Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2017/5305 E. 2018/6990 K. 01.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/5305
KARAR NO : 2018/6990
KARAR TARİHİ : 01.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili 04.02.2013 tarihli dilekçesiyle, Orman Yönetimince açılan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/405 Esas, 2012/291 Karar sayılı dosyası ile davacılara ait …149 ada 1 parselde kayıtlı taşınmazın tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, davacıların murisi …’ın bu taşınmazı tapu kayıtlarına güvenerek tapulu olarak 30 yıl önce satın aldığını, … vefat ettikten sonra mirasçıları tarafından intikal işlemleri yaptırıldığı, bu süreçte de tapuda orman kaydı olduğuna dair herhangi bir şerhin mevcut olmadığını, tapu sicilinin tutulmasından doğan tüm zararlardan Devletin sorumlu olacağının TMK’nın 1007. maddesi ile hüküm altına alındığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 25.000,00- TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile müvekkillerine verilmesini istemiştir. Birleşen davacılar vekili 13.01.2014 tarihli dilekçesi ile aynı iddialarla talepte bulunmuş, her iki dava birleştirilmiştir. 17.02.2014 havale tarihli ıslah dilekçesi ile davacılar vekili talebini 316.259,893-TL’ye arttırmıştır.
Mahkemece, asıl ve birleştirilen davanın kabulü ile 316.259,89- TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara hisseleri nispetinde ödenmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, … Hukuk Dairesinin 27.01.2015 tarih ve 2014/15626 esas, 2015/892 karar sayılı kararı ile “Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapor hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki; dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; taşınmaz kuru tarım arazisi niteliğinde olup, ekilebilir net ürün gelirine göre değer biçilmesi gerekirken, kapama bağ olarak üzüm geliri esas alınmak suretiyle değer biçilmesi, dava konusu taşınmazın konumu, bilirkişi kurulu raporunda yazılı özellikleri ve mücavir alan içerisinde bulunması dikkate alındığında tespit edilen bedele objektif değer arttırıcı unsur oranı uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl ve birleştirilen davanın kabulü ile 316.259,89- TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara hisseleri oranında ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm davalı … vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar nisbi harca tâbi davalardandır.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak, ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, …12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. – 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Yargılama aşamasında taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Kural olarak ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup; ıslah edilen husus, değer artırımı ise nispi tarifeye göre harç alınmalı, değilse maktu harç yatırılmalıdır. Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, ıslah edilen dava değeri üzerinden nisbi tarifeye göre dava ve ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir. Islah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilam harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda, davacılar vekili birleşen dava dilekçesinde harca esas dava değerini 25.000,00.-TL olarak göstermiş ancak bu değer üzerinden nisbi harç yatırması gerekirken hiç harç yatırmamış, 17.02.2014 tarihli dilekçesiyle tazminat isteğini 291.259,893-TL arttırmış ise de kendilerine tevzi bürosundan davanın harca tabi olmadığının bildirildiği iddiası ile artırılan kısma ilişkin harç yatırmamıştır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, birleşen dava için dava ve artırılan değer üzerinden ıslah harcı tamamlanmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuştur.
Bu durumda mahkemece; yürürlükteki harçlar tarifesi uyarınca birleşen dava ve ıslah edilen dava değeri üzerinden ıslah harcını ödemesi konusunda davacıya usulünce süre verilip harcı tamamlanan değer üzerinden hüküm kurulması gerekirken, harcı tamamlanmayan birleşen dava ve ıslah dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 01/11/2018 günü oy birliği ile karar verildi.