarının, hükmî şahsiyeti haiz amme müesselerine ait ormanların, özel ormanların ve evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayin ve tesbiti orman kadastro komisyonlarınca yapılır” aynı Kanunun 11. maddesi uyarınca “Orman Kadastro Komisyonlarınca tutanakların askı suretiyle ilânı, ilgililere şahsen tebliğ hükmündedir. Tutanak ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine …. müracaatla sınırlamaya ve bu Kanunun 2. maddesine göre orman sınırı dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir… Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında (orman sınırı içine alınan yerler hakkında) hasım Orman Genel Müdürlüğü, 2. maddeye göre orman sınırı dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak davalarda ise hasım, Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile Orman Genel Müdürlüğüdür. Orman Genel Müdürlüğünce (Kadastro Komisyonunca orman sınırı dışında bırakılan yerler hakkında) açılacak davalarda hasım, hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler ile Çevre ve Orman Bakanlığıdır.” Yargıtay uygulamalarına göre, orman kadastro komisyonlarının orman sınırı dışında bıraktığı yerlerin orman sınırı içine alınması konusunda Orman Bakanlığı ya da Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan orman kadastrosuna itiraz davalarının devamı sırasında, davaya konu taşınmazlarda kendilerine husumet yöneltilenler dışında başka hak sahiplerinin bulunduğunun anlaşılması halinde, o hak sahipleri de davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırıldıktan sonra, dava esas yönünden karara bağlanmalıdır.
2) 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu;
3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesi, 5304 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce, bu madde hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda, kadastro çalışma alanı sınırlarında orman bulunduğu takdirde; durum çalışmaya başlamadan iki ay önce Orman Genel Müdürlüğüne bildirilmekte ve Orman Genel Müdürlüğü tarafından bu yerde bulunan ormanların sınırlaması ve orman sınırı dışına çıkarma işlemleri 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre orman kadastro komisyonlarınca tesbit ve haritasına işaretlenerek tutanaklarıyla birlikte kadastro ekiplerine teslim edilmekte ve bu yerlerin ölçü ve harita işlemleri orman kadastro komisyonunun düzenlediği harita ve tutanaklar esas alınarak kadastro ekiplerince ikmal edilmekte, eğer iki ay içinde orman kadastro komisyonları orman sınırını belirlemezse, kadastro alanı sınırları arazi kadastro ekipleri tarafından belirlenerek, çalışmalar yürütülmekte ve arazi kadastro ekiplerince bu şekilde tesbit ve ilân edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılmakta ve Kanunun 9. maddesine göre yapılan itirazlar aynı Kanunun 10. maddesi hükmüne göre komisyonlar tarafından incelendikten sonra ister orman kadastro komisyonları tarafından, isterse arazi kadastro ekipleri tarafından belirlenen orman parsellerine ait tesbit tutanakları ile aynı çalışma alanında bulunan diğer taşınmazların kadastro tutanaklarına göre yapılan tesbitlere dayanılarak düzenlenen askı cetvelleri ile pafta örnekleri 30 gün süre ile ilân edilmekte ve askı ilân süresi içinde itiraz edilmeyen tesbit tutanakları kesinleştirilerek aynı Kanunun 12. maddesi gereğince tapuya tescil edilmekte, askı ilân süresi içinde kadastro mahkemelerinde dava açılan parsellerle ilgili uyuşmazlıklar 3402 sayılı Kanunun 25, 26, 27, 28, 29 ve 30. madde hükümlerine göre karara bağlanmakta, daha önce orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyularak bu ormanlar hakkında aynı Kanunun 22/4. maddesi hükmü uyarınca işlem yapılmakta idi.
Ancak, 22/2/2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesi değiştirilmiş ve “Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak, bu çalışmalarda kadastro ekibine, Orman Genel Müdürlüğü
taşra teşkilatınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisinin Tarım Müdürlüklerince görevlendirilerek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren yedi gün içerisinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirilir” şeklini almıştır.
