Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/14816 E. 2019/5167 K. 25.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14816
KARAR NO : 2019/5167
KARAR TARİHİ : 25.09.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A RA R
Davacı vekili dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği …… mahallesinde bulunan tahmini 2 dönüm miktarındaki taşınmazın tapuda kayıtlı olmayıp kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına oluştuğunu belirterek taşınmazın davacı adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacı yararına zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile; 30/09/2015 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 1.725,00 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Yörede genel arazi kadastrosu işlemi sonuçları 16.11.1970 – 16.12.1970 tarihleri arasında ilân edilmiş olup taşınmaz Devlet ormanı vasfıyla tescil harici bırakılmıştır.
Yörede orman kadastrosu ve 2/B uygulama çalışması 30.05.1985 tarihinde askı suretiyle ilan edilmiş ve bir yıllık itiraz süresi sonunda 30.05.1986 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; çekişmeli taşınmaz her ne kadar orman kadastrosu sırasında orman sınırları dışında bırakılmış olsa da daha öncesinde yörede yapılan arazi kadastrosunda orman olarak tescil harici bırakıldığından taşınmazın öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığı, davacının zilyetlik yolu ile kazanabileceği taşınmazlardan olup olmadığı önem taşımaktadır. Bu anlamda taşınmazın niteliği eski tarihli resmi belgelere göre saptanacaktır. Hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda ise sadece en eski tarihli (1958) memleket haritası incelenmiş ve taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlenmiş olup, taşınmazın en eski tarihli hava fotoğrafındaki konumu üzerinde inceleme yapılmamıştır. Yine, çekişmeli taşınmazın imar planı kapsamında olup olmadığı, kapsamında ise hangi tarihte imar planına alındığı ve alındığı tarihten geriye doğru 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik süresinin davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediği mahkemece araştırılmamıştır. Ayrıca dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkin olup aynı Kanunun 713/3. maddesinde tescil davasının, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılacağı belirtilmiş olmasına karşın mahkemece çekişmeli taşınmazın sınırları içinde bulunduğu Büyükşehir Belediye Başkanlığı dahil edilmeden davaya devamla hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır. Hal böyle olunca, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; öncelikle mahkemece çekişmeli taşınmazın imar planı kapsamında olup olmadığı, kapsamında ise hangi tarihte imar planına alındığı ilgili Belediyeden sorulmalı, taşınmaza sınır ya da yakın komşu bulunan taşınmazların kadastro tespit tutanakları ve tapu kayıtları ile varsa dayanak vergi ve tapu kayıtları getirtilmeli, yine en eski ve davadan (taşınmaz imar planı kapsamında ise imar planına alındığı tarihten) 15-20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları, bu hava fotoğraflarından yararlanılarak üretilen memleket haritaları ve varsa amenajman planı ve fotogometri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip, halen….ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir fen elemanı ve ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi aracılığıyla mahallinde yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, eğimi, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, bu haritalar komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, bilirkişilere hava fotoğrafları ve dayanağı haritaları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, raporlarında taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmaz üzerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, ağaçların yaşları ve dağılımları ile ilgili açıklama yapmaları istenmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı, zilyetlik yoluyla kazanılabilecek yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, bu kez, dava tarihinden (taşınmaz imar planı kapsamında ise imar planına alındığı tarihten) 15-20 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğrafları, memleket haritaları ile fotogrametri yöntemiyle düzenlenmiş 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orjinal fotokopi örneği ve kadastro paftası ziraat mühendisi, fen elemanı ve orman mühendisi ile birlikte ölçekleri eşitlenip çakıştırıldıktan sonra mahalline uygulanmalı, hava fotoğrafları stereoskop aletiyle incelenmeli, taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğünün ve fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı yönünde krokili rapor alınmalı, bu araştırmalar sonucu bilirkişiler tarafından taşınmaz üzerinde tam olarak hangi tarihten itibaren zilyetliğin başladığı belirlenmeli, ziraat bilirkişiden kültür arazisi olup olmadığı yönünden rapor alınmalı, zilyetlik olgusunun maddi olaylara dayalı olmasından hareketle, maddi olayların ancak tanık, bilirkişi ve benzeri anlatımlarla kanıtlanacağı gözetilmeli (HGK 30/03/1994 gün ve 1993/8 – 939 – 1994/176 sayılı kararı), komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları ile kadastro tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar davacı kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı ile eklemeli zilyetler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden senetsiz belgesiz araştırması yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği 40/100 dönüm sınırlamasının aşılıp aşılmadığı saptanmalı, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Dava konusu taşınmaz….. hudutları içerisinde kalmaktadır ve eldeki dava Medenî Kanunun 713. maddesine göre zilyetliğe dayalı olarak açılmış tescil istemidir. 06.12.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi ile; büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerin mülkî sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır. Aynı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında 1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesinin taraf olacağı belirtilmektedir.
Somut olayda; ilgili hükümleri 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanunun 1/2. maddesi ile …..sınırları il mülkî sınırları olarak genişletilmiş; bu sınırlar içinde kalan köy ve beldelerin tüzel kişilikleri sona ererek bağlı bulundukları ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmışlardır. Davacı vekili dava dilekçesi ile sadece ilçe belediyesi olarak ……. davalı olarak göstermiş ise de …..Başkanlığının davaya dahil edilmemesi doğru görülmemiş, ilgili kanun hükmü gereğince işlem yapılması için hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Ayrıca; davalı Hazine cevap dilekçesi ile Medeni Kanunun 713/6. maddesi gereğince karşı tescil talebinde bulunmuş olup mahkemece talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru görülmemiştir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarda açıklanan gerekçelerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 25/09/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.