Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/3620 E. 2017/8369 K. 25.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3620
KARAR NO : 2017/8369
KARAR TARİHİ : 25.10.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 22/05/2013 havale tarihli dava dilekçesinde sınırlarını ve koordinatlarını bildirdiği … İli, … ilçesi, … Köyünde bulunan tahmini 9 dönüm ve 3,3 dönüm miktarındaki taşınmazların tapuda kayıtlı olmayıp kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına oluştuğunu belirterek taşınmazların davacı adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının davacı lehine gerçekleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tespit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1983 yılında kesinleşmiştir.
1)Davacı vekilinin çekişmeli (C) harfli taşınmaza yönelik temyiz itirazları incelendiğinde; incelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın eğiminin hükme esas alınan ziraat bilirkişi raporuna göre %80-100 arasında olduğu ve tarıma elverişli olmadığı belirlenerek bu bölüme yönelik davanın reddi yönünde hüküm kurulmuş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına, karar vermek gerekmiştir.
2)Davacı vekilinin çekişmeli (A) ve (B) harfli taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarına gelince; mahkemece söz konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden oldukları ve davacının taşınmazlardaki zilyetlik süresinin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanılması için yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemece taşınmazların niteliği ve orman sayılan yerlerden olup olmadığı noktasında en eski tarihli hava fotoğraflarından yararlanılmamış olması, hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda ise memleket haritasında tarım alanında kaldıklarından bahsedilmişse de memleket haritasının tarihinin belirtilmemiş olması doğru görülmemiştir. Ayrıca, mahkemece söz konusu taşınmazların üzerinde yer alan ağaçların ortalama 5-10 yaşlarında olduğu ve ağaçların yaşı dikkate alındığında 5-10 yıldır kullanıldığı gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de taşınmazın öncesinin ne şekilde kullanıldığı, tarım arazisi vasfında olup olmadığı yönünde araştırma yapılmamıştır. Eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamaz.
O halde; mahkemece, en eski tarihli ve dava tarihinden geriye doğru 15-20 yıl öncesine ait memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ve fotogrametri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip, halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir fen elemanı ve ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi aracılığıyla mahallinde yapılacak inceleme
ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, eğimi, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, bu haritalar komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, bilirkişilere hava fotoğrafları ve dayanağı haritaları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, raporlarında taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmazlar üzerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, ağaçların cinsi, ortalama yaşı, kapalılık oranı, dağılım oranı, hakim ağaç türü, kullanım şekli ve niteliği ile ilgili açıklama yapmaları istenmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine taşınmaz ve toprak yapısı inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği, taşınmazlar üzerinde yer alan 5-10 yaşlarındaki ağaçların yaşı dikkate alınmadan taşınmazların öncesinde ne şekilde kullanıldığı sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, tescile karar verilecek gerçek kişiler yanında, (murisler) yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tespit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ:1)Yukarıda bir numaralı bentde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2)İki numaralı bentde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 25/10/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.