Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/14544 E. 2019/3629 K. 27.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14544
KARAR NO : 2019/3629
KARAR TARİHİ : 27.05.2019

………..

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi ile asli müdahil Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

1954 yılında yapılan tapulama sırasında ……yüzölçümündeki taşınmaz, Temmuz 1950 tarih 6 ve 11, Eylül 1950 tarih 2, 01.08.1950 tarih 3, Ocak 1951 tarih 57, Nisan 1951 tarih 38, Mayıs 1951 tarih 32, Nisan 1952 tarih 11 ve Ağustos 949 tarih ve 70 sayılı tapu kayıtlarına istinaden davalılar ve murisleri adına tespit ve tescil edilmiştir.
Davacı … Yönetimi,…… yapılan kadastro çalışmaları sonucu kadastro tutanaklarının 25.04.2008 tarihinde askı yolu ile ilan edildiğini; …… sayılı taşınmazın 238.750,00 m² olarak davalılar adına tespit edildiğini; davaya konu olan ve davalı adına tespit gören parselin eskiden beri Devlet ormanı olup ve halen de orman niteliği bulunan ve orman bütünlüğünü teşkil eden yerlerden olduğunu belirterek 17 sayılı parselin orman vasfı ile Hazine adına tespit ve tescilini talep ve dava etmiş; Hazine de davaya müdahale talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, arazi kadastrosundan sonra yapılan orman kadastrosunun mükerrer kadastro olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi ile asli müdahil Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman kadastrosuna itiraz istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede tapulama çalışması 1954 yılında yapılmış, 6831 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosu ve 2/B uygulamaları 25.04.2008 tarihinde altı aylık ilana çıkarılmıştır.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; orman kadastrosu ve genel arazi kadastrosu işlemleri, tabi oldukları kanun, hukuki konuları ve doğurdukları sonuç itibariyle birbirinden farklı olduğundan, genel kadastrodan sonra yapılan orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 22/1. maddesi anlamında 2. kadastro olarak kabul edilemez. 3402 sayılı Kanunun 22. maddenin beşinci fıkrasında “Tahditleri yapılarak kesinleşmiş ve tescil edilmiş ormanlara ait kayıt ve belgelerin tapu kütüğüne olduğu gibi aktarılır” hükmü bulunmaktadır. 3402 sayılı Kanunun yürürlüğü tarihinden önce genel kadastrosu yapılan yerlerde, tahditleri yapılmayan ormanlarda ve yine bu Kanunun yürürlüğünden sonra aynı Kanunun 4/3. maddesi hükmüne göre yapılan çalışma sonucu tescili yapılan ormanlarda ne gibi işlem yapılacağı konusunda Kadastro Kanununda hüküm bulunmadığından, bu tür ormanlar hakkında özel Kanun olan 6831 sayılı Orman Kanununun uygulanması gerekir. Anılan Kanunun 22.05.1987 tarih ve 3373 sayılı Kanun ile değişik 7. maddesinde “Devlet ormanlarının, hükmü şahsiyete haiz amme müesseselerine ait ormanların, hususi ormanların, orman kadastrosu ve ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini
…….
ve tespiti, orman kadastro komisyonları tarafından yapılır” hükmü bulunmakta olup, kanun maddesinde daha önce arazi kadastrosu yapılan ve yapılmayan taşınmaz ayrımının yapılmadığı görülmektedir. 6831 sayılı Kanunun bazı maddelerini değiştiren 3373 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra bu kanun hükümlerine göre çıkarılan ve 02.09.1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesi uygulaması hakkındaki yönetmeliğin kapsamı başlıklı 2.; Orman Kadastro Komisyonlarının Görevi başlıklı 8. maddelerinde hangi taşınmazların orman kadastrosunun yapılacağının gösterildiği, tapu ve kadastro dairelerinden istenecek bilgi ve belgeler başlıklı 18. maddesinde “Orman kadastrosu yapılacak yerlerin daha önce tapulaması yapılmış ise kadastro pafta örnekleri ile tapu kayıt örneklerinin tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden getirileceği”, Devlet Ormanları Olarak Sınırlandırılacak Yerler başlıklı 23. maddesinde tapulu tapusuz ya da daha önce arazi kadastrosu yapılan yer ayrımı yapılmaksızın 6831 sayılı Kanunda tanımı yapılan yerlerin ve 4785 sayılı Kanun gereğince devletleştirilmiş veya devletleştirmeye tabi ormanlar ile Devlet ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme ilamı bulunan yerlerin orman kadastrosunun yapılacağı ve aynı yönetmeliğin Orman Olarak Sınırlandırılan Tapulu Yerlerin Orman İşletme Müdürlüğüne Bildirilmesi başlıklı 29. maddesinde “Orman Kadastro Komisyonlarının, orman olarak sınırlandırılan tapulu yerleri, harita, liste ve tutanaklarını orman işletme müdürlüklerine göndereceği ve müdürlük tarafından kesinleşmiş orman sınırları içinde kalan hukuken geçersiz hale gelmiş tapuların kısmen veya tamamen iptali için gerekli işlemlerin yapılacağı” ve 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile yine 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı Kanun ile değiştirilen 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi ile daha önce orman kadastrosu yapılan ancak herhangi bir nedenle orman sınırı dışında bırakılan ormanların dahi orman kadastrosunun yapılabileceği” öngörülmüştür. Böylece daha önce orman kadastrosu yapılan yerlerde dahi orman kadastrosu yapılmasının ikinci kadastro olmayacağı kanun ile de hüküm altına alınmıştır. 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve 02.09.1986 tarihli Yönetmeliği Yürürlükten Kaldıran Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 2, 10, 21, 26, 27 ve 32. madde hükümleri de birlikte değerlendiğinde, daha önce genel arazi kadastrosu yapılan yerlerde, sonradan orman kadastrosunun yapılmasının yasal olduğu, dayanılan kanun kuralları ve hukukî sonuçları farklı olduğundan orman ve arazi kadastrosunun birbirine karşı ikinci kadastro olmayacağı sonucuna ulaşılmaktadır. 3116 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 01.06.1937 ve 6831 sayılı Orman Kanununun yürürlüğe girdiği 08.09.1956 tarihlerinden bu yana Orman Genel Müdürlüğünün uygulamaları da bu doğrultudadır.
Hal böyle olunca, somut olayda, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 6831 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp 25.04.2008 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasının 1954 yılında yapılan tapulama çalışmasına karşı ikinci kadastro kabul edilemeyeceğinden işin esasına girilerek yöntemine uygun şekilde orman araştırması yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı … Yönetimi ile asli müdahil Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/05/2019 günü oy birliği ile karar verildi.