Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2017/83 E. 2019/5097 K. 23.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/83
KARAR NO : 2019/5097
KARAR TARİHİ : 23.09.2019

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki avanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında …..122 ada 32 parsel sayılı 0648,23 m² yüzölçümündeki taşınmaz, bahçe vasfıyla belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine vekili 09.02.2016 havale tarihli dava dilekçesinde; çekişmeli taşınmazın öncesinin orman olduğu, özel mülkiyete konu olamayacağı ve zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediğini belirterek tespitin iptali ile taşınmazın Hazine adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davanın reddine,….. kaim 122 ada 32 sayılı parselin tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından esasa, davalı vekili tarafından da vekalet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraz istemine ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın ilk tesis kadastrosu 766 sayılı Kanun uyarınca, orman tahdidi 3402 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi gereğince, 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesine göre yenileme çalışması yapılarak ve 3402 sayılı Kanunun geçici Ek 8. maddesi gereği yapılan kadastro çalışmasına itiraz edilmiştir.İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen davalı yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek ayrıca 3402 sayılı Kadastro Kanununun 31/3 maddesindeki “Avukat veya dava vekili ile takip edilen davalarda vekalet ücreti; davanın önemi, vekilin sarf ettiği emek, tarafların davada iyi niyetle hareket edip etmediği, hak ve eşitlik kuralları gözönünde tutularak maktuan takdir ve tayin olunur” hükmü dikkate alındığında mahkemece yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince de davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına 23/09/2019 günü oy birliği ile karar verildi.