Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/13979 E. 2017/1899 K. 07.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13979
KARAR NO : 2017/1899
KARAR TARİHİ : 07.03.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminat davasının yapılan yargılaması sonucu verilen hükmün duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekilince istenilmiş olmakla, tayin olunan 07.03.2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden dahili davalı Hazine vekili Av. … geldi, başka gelen olmadı, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R

…, Kayışdağı mevkii 919 ada 361 parsel sayılı taşınmaz… adına tapuda kayıtlı iken, