Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/9184 E. 2017/3095 K. 11.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9184
KARAR NO : 2017/3095
KARAR TARİHİ : 11.04.2017

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda verilen kararın Yargıtayca incelenmesi davacı – karşı davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi, dosya incelendi gereği düşünüldü;

K A R A R

Davacı gerçek kişi 26/02/2013 havale tarihli dava dilekçesi ile; adına kayıtlı olan … ili, …. ilçesi, … köyü 441 parsel sayılı, 8436 m² yüzölçümündeki taşınmazın 2013 yılında orman kadastro çalışması sonucunda kısmen orman sınırı içine alındığını belirterek, taşınmazın orman sınırı dışına çıkarılmasına karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Davalı-karşı davacı … Yönetimi vekili 28/03/2013 havale tarihli karşı dava dilekçesi ile; taşınmazların kesinleşen orman sınırı içinde kaldığı iddiasıyla, tapu kaydının iptaline, orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı gerçek kişinin orman kadastrosuna itiraz davasının reddine;
Davalı-karşı davacı … Yönetiminin tapu iptali tescil davasının tefrikine karar verilmiş, hüküm davacı – karşı davalı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 1948 yılında kesinleşen orman kadastrosu, 01/02/2013 tarihinde ilân edilip kesinleşen sınırlama dışı kalmış ormanların kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması, 1983 yılında yapılan arazi kadastrosu vardır.
Dava, orman kadastrosuna itiraz ve buna karşılık olarak açılan tapu iptali tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan uygulama, araştırma ve inceleme yeterli değildir. Çünkü Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sırasında 11/04/2016 tarihli geri çevirme kararı gerekleri yerine getirilmemiş ve çekişmeli taşınmazın 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ilk orman kadastro çalışmasına ait orman kadastro haritasındaki konumunun gösterilmesi istenilmiş ise de; ek rapora eklenen haritanın orjinal renklerde olmaması ve orman sınır noktalarının da işaretli bulunmaması nedeniyle taşınmazın konumunun denetlenmesi mümkün olmamıştır. Hükme esas alınan uzman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın ilk orman kadastrosunda orman sınırı içinde kaldığı ve daha sonra 2013 yılında 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve aplikasyon uygulamasında bir bölümünün yine tahdit içinde kaldığı, bir bölümünün de 2/B madde uygulama alanı içinde kaldığı açıklandığına göre; taşınmazın ilk tahdit haritasındaki konumunun krokide gösterilmesi önemlidir.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman
Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı ayrı renklerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı – karşı davalı gerçek kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usûl ve kanuna uygun olmayan hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/04/2017 günü oy birliği ile karar verildi.