3402 sayılı Kanunun değişik 4/3. maddesi gereğince kurulan komisyonlara 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesini uygulama görevi verilmemiştir. Bu komisyonlar o çalışma alanında nitelik kaybetme araştırmasına girmeden, öncesi ve halen orman olan taşınmazların orman niteliğiyle tesbit tutanaklarını düzenlemekle görevlidir. Bu komisyonlarca orman niteliğiyle tesbit tutanağı düzenlenerek, otuz günlük kısmî ilâna çıkartılan taşınmazlar hakkında hak sahipleri, bu yerlerin orman niteliğini yitirdiği konusunda değil, sadece eskiden beri orman niteliğinde olmadığı konusunda kadastro mahkemesinde, Orman Genel Müdürlüğüne husumet yönelterek dava açabilecektir.
Ancak; orman niteliğiyle tespit tutanakları düzenlenerek, 30 günlük kısmî ilâna çıkartılması halinde hak sahibi olan Orman Genel Müdürlüğü ya da Hazine orman alanları dışında bırakılan taşınmazlar hakkında orman iddiası ile dava açabilecek midir? Hemen belirtmek gerekir ki; Kanunlarımızda bunu engelleyen hiç bir hüküm bulunmamaktadır. Aksine 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesi gereğince Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile Orman Genel Müdürlüğü, kadastro sırasında orman sınırı dışında bırakılan orman alanlarının bulunduğunun tesbiti halinde, bu yerlerin orman sınırı içine alınması konusunda dava açabilecektir. 3402 sayılı Kanunun 26/4. maddesi gereğince “Kadastro Mahkemesinin yetkisi (görevi) her taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği günde başlar” orman parsellerinin kısmî ilâna çıkartıldığı tarihte henüz tesbit tutanakları düzenlenmeyen maliki, yüzölçümü ve geometrik durumu belli olmayan taşınmazlar hakkında Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile Orman Genel Müdürlüğü 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinin verdiği dava açma yetkisini nasıl ve kime karşı kullanacaktır? 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinin (dava tarihinde yürürlükte bulunan) hükmüne göre “Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine müracaatla sınırlamaya ve 2 nci maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir.” Görüldüğü gibi Kanun, Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile Orman Genel Müdürlüğüne, aleyhlerine olan tutanak harita ve kararlara karşı itiraz davası açma yetkisi verdiği gibi 3224 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 2/G maddesi Orman Genel Müdürlüğüne “orman kadastrosu ve mülkiyetle ilgili işlemlerini özel mevzuatına göre yürütmek” görevini vermiştir. 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince yapılan işlem, 6831 sayılı Orman Kanunu ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu aynı anda birlikte ve iç içe uygulanarak yapılan karma bir kadastro işlemidir. 3402 sayılı Kanunla 6831 sayılı Kanunun hiçbir maddesi yürürlükten kaldırılmamış, aksine 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/D maddesinde ormanlar hakkında, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel kanununun (yani, 6831 sayılı Kanunun) uygulanacağı öngörüldüğünden 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince yapılan orman kadastrosunda, bu Kanunun belirlediği usûl hükümleriyle birlikte, özel kanun olan 6831 sayılı Kanunun belirlediği hükümlerin de uygulanması gerekir. 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda, orman sınırları içinde bırakılan taşınmazlar hakkında orman olduğu konusunda “olumlu orman kadastro harita ve tutanağı” düzenlendiği kabul edilerek hak sahibi gerçek ve tüzel kişilere, orman sınırları dışında bırakılan, yani orman olmadığı konusunda “olumsuz orman harita ve kadastro tutanağı” düzenlenmiş sayılan taşınmazlar hakkında, Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile Orman Genel Müdürlüğüne, askı ilân süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açma olanağı, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde tanındığı gibi 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre yapılan orman kadastrosunda orman olduğu konusunda “olumlu harita ve tesbit tutanağı” düzenlenen parsellerde (kısmî ilâna çıkartılan parseller) hak sahibi gerçek ve tüzel kişilere tanınan dava hakkının, orman sınırı dışında
