Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/8957 E. 2018/7590 K. 27.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8957
KARAR NO : 2018/7590
KARAR TARİHİ : 27.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili 15/09/2015 havale tarihli dava dilekçesinde, … ilçesi, İçerişehir mahallesinde 2008 yılında yapılan kadastro çalışması neticesinde müvekkillerine ait olan ve tapuda 24.822 m² olarak kayıtlı bulunan tarla vasfındaki taşınmazının 22.409,40 m²’lik kısmının tapusunun kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından bahisle iptal edilerek …. mahallesi, …. mevki 953 ada 27 parsel sayılı taşınmazın 2.412,60 m² yüzölçümü ile tespit edildiğini, yine İçerişehir mahallesi …. Aşağı Kaba mevkiinde bulunan ve tapuda 4593 m² büyüklüğündeki tarla vasfındaki gayrimenkulün 3033 m²’lik kısmının tapusunun iptal edilerek Küçükçiftlik mevki 953 ada 23 parsel sayısı ve 1560 m² yüzölçümü ile tapuya kaydedildiğini, 953 ada 23 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında müvekkiline ait tapu kaydının dikkate alınmadığını, belirterek gerçek değeri yapılacak tespitte ortaya çıkmakla şimdilik müvekkillerinin her birisi için 125,00 TL olmak üzere toplam 1.000,00 TL tazminatın tapunun iptal edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 21/03/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile, 953 ada 23 parsel için 500,00 TL olan tazminat taleplerini 39,024,71 TL’ye, 953 ada 27 parsel için 500,00 TL olan tazminat taleplerini 345,288,44 TL’ye artırdıklarını, toplam 383,363,15 TL tazminatın davacıların 1/8 er hissesi nazara alınarak herbirine 48.045,39 TL’nin davalı tarafından ödenmesine, bu tazminatın tamamına tapu iptalinin kesinleştiği 17/07/2013 tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmiş, ıslah harcını da yatırmıştır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile;
953 ada 27 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması sebebi ile talep edilen 345.288,44 TL tazminatın, 500,00 TL’sinin tapu iptalinin kesinleştiği 17/07/2013 tarihinden kalan 344.788,44 TL’sinin ıslah tarihi olan 21/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
953 ada 23 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması sebebi ile talep edilen 14.622,18 TL tazminatın, 500,00 TL’sinin tapu iptalinin kesinleştiği 14/08/2008 tarihinden kalan 14.122,18 TL’sinin ıslah tarihi olan 21/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından esasa yönelik olarak, davacı tarafından ise ıslah edilen kısma ilişkin faiz başlangıcının da taşınmazın hükmen tesciline ilişkin kadastro mahkemesi ilamının kesinleşme tarihinden olmazsa dava tarihinden başlatılması gerekçesi ile temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava TMK’nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından 953 ada 23 parsel sayılı taşınmazın 2008 yılında yapılan kadastro sırasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak 1560,88 m2 yüzölçümü ve tarla vasfı ile davacılar adına tespit edildiği, taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı olduğunun beyanlar hanesine işlendiği, tutanağın edinme sebebinde taşınmazın doğu hududunda 2480 m2 kısmının … gölünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından kadastroya tabi tutulmadığının belirtildiği, tespit maliklerinden …’nun taşınmazın 14/07/2003 tarih 1 numaralı tapu kaydı sınırları içinde kaldığı, taşınmazın miktarının eksik yazıldığı gerekçesi ile tespite itiraz ettiği, komisyonca, muterizin dayandığı tapu kaydının 953 ada 23 parsele değil 953 ada 27 parsele ait olduğu, 953 ada 23 parselin tapu ve vergi kaydına dayalı olarak değil senetsizden kadastro tespitinin yapıldığı, taşınmazın bu kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı, bu kısımların kadastroya tabi tutulmadığı, itirazın yerinde olmadığı gerekçesi ile talebin reddine ve taşınmazın tespitteki gibi tesciline karar verildiği, komisyon kararının kesinleşmesi üzerine taşınmazın tespitteki gibi tapuya tescil edildiği anlaşılmıştır.
