Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/14846 E. 2019/5290 K. 26.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14846
KARAR NO : 2019/5290
KARAR TARİHİ : 26.09.2019

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2007 yılında yapılan kadastro sırasında….. mevkiinde kain 102 ada 1 parsel sayılı 63 H. 9072 m² yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacılar vekili, taşınmazın bir bölümünün davacılara veraseten intikal ettiğini ve kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluştuğundan bahisle tespitin iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, 20/02/2012 tarih ve 2007/12 E. – 20125 K. sayılı karar ile taşınmazın orman bütünlüğü içinde olması nedeniyle davanın reddine ve dava konusu parselin tespit gibi tesciline karar verilmiş, hükmün davacılar vekilince temyiz edilmesi neticesinde; Dairemizin 23/01/2013 gün ve 2012/9176 E. – 2013/165 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “…Mahkemece, çekişmeli taşınmazın orman bütünlüğü içinde yer aldığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmişse de; yapılan araştırma ve inceleme  hüküm  vermeye  yeterli  değildir.
Şöyle ki; davacı yargılama sırasında Mart 92 Yoklama tarihli, yarım dönüm yüzölçümünde, sahib…. olan …. …. niteliğinde kayıt ibraz etmişse de kaydın nereye ait olduğu araştırılmamıştır.
Yine dosyaya getirtilen sulh hukuk mahkemesinin 1972/412 E. – 1975/961 K. sayılı dosyasında Orman Yönetiminin, bu dosyanın davacıları aleyhine açtığı tazminat davası, taşınmazın Devlet ormanından açıldığı gerekçesiyle kabul edilmiştir. Sözü edilen dosyada bulunan krokide yazılı sınırlar ile yukarıda açıklanan …..sınırları aynıdır, ancak; mahkemece usûlen bu kroki keşifte uygulanarak, dava konusu taşınmazla aynı yerlere ilişkin olup olmadığı belirlenmemiştir.
Yine, dosyada mevcut ….. Asliye Ceza Mahkemesinin köy merasına tecavüze ilişkin 1968/267 E. – 1971/383 K. sayılı dosyasının da dava konusu yerle ilgisi belirlenmemiştir.
O halde; mahkemece ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir yüksek orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, yöreye ait, önceki keşifte de uygulanmış 1957 tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ve tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 – 20 yıl önce çekilmiş steroskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü belirlenmeli, davacının tutunduğu Mart 92 yoklama tarihli kayıt ile yukarıda sözü edilen dava dosyalarına ait krokiler uygulanarak nereye ait oldukları belirlenmeli, temyize konu dosyaya etkisi tartışılmalı, dayanılan kaydın kadastro sırasında herhangi bir taşınmaza revizyon görüp görmediği yerel tapu idaresi ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, buna göre taşınmazın orman ya da orman içi açıklık olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışılmalı, orman değilse, ancak, dayanılan kayıt uymuyorsa, taşınmazda haksahipliğinin tesbiti açısından öncesinin ne olduğu, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü, kimden kime geçtiği ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak sorulup saptanmalı, ziraat uzmanından bu konularda bilimsel verilere dayalı, doyurucu rapor alınmalı, bu şekilde toplanacak deliller çerçevesinde karar verilmelidir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü kısman reddi ile;…… mevkiinde bulunan 102 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının iptali ile 08/06/2015 hakim havale tarihli fen bilirkişisi raporuna ekli krokide (B) harfi ile gösterilen 10.194,98 m² yüzölçümündeki kısmının 102 ada 1 parsel sayılı orman parselinden ifrazı ile aynı adanın son parsel numarasından sonra gelen parsel numarası verilmek suretiyle taşınmazın tamamı 4 pay kabul edilerek;
– 1 payının verasete iştirak şeklinde miras hisseleri oranında…… mirasçıları adına,
– 1 payının verasete iştirak şeklinde miras hisseleri oranında … mirasçıları adına,
-1 payının verasete iştirak şeklinde miras hisseleri oranında ….mirasçıları adına,
-1 payının ……. oğlu 1937 d.lu … adına tarla vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline, 102 ada 1 sayılı parselin kalan kısmının tespit gibi orman vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı … Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine ve orman tahdidine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla geçici 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli taşınmazlar orman alanı içinde bırakılmıştır.
6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduğu, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinde gerekse 25.06.1970 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 31.05.1970 gün ve 531 sıra no’lu Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/3 ve 19.08.1974 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 25.07.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 40/A ve 30.05.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 30/1 ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26/a maddesinde “… 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların orman olarak sınırlandırılacağı” öngörülmüştür.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2 Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya Orman İdaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval….. değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali).
Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar, özel mülke dönüşüp tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20 – 830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20 – 808/1039, 08.02.1999 gün ve 1999/7-22-43, 13.10.1999 gün ve 1999/8-689 – 822, 03.04.2002 gün ve 2002/8-230-261 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, yasa gereği orman sayıldığı için, 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinin (a) ve (j) bentleri gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması öngörülmüştür.
Yapılan incelemede; fen bilirkişi raporuna ve kadastro paftasındaki konumuna göre; temyize konu dava konusu taşınmazın (B) harfli bölümünün 4 tarafının 102/1 orman parseli ile çevrili, orman içi açıklık olduğu anlaşılmıştır. Bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemez.
Mahkemece değinilen yönler gözetilerek davacıların davasının reddi gerekirken, dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın taşınmazın (B) harfi ile gösterilen kısmı yönünden kısmen kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı … Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA temyiz harcının istek halinde iadesine 26/09/2019 günü oy birliği ile karar verildi.