bırakılarak o tarihte henüz arazi kadastro tesbit tutanağı düzenlenmemiş olmakla birlikte “olumsuz orman kadastro harita ve tutanağı” düzenlenmiş olduğu kabul edilerek 3402 sayılı Kanunun 26/4. maddesindeki kadastro tesbit tutanağının düzenlenme koşulu aranmadan bu taşınmazlar hakkında da Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile Orman Genel Müdürlüğüne de dava açma hakkının tanınmış olduğunun kabulü gerekir. Şunu da belirtmek gerekir ki, kısmî ilâna çıkartılan orman parsellerinden sonra kültür arazisi olarak tesbit tutanakları düzenlenen taşınmazlar hakkında 3402 sayılı Kanunun 9. maddesi gereğince Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile Orman Genel Müdürlüğü, orman iddiası ile itiraz edebileceği gibi, itiraz edilmeyen ya da itirazları komisyonca ret edilerek kültür arazisi niteliği ile tesbit tutunakları düzenlenip 3402 sayılı Kanunun 11. maddesi gereğince askı ilânına çıkartılan parseller hakkında HGK’nın 10.07.1996 günlü 20/459 – 556 ve 13.05.1998 günlü 20/566 – 338 sayılı kararlarındaki ilke gereğince Orman Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman Bakanlığının (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) orman iddiası ile kadastro mahkemelerinde dava açabileceklerini ya da HGK’nın 16.05.2001 gün ve 20/401 – 416 sayılı kararında kabul edildiği gibi başkaları tarafından süresinde açılan davaya, aynı Kanunun 26/D maddesi gereğince katılabileceklerini önleyen hiç bir kanun hükmü bulunmamaktadır.
3) Tesbit tutanağı düzenlendikten sonra açılacak davalarda husumetin, tesbit malikine ya da kadastro komisyonunca malik sonradan değiştirilmiş ise onlara yöneltilerek açılması gerektiği usul hukukunun temel ilkesidir. Asıl sorun, orman niteliğindeki parsellerin kısmî ilâna çıkartıldığı tarihte henüz kadastro tesbit tutanağı düzenlenmediği için maliki, zilyedi, yüzölçümü ve geometrik durumu belli olmayan ancak orman sayılmayarak hakkında “olumsuz kadastro harita ve tutanağı düzenlenmiş” sayılan taşınmazlar hakkında Orman Genel Müdürlüğü ya da Çevre ve Orman Bakanlığının (Orman ve Su İşleri Bakanlığının) kadastro mahkemesinde orman iddiası ile açacağı davada husumeti kime ya da kimlere yönelteceğidir.
Dava açıldığı sırada bu davanın sonucu kim ya da kimleri etkileyeceği baştan belli ise, açılacak davada pasif husumet ehliyeti onlara ait olacağı Usul Hukukunun temel kuralıdır. Dava açıldığı sırada orman sınırları dışında bırakılan taşınmaz hakkında tesbit tutanağı düzenlenmediğinden, taşınmazın gerçek hak sahibi belli değildir. Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile Orman Genel Müdürlüğünce, taşınmazda hak sahibinin kimler olduğu konusunda otuz günlük askı ilân süresi içinde idarî bir araştırma yapıp, bu araştırma sonucuna göre belirlenecek gerçek ya da tüzel kişilere husumet yöneltilerek askı ilân süresi bitmeden dava açılmalıdır denilebilir ise de, bu kısa süre içinde, dava edilecek taşınmazda hak sahibi olanlar her zaman tesbit edilemeyeceği gibi, yapılacak araştırma sonucu tesbit edilecek hak sahipleri her zaman gerçeği de yansıtmayabilir. O halde, kısmî ilâna çıkartılan orman parsellerinin dışında kalan taşınmazlar yönünden Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ya da Orman Genel Müdürlüğü tarafından orman iddiası ile otuz günlük askı ilân süresi içinde kadastro mahkemelerinde açılacak orman kadastrosuna itiraz davalarında, yapılan kadastro işleminin özelliği ve açılacak davanın niteliği gereği, husumetin Hazine veya taşınmazın içinde bulunduğu köy tüzelkişiliği ya da taşınmazda hak sahibi olduğu varsayılan gerçek veya tüzel kişilere karşı açılabileceğini kabul etmek gerekir. Yargılamanın devamı sırasında yapılan keşifte davaya konu taşınmazda hak sahibi olanların belirlenmesi ya da malik hanesi açık bırakılarak düzenlenecek tesbit tutanaklarının mahkemeye gönderilmesi halinde dava dosyası ile birleştirilip 3402 sayılı Kanunun 27, 28 ve 29. maddeleri hükümlerine göre işlem yapıldıktan sonra tesbit tutanaklarında isimleri geçen, ya da keşif sırasında belirlenecek olan hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler davaya katılıp kendilerine duruşma günü tebliğ edilerek husumet yaygınlaştırılıp davada taraf oluşturulduktan sonra taraf delilleri ve 3402 sayılı Kanunun 30. maddesi gereğince mahkemece lüzum görülen diğer deliller de toplanarak dava konusu taşınmazın gerçek hak sahibi adına tescil edilmesi, dolayısıyla dava dilekçesinde gösterilen gerçek ya da tüzel kişinin hak sahibi olmaması halinde davanın husumet yönünden reddedilmemesi gerekir.
