Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2017/5435 E. 2017/4457 K. 16.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/5435
KARAR NO : 2017/4457
KARAR TARİHİ : 16.05.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 16/05/2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar vekili Av. … ve davalı Hazine vekili….. geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili, 09/01/2014 havale tarihli dava dilekçesi ile ….. ilçesi 107 ada 24 parsel sayılı 18967 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucunda Yalova 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/448 E. 2011/35 K.sayılı kararı ile tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verildiğini, Türk Medenî Kanununun 1007. maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğunun düzenlendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile orman olarak tescil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 5.000.-TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, daha sonra 01/12/2014 tarihli dilekçe ile harcını yatırmak suretiyle dava değerini 725.487,76.-TL olarak ıslah etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 725.487,76.-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak, davacılara ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 13/06/2016 gün ve 2015/2542 – 2016/6830 sayılı bozma kararı özetle:
“Mahkemece, çekişmeli taşınmazın arazi niteliğinde olduğu kabul edilmek ve gelir esasına göre değer tespit edilmek suretiyle, dava tarihi itibarıyla hesaplanan değer üzerinden tazminat ödenmesine ve hesaplanan değerin tümüne dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmiş ise de; karar dosya kapsamına ve yerleşik uygulamaya uygun değildir.
4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince tapu kaydının iptalinden kaynaklı tazminat davalarında, zararın, mülkiyetin kaybedildiği tarih olan, tapu iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği günde doğmuş olduğu, bu nedenle değer tespitinin bu tarih itibarıyla yapılacağı, faize de bu tarihten itibaren hükmedileceği, ıslah suretiyle arttırılan miktar için ise ıslah dilekçesinin kapsamıyla bağlı kalınacağı kabul edilmektedir.

O halde mahkemece, taşınmazın tarla olduğu kabul edilerek, gelir esası metoduna göre iptal kararının kesinleştiği tarih olan 03/12/2012 tarihi itibarıyla değer tespit edilmesi, başlangıçta dava açılırken belirtilen değere zararın oluştuğu o tarihten itibaren; ıslah
edilen kısma ise ıslah dilekçesinde yine tapunun iptalinden itibaren faiz yürütülmesi talep edildiğinden aynı tarihten faiz hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” şeklindedir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 5.000,00.- TL’nin karar kesinleşme tarihi olan 03/12/2012 tarihinden itibaren; 671.408,95.- TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, ıslahla arttırılan fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesine göre tazminat istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1945 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre kesinleşen orman kadastrosu, 1993 yılında kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulaması ile 1964 yılında kesinleşen arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen, bozmanın gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Oysa bozma kararına uyulmakla, taraflar lehine usulü kazanılmış hak ve mahkemeye de karar gereklerini yerine getirme yükümlülüğü doğar.
Şöyle ki; bozma kararı gereğince alınan ek raporla, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali yönünde verilen kararın kesinleştiği 03/12/2012 tarihine göre değer tespit ettirilerek bu değer üzerinden tazminata hükmedilmiş ise de; ıslah edilen değer için de tapunun iptal tarihinden itibaren faiz talep edildiği ve bu husus bozma kararında açıkça vurgulandığı halde, mahkemece ıslah edilen değere ıslah tarihi olan 01/12/2014 tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verildiği, ayrıca, davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde, reddedilen bölüm yönünden davalı Hazine lehine vekalet ücretine hükmedilmediği anlaşılmakla, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar ve davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1480,00’er TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye; davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/05/2017 günü oybirliği ile karar verildi.