Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/9281 E. 2017/1618 K. 28.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9281
KARAR NO : 2017/1618
KARAR TARİHİ : 28.02.2017

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki yapılan kadastro tespitine itiraz davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı …, … ve arkadaşları vekili Av. … tarafından istenilmekle, tayin olunan 05/04/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden … ve arkadaşları vekili Av. …, Orman Yönetimi vekili Av. …, diğer taraftan müdahil … ve Hazine vekili Av. … geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı … 06.12.1982 tarihli dilekçesiyle; … köyü, … mevkiinde sınırlarını bildirdiği 4 dekar yüzölçümündeki taşınmazın 50 yıldan fazla süredir malik sıfatıyla kendisinin zilyetliğinde olduğunu, yararına zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu iddia ederek, adına tescili istemiyle dava açmıştır. … 29.11.1985 tarihli dilekçesiyle tescil davasına konu yerin … tarafından 17.02.1984 tarihinde kendisine satıldığı, zilyetlikle edinme koşullarının kendi yararına oluştuğu iddiasıyla ve … köyü tüzeli kişiliği, Hazine, Orman Yönetimi ve Karayolları Genel Müdürlüğü ile …’ü hasım göstererek açtığı dava bu dava ile birleştirilmiştir.
… terekesi mümessili … de 19.08.1983 tarihinde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1983/230 esasında kayıtlı davaya konu taşınmazın Temmuz 1967 tarih 63 ve 64, Şubat 1962 tarih ve 4 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kendilerine ait olduğunu iddia ederek, davanın reddi ile davacıların taşınmaza el atmalarının önlenmesini istemiş, yine … ise taşınmazda davacılar … ve arkadaşlarının tutunduğu tapudan pay aldığını ileri sürerek, payının adına tescili istemiyle dava açmış, açılan davalar birleştirilmiştir.
Asliye hukuk mahkemesinin 08.12.2009 gün ve 1982/230-332 sayılı davacı …’nin davasının açılmamış sayılmasına, davacılar … ve arkadaşlarının davasının HUMK’nın 409. maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına, davaya konu taşınmazla ilgili tesbit tutanağı düzenlendiği anlaşılmakla mahkemenin görevsizliğine, dosyanın kadastro mahkemesine gönderilmesine ilişkin kararı, temyiz yoluna başvurulmadan 08.04.2010 tarihinde kesinleştiği karar üzerine yazılmıştır.
Mahkemece, keşif kararı verildiği, keşif giderlerinin ödenmesi için taraflara kesin süre verildiği, tarafların bu kesin süreye uymadıkları gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hükmün davacı … ve arkadaşları vekili Av. …, … ve arkadaşları vekili Av. … ve … ve Karayolları Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 22/05/2012 gün ve 2012/5112-7755 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Bozma kararında “Mahkemece, dava konusu taşınmaz için tutanak düzenlenip düzenlenmediği, düzenlenmişse hangi parsel sayısı ile düzenlendiğinin tespiti için keşif ara kararı verildiği, tarafların keşif giderlerini ödemeleri için kendilerine tebliğ edilen kesin süreye uymadıkları gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmişse de, dava asliye hukuk mahkemesinde tescil davası olarak açılmış, çekişmeli yer için kadastro tesbit tutanağı düzenlendiği gerekçesine dayalı, asliye hukuk mahkemesinin görevsizlik kararının kesinleşmesiyle, çekişmeli yer için hangi parsel sayısı ile tutanak düzenlendiği saptanmadan, dava dosyası, Kadastro Kanununun 5, 10 ve 27. maddeleri gereğince kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Bu durumda Kadastro Kanununun 30/2. maddesi gereğince mahkemece re’sen yapılacak araştırma ile taşınmazın niteliği ve kime ait olduğu, kimin adına tescil edileceğine karar verilmesi gerekirken, taraflara tebliğ edilen kesin önele uyulmadığından söz edilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir.
Kesin önele uyulmamasının sonuçları HMK’nın 94/3. maddesinde (HUMK m.163) düzenlenmiş olup “Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar” bu durumda kesin süreye uyulmaması halinde, mahkemece ancak keşif deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılarak davanın esası hakkında karar verilmesi gerekli olup, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi bu nedenle de yerinde değildir.
Diğer bir husus da; Bir kısım davacılar vekili Av. … tarafından dosyaya eklenmek üzere sunulan belgeler arasında yer alan, … Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.10.2010 gün ve 2010/1028-926 sayılı veraset ilamından, davacılardan …’nin, 14.10.2010 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Mahkemece, …’nin adı geçen mirasçıları davadan ve duruşma gününden haberdar edilmeden tahkikat sona erdirilerek karar verilmiştir.
Davacılardan …’nin öldüğünün, adı geçenin tüm mirasçılarına yöntemince tebliğ edilerek, dava hakkında bilgilendirilmeleri ve davacı sıfatıyla davayı takip edebilmelerine olanak tanınması, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması gerekirken, bu hususa riayet edilmeksizin yargılamaya devam edilip, tahkikat sona erdirilerek, esas hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra; davacı ve müdahil davacıların fen ve haritacı bilirkişi raporuna ekli krokide (A1) ve (A2) ile gösterilen bölümlere yönelik davalarının tutanak düzenlenmemesi nedeniyle görev yönünden reddine, davacı ve müdahil davacıların … ada … ve … parsel sayılı taşınmazlara yönelik davalarının reddi ile … ada … parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile Hazine adına tespit ve tapuya tesciline, … ada … parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile haritasında yol olarak gösterilmesine karar verilmiş, hüküm davacı …, … ve arkadaşları vekili Av. …, davacı … mirasçılarından …, davalı … Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ila 1990 yıllarında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilan edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B uygulaması vardır.
Dairenin geri çevirme kararı üzerine dosyaya getirtilen belgelerden, davacılardan …’nun … Sulh Hukuk Mahkemesinin 04/05/2015 gün ve 2014/594-390 sayılı kararı ile kısıtlandığı ve kendisine vasi olarak oğlu …’nun atandığı, ancak vasiye eldeki davayı takip için husumet izni verildiğine dair bir kararın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 114. maddesinde “dava ehliyeti” dava şartı olarak benimsenmiştir. Öte yandan, 03.03.1993 tarihli ve 773/82 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında da, dava şartlarının davanın açıldığı tarihten hükmün kurulduğu
tarihe kadar varlığını devam ettirmesinin temel kural olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Diğer taraftan, HMK’nın 115/3. maddesi; “Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez” hükmünü içermektedir.
Hal böyle olunca, hakimin, davanın başında dava şartlarının mevcut olup olmadığını kendiliğinden (re’sen) araştırmak zorunda olması yanında; dava açılırken bulunmayan dava şartlarının yargılama sırasında tamamlanması halinde davanın esasına girerek sonuçlandırması gerekeceği de kabul edilmelidir.
O halde anılan yasal düzenlemeler ve yargısal uygulamalar ile davada ileri sürülen hukuksal nedenin kamu düzeniyle ilgili bulunması karşısında; davanın, davacılardan …’na vasi atanan …’na ihbar edilerek husumet izni alması suretiyle davaya katılımının sağlanması, ondan sonra işin esasının incelenmesi için davacılar vekili ile davalı … Yönetimi vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekili Av. … ile davacı … mirasçısı … vekili, davalı … Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1350,00.-‘er TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı … Yönetimine; Orman Yönetiminden alınarak davacı tarafa verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 28/02/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.