Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2017/6416 E. 2017/3956 K. 03.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/6416
KARAR NO : 2017/3956
KARAR TARİHİ : 03.05.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ….. köyünde bulunan onbeş dönüm yüzölçümündeki taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu ileri sürerek adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; “…. mevkii, doğusunda; Kayalar deresi ve 655 nolu kadastro parseli, kuzeyinde; …. varisleri fındıklığı, batı ve güneyinde; Hurmalık Devlet ormanı ile çevrili 17/05/2012 tarihli krokide (A) ile gösterilen 11247,91 m² miktarlı yerin bahçe ve kısmen fındıklık niteliği ile davacı … adına TMK’nın 713/1. maddesi gereği tesciline, aynı krokide davacı tarafından talep edilen kesik çizgiler ile belirtilen kısmın Hurmalık Devlet ormanı sahası içinde kaldığından bu kısma ilişkin davacının ve davalı Hazinenin tescil talebinin reddine (zaten Devlet Ormanı içerisinde bulunduğundan bu kısma ilişkin Hazinenin tescil isteği konusunda karar verilmemiştir.) karar verilmiş”, hüküm davalı Hazine vekili tarafından (A) bölümüne yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dairemizin 2013/8292 E. – 9849 K sayılı kararında özetle “…ziraat bilirkişi, mahalllî bilirkişi ve tanıklarla tekrar keşif yapılarak, taşınmazın davacı tarafından ne şekilde kullanıldığı araştırılmalı, mahallî bilirkişi ve tanıklara zilyetlik durumu ayrıntılı olarak açıklattırılmalı, davacının ekip-biçmek gibi bir zilyetliği olup olmadığı ve kaç yıldır kullanılmadığı ve zilyetliği iradî terk durumu olup olmadığı araştırılmalı, ziraatçı bilirkişiden taşınmazın toprak yapısı, eğimi, kaç yıl önce imar ve ihya edildiği ve ne zamandır tarımda kullanıldığı, kaç yıldır kullanılmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alınmalı ve ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır…” gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama neticesinde “Davanın kısmen kabulüne, ….. deresi üstü mevkii, doğusunda kayalar deresi ve kuzeyinde …. varisleri fındıklığı, batı ve güneyinde hurmalık Devlet ormanı ile çevrili 22/09/2014 tarihli krokide (A) harfi ile gösterilen 10433,58 m2 miktarlı yerin bahçe ve kısmen fındıklık niteliği ile davacı … adına TMK’nın 713/1.maddesi gereği tesciline, aynı krokide davacı tarafından talep edilen kesik çizgiler ile belirtilen kısmın hurmalık Devlet ormanı sahası içinde kaldığından bu kısma ilişkin davacının ve davalı hazinenin tescil talebinin reddine karar verilmiştir. Hüküm davalı Hazine tarafından “Orman kadastrosunun kesinleşmesinden itibaren 20 yıllık süre geçmemiş olması, taşınmazın eğiminin yüksek olması” nedenleri gösterilerek temyiz talebinde bulunulmuştur.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 28.08.1992 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1956 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir.
Mahkemece dava konusu taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 10433,58 m2 miktarlı yerin bahçe ve kısmen fındıklık niteliği ile davacı … adına tesciline karar verilmiş ise de verilen karar bozma gereklerine uygun olmadığı gibi, dosya kapsamındaki deliller bağlamında anılan şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir ve taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulmuştur. Şöyleki, hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun ile …. Büyükşehir Belediyesinin sınıları il mülki sınırları olarak düzenlendiğinden, ilgili kamu tüzlekişisi sıfatıyla … Büyükşehir Belediyesinin de davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiği halde, taraf teşkili sağlanmamıştır. Ayrıca, bozma ilamında dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanmaya elverişli yerlerden olup olmadığının ve davacı yararına zilyetlike iktisap koşullarının oluşup oluşmadığının yöntemine uygun şekilde araştırılması gerektiği, gerekleri ayrıntılı şekilde vurgulandığı halde mezkur şekilde araştırma ve inceleme yapılmamış, Dairenin 18/01/2017 tarih ve 2015/10463 E. – 2017/184 K. sayılı kararı gerekleri de tam olarak yerine getirilmemiştir. Ziraat bilirkişi raporunda taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyete rastlanmadığını, iade üzerine ziraat ve orman bilirkişilerinin müşterek raporlarında ve keşiften sonra alınan raporlarında taşınmaz üzerinde 15-20 yaşlarında 5 adet ferik elması, 6-8 yaşlarında 3 adet gürgen 1 adet dişbudak yer yer dikenlik, büyük bölümü çim” tespitlerine yer verildiği halde, fen bilirkişi raporunda taşınmazın fındıklık olduğu belirtilmiş, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden mahkemece taşınmazın kısmen bahçe kısmen fındıklık niteliğiyle tesciline karar verilmiştir. Bozma kararından önce mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ve taraf tanıkları beyanları ve gerekse bozma kararından sonra yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarında davacının iddia ettiği zilyetliğe ilişkin yer, zaman ve olgu belirtir kesinlikte beyanları alınmamıştır. İkinci keşifte alınan beyanlarda “önceki beyanları tekrarladıkları” tutanağa geçmiştir. Böylece zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı denetlenememiştir. Keza Anayasanın 169. maddesi uyarınca ormanların özel mülkiyete konu olamayacağı hükmü karşısında taşınmazın öncesinin orman olup olmadığı, orman olmadığı belirlendiği takdirde Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olup olmadığı, diğer bir deyişle taşınmazın zilyetlikle iktisaba elverişli yerlerden olup olmadığı yöntemine uygun şekilde araştırılmamıştır.
Bilindiği üzere, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;
1) …. illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
2) …. Büyükşehir Belediyelerinin sınırları il mülkî sınırlarıdır.
3) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülkî sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.
Bu hüküm Kanunun “Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Bu nedenle öncelikle … Büyükşehir Belediyesinin davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlanmalıdır.
Keza, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar – ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya

tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar – ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmî olan en eski tarihli hava fotoğrafı ve gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden 15 – 20 yıl önceki tarihlere ait en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir. Yani özetle, bu tür uyuşmazlıklarda taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç ve süresinin takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında hava fotoğrafları ve haritalardan yararlanmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Ancak, somut olayda mahkemece anlatılan biçimde de bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
O halde mahkemece sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, öncelikle davacının dayandığı tapu kaydı veya vergi kaydı bulunup bulunmadığı, var ise dava dışı başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş iseler revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita ile komşu taşınmazların kadastro tespit tutanakları Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, davaya konu yapılan taşınmaza komşu olan bütün parsellerin kadastro tespit tutanakları ile varsa dayanağı olan belgeler (tüm tesis ve tedavülleri ile birlikte) tasdikli suretleri getirtilmeli, yine dava konusu taşınmazın bulunduğu yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafı ile bu hava fotoğrafı kullanılarak üretilmiş memleket haritası, yine dava tarihinden geriye doğru 15, 20 ve 25 yıl öncesi zaman dilimi içerisinde farklı tarihlere ait en az 2 hava fotoğrafı, bu hava fotoğrafları kullanılarak üretilmiş memleket haritaları ile temin edilebilen en eski ve yeni tarihli uydu fotoğrafları istenilerek dosya arasına konulmalı, bundan sonra mahallinde, taraflarla husumet ya da menfaat ilişkisi bulunmayan yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ile önceki keşiflerde görev almayan halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman iki orman mühendisi, toprak konusunda uzman bir ziraat mühendisi, bir harita – jeodezi ve fotogrametri uzmanı mühendisten oluşan bilirkişi heyeti marifetiyle yeniden keşif yapılmalı, getirtilen belgeler dava konusu taşınmazlarla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; en eski tarihli hava fotoğrafı ve yakın tarihli hava fotoğrafı stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü belirlenmeli, orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu, üzerindeki bitki örtüsünü, kullanım durumunu, orman sayılan yerlerden olup olmadıklarını çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Ayrıca; taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, zilyetlik ile kazanmaya elverişli yerlerden olup olmadığı ve zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak dosyaya getirtilen dava tarihinden geriye doğru 15, 20 ve 25 yıl öncesi zaman dilimi içerisinde farklı tarihlere ait en az 2 hava fotoğrafı, temin

edilebilen en eski ve yeni tarihli uydu fotoğrafları üzerinden bilirkişilere yukarıda anlatılan yöntemle inceleme yaptırılarak; çekişme konusu taşınmazların imar ve ihyasına en erken ne zaman başlanıldığının ve ne zaman tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı, uzman ziraat mühendisinden; çekişmeli taşınmazların toprak yapısı ile komşu parsellerin toprak yapısı mukayese edilmek suretiyle ve taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini, tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı ve kullanım durumunu belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, rapor ekinde taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş komşu taşınmazlar ile arasındaki sınırları da gösterecek şekilde renkli fotoğrafların eklenmesi istenilmeli, tanık ve yerel bilirkişiler taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği, davacının ekip-biçmek gibi bir zilyetliği olup olmadığı ve kaç yıldır kullanılmadığı ve zilyetliği iradî terk durumu olup olmadığı araştırılmalı, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp ve bu ifadeler yakın taşınmaz tutanak ve dayanaklarıyla bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanacak sözkonusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli bundan sonra toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 03/05/2017 günü oy birliği ile karar verildi.