Tazminat konusu 953 ada 27 parselin ise 14/07/2003 tarih 3 ve 28/08/2001 tarih 2 sıra nolu tapu kayıtlarına dayanarak davacılar adına 1/8 eşit payla tespit edilmiş, kadastro tutanağının edinme sebebi bölümünde taşınmazın tapu kaydı kapsamında kaldığı, tapunun hudutları itibari ile 953 ada 27 parsel sayılı taşınmazı kapsadığı, taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı olduğunun beyanlar hanesine işlendiği, bu parselin … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/707 E. sayılı dosyasında komşu 953 ada 28 parsel sayılı taşınmazın ½ malikinin sınır ve yüzölçüme ilişkin dava açtığı, bu taşınmazın da davalı olarak gösterildiği sınırlarının kesinleştirilmediği, bu parselin batı hududunun 33264,78 m2’lik kısmının … gölünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı anlaşılmakla … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/707 E. sayılı dosyasında davalı olması nedeni ile yüzölçüm hanesi boş bırakılarak tespit yapıldığı, kadastro tutanak aslının davalı olduğu dosya içerisine gönderildiği anlaşılmıştır.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyasında yapılan incelemede; davacı Mezide Ezilmez’in komşu taşınmaz maliklerini davalı göstererek dava açtığı, temyize konu dosyanın davacılarının, o dosyada davalı sıfatı ile yer aldıkları, davacı Mezide Eğilmez’in cilt 112, sayfa 11 ve sıra 5 nolu tapu kaydının miktarının tapuda 17467 m2 olarak yazsada aslında 40000 m2 olduğunu tapudaki yüzölçüm azalmasının düzeltilmesini talep ettiği, davanın devamı sırasında davacı Mezide’ye ait taşınmaz için 953 ada 28 parsel sayısı ile tutanak düzenlendiği, davanın yüzölçüme ilişkin olması nedeni ile komşuları olan 953 ada 1-20-21-27-30-31 sayılı taşınmazların yüzölçüm hanelerinin boş bırakılarak tutanak asıllarının dosya içerisine gönderildiği, dava konusu taşınmazlar için kadastro tutanağı düzenlendiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiği, Kadastro Mahkemesinin 2008/89 E. 2013/46 K. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucu davacının davasının kabulüne 953 ada 28 parsel sayılı taşınmazın 25453 m2 olarak belirlenmesine ve tespitteki malikler adına tesciline, tazminat istemine konu 953 ada 27 parsel sayılı taşınmazın ise 2412,60 m2 olarak tespitteki malikler adına tesciline karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 17.7.2013 tarihinde kesinleştiği ve tazminat istemine konu taşınmazın 2412,60 m2 yüzölçümü ve tarla vasfı ile hükmen davacılar adına 17/07/2013 tarihinde tescil edildiği, beyanlar hanesine “korunması gerekli kültür varlığı” olduğu hususunun yazıldığı,15/09/2015 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de eksik inceleme ile hüküm kurulmuştur. Davacılar dayanak tapu kaydı kapsamında kaldığı halde bır kısım yerlerin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesi ile kadastro tespitine esas tutulmadığını bildirerek tapu kaydı kapsamında kaldığı halde adlarına tespit edilmeyen taşınmazlar yönünden tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Dava konusu taşınmazlardan 23 parsel komisyon kararı ile 27 parsel ise hükmen tapuya tescil edilmiş olup, davacı 23 parsel sayılı taşınmazının 14/07/2003 tarih 1 sıra numaralı 4593 m2 yüzölçümlü tapu kaydı kapsamında kaldığını ileri sürmektedir.

27 parsel sayılı taşınmazın dayanak hüküm dosyasında 27 parselin tespitine esas alınan tapu kaydı yöntemince uygulanmak sureti ile kapsamı belirlenmediği gibi eldeki dosyada da dayanak tapu kayıtları yöntemince uygulanmamış ve taşınmazların tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadıkları belirlenmemiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/4. maddesinde ” kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları işleme tabi olma niteliğini kaybeder. Bu kayıtlara dayanarak kadastro ve tapu müdürlüklerinde işlem yapılamaz.” hükmü gözetildiğinde, tapunun hukuki kıymetini kaybetmeyip, sadece işleme tabi olma özelliğini yitirdiği, başka bir ifadeyle tapu kapsamında ki mülkiyetin yitirilmesi anlamının çıkarılamayacağı açıktır.
Bu durumda, çekişmeli taşınmazların kısmen göl suları altında kaldığından kadastroca tahdit ve tespitinin yapılmamış olduğu, kadastro çalışmaları sırasında davacıların dayandıkları tapu kaydının tamamen revizyon görmediği ileri sürüldüğüne göre, somut olayda, sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle davacıların dayandıkları delil durumuna düşen tapu kayıtlarının kapsamlarının ve kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bu nedenle, eldeki davada sorunun çözümlenmesi, davacıların dayandıkları tapu kaydının nereye ait olduğunun ve sınırlarının tam olarak belirlenmesine, çekişmeli taşınmazın bu kapsam içerisinde kalıp, kalmadığının ortaya çıkarılmasına ve kıyı kenar çizgisine göre durumunun saptanmasına bağlıdır.
Ne var ki; mahkemece, bu yeterlilikte bir uygulama yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719. maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte tapu müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi; gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
Böylece, yapılan uygulamada, dayanılan tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli olduğu anlaşılır ise, bu durumda daha önce kadastro tespiti nedeniyle revizyon gördüğü parsel miktarlarınında gözetilmesi gerekeceği açıktır.
Öte yandan, çekişmeli taşınmazın tapu kayıtları kapsamında kalmasına karşın, kıyı kenar çizgisi dışında kalan bölümlerinin varlığının belirlenmesi halinde, bu bölümler yönünden, davacıların tescil isteme imkanları bulunduğundan, doğrudan tazminat talep etmelerinin mümkün olmadığının gözetilmesi; kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümler yönünden ise, tazminat isteğinin değerlendirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının tüm tedavülleriyle birlikte merciinden getirtilmesi, dayanak tapuların başka taşınmazlara revizyon görüp görmediğinin araştırılması, bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü başka taşınmazlar var ise bu taşınmazlara ait kadastro tutanakları, tapu kayıtları davalı ise dosyaları dosya arasına alınmalı, tapu kayıtlarının

revizyon gördüğü başka taşınmazlar var ise tapu kapsamı tayin edilirken bu hususun gözönüne alınması, tapu maliklerinin davacılar ile bağlantılarının sağlanması, ondan sonra yukarıda değinilen ilke ve esaslar doğrultusunda, yerinde yeniden keşif yapılması, konularında uzman kişilerden oluşacak bilirkişilere rapor ve kroki düzenlettirilmesi, tüm bu uygulama sonucunda belirlenecek olan hususun, tapu kapsamının çekişmeli bölümleri içerip içermediğinin, içeriyorsa … gölü kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesinden ibaret olduğunun gözetilmesi, bu hususların kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkartılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tapu kayıtları ilk tesisinden itibaren getirtilip yöntemince uygulanmadan, tazminat kararı verilen kısımların tapu kaydı kapsamında kalmakla beraber kadastro tespitine esas tutulmayan taşınmazlar olup olmadığı saptanmadan karar verilmiş olması doğru değildir.
Yukarda açıklanan şekilde yapılacak araştırma ile tapu kaydı kapsamında kaldığı halde davacılar adına tespit edilmeyen taşınmazlar olduğu saptanırsa bu sefer, 953 ada 27 parsel sayılı taşınmaz açısından kadastro mahkemesinin 2008/89 E.- 2013/46 K. sayılı ilamının kesinleştiği 17/07/2013 tarihinde 953 ada 23 parsel sayılı taşınmazın ise kadastro tespitinin kesinleşerek tapuya kaydedildiği 14/08/2008 tarihinde davacının zararı ortaya çıkmış olacağından bu tarihler itibari ile taşınmazların vasfı belirlenmeli, arsa ise emsal metodu ile arazi ise gelir metodu ile taşınmazların değeri belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de; davacı ıslah dilekçesi ile alacağın tamamına kadastro mahkemesinin ilamının kesinleştiği 17/07/2013 tarihinden faiz işletilmesini talep ettiği halde, ıslah edilen kısımlar için ıslah tarihinden faiz işletilmesine karar verilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/11/2018 günü oy birliği ile karar verildi.