4) 3402 sayılı Kanunun 22/2/2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanun ile değiştirilmesinden sonra çıkartılan ve 26.09.2005 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Taşınmaz Malların
Sınırlandırma, Tesbit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin 17/b-2. maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca “Askı ilân süresi içinde ormanın sınırlandırma ve tesbitine dava açılması durumunda, ormanın davaya konu edilen sınırları kesinleşmeyeceğinden, bu sınırlara bitişik gerçek veya tüzel kişilere ait taşınmazların tesbiti sırasında dava devam ediyorsa, ormanla müşterek sınırları davalı bırakılır ve tutanakları düzenlendikten sonra açıklayıcı bir yazı ile Kadastro Mahkemesine intikal ettirilir.”
3402 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca; “Kadastro Müdürü çalışma alanında ise başlamadan önce mahalli hukuk mahkemesinde, bu alandaki taşınmaz mallar hakkında görülmekte olan kadastro ile ilgili davalarla hükme bağlanmış olup da henüz kesinleşmeyen davaların listesini alır ve bunu çalışma alanı ile ilgili tüm tapu, vergi, harita ve diğer belge ve örnekleri ile birlikte kadastro teknisyenlerine verir. Listenin müdür tarafından alınmasından sonra o çalışma alanında bulunan taşınmaz hakkında mahalli hukuk mahkemelerine açılan davalar, derhal kadastro müdürüne bildirilir”
Davalı Taşınmaz Mal Tutanaklarının Kadastro Mahkemesine Devri Hakkındaki Yönetmeliğin;
– 7/a maddesi uyarınca; “Kadastro tutanağı henüz düzenlenmeden dava açılmışsa; çalışma alanında bulunan taşınmaz mallarla ilgili olarak yeni açılan davaların mahkemelerce kadastro müdürlüğüne bildirilmesi üzerine, kadastro müdürünce bu listeler derhal kadastro teknisyenlerine verilir. Dava listelerinde belirtilen taşınmaz malların kadastro tutanağı henüz düzenlenmemiş ise, davanın mahiyetine göre, teknisyenlerce bu Yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca sınırlandırma ve tesbit yapıldıktan sonra 6. maddesine göre işlem yapılır.”
– 5/a maddesinde; “Dava mülkiyete yönelik ise, taşınmaz mal teknisyenlerince ölçülüp tarafların iddiaları, varsa belgeleri muhtar ve bilirkişi beyanlarına göre değerlendirildikten sonra, sonuçları ve varacakları kanaatleri tutanağın edinme sebebi sütununda etraflıca açıklanmak ve dosya numarası belirtilmek suretiyle maliki tayin edilmeden kadastro tutanağı düzenlenir.”
– 6. maddesinde; “Teknisyenlerce Kadastro Müdürlüğüne teslim edilen davalı taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile eklerinin Kadastro Müdürünce derhal fotokopisi veya örnekleri çıkartılarak, asılları 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5. maddesinin son fıkrası uyarınca en geç 7 gün içinde Kadastro Mahkemesine gönderilir.” hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlerin ve yukarıda açıklanan konuların birlikte değerlendirilmesinde şu sonuca ulaşılmaktadır:
Yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4/3. maddesi uyarınca yapılan Orman Kadastrosunda 6831 ve 3402 sayılı Kanun hükümleri iç içe ve birlikte uygulandığından orman sınırları dışında bırakılan taşınmazlar hakkında 3402 sayılı Kanunun 26/4. maddesi gereğince henüz olumlu tesbit tutanağı ve haritası düzenlenmemiş olmakla birlikte orman olmadığı konusunda “olumsuz tutanak ve harita düzenlendiği” kabul edilip, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesi gereğince kadastro mahkemesinin görevi (yetkisi) başlayacağı, Çevre ve Orman Bakanlığının (Orman ve Su İşleri Bakanlığının) ya da Orman Genel Müdürlüğünün otuz günlük kısmî ilân süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabileceği, açılacak bu davada yapılan kadastro işleminin özelliği ve açılacak davanın niteliği nedeniyle bu davada husumetin Hazine veya taşınmazın içinde bulunduğu köy tüzelkişiliği ya da davaya konu taşınmaza zilyet olanlara yöneltilebileceği, kendilerine husumet yöneltilerek dava açılan özel ya da tüzel kişilerin gerçek hak sahibi olmadığı gerekçesiyle dava husumet yönünden reddedilmeyip, kadastro mahkemesinin, dava dilekçesinde nitelikleri bildirilen taşınmazın tesbit tutanağının, malik hanesinin açık bırakılmak suretiyle düzenlenip, Kanun ve Yönetmelik hükümlerine göre mahkemeye göndermesini Kadastro Müdürlüğünden istemesi gerektiği, tesbit tutanağı düzenlenmeden keşif yapılması halinde, keşif sırasında belirlenecek hak sahiplerinin davaya dahil edilmesi, bu arada tesbit tutanağının gönderilmesi halinde dava dosyası ile birleştirilip 3402 sayılı Kanunun 27, 28 ve 29. maddeleri gereğince yargılamaya devamla, tesbit tutanağında yazılı hak sahiplerini ve Hazineyi de davaya katıp, husumet yaygınlaştırılarak taraf oluşturulduktan sonra 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince tarafların gösterecekleri deliller ile mahkemece re’sen lüzum görülen diğer deliller de toplanıp dava
konusu taşınmazın gerçek hak sahibi adına tesciline karar verilmesi gerekir.
Bu ilkeler gözönünde bulundurularak davanın esasının incelenmesi gerekirken, husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile; dava konusu … ili, … ilçesi, … köyü 110 ada 1 parsel, 127 ada 1 parsel, 127 ada 7 parsel, 127 ada 15 parsel, 128 ada 7 parsel ve 214 ada 7 parsel sayılı taşınmazların mevcut kadastro tesbitlerinin iptaline; iptal edilen tesbitlerdeki yüzölçümleri ve orman vasfı ile Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline, 207 ada 70 parsel, 207 ada 72 parsel, 258 ada 1 parsel, 258 ada 5 parsel, 258 ada 6 parsel, 258 ada 7 parsel, 206 ada 61 parsel, 206 ada 69 parsel, 208 ada 3 parsel ve 208 ada 5 parsel sayılı taşınmazlara yönelik açılan davanın reddi ile mevcut kadastro tesbitleri gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş davacı … Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi gereğince yapılan ve 09.10.2007 – 09.11.2007 tarihleri arasında ilân edilip kesinleşmeyen orman kadastrosu bulunmaktadır. Çekişmeli taşınmazlar, bu işlem sırasında orman sınırları dışında bırakılmış, daha sonra kadastro tesbit tutanağı düzenlenmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak karar tarihinden sonra, 28.04.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7139 sayılı Kanunun 33. maddesi ile Orman Genel Müdürlüğü, 02/07/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa göre alınan harçlardan, bu Kanunda belirtilen görevleri kapsamında düzenlenen kâğıtlar sebebiyle damga vergisinden ve tapu ve kadastro işlemlerinden kaynaklanan döner sermaye hizmet bedellerinden muaftır, hükmü gereğince Orman Yönetiminin açtığı dava nedeniyle aleyhine harçlara hükmedilmesi hatalı olup bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
Bu sebeple; hüküm kısmının ”4” numaralı bendinin hükümden çıkarılarak yerine ”Davacı … Yönetiminden alınan peşin harcın iadesine ve harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına” cümlesinin yazılarak düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/06/2020 günü oy birliği ile karar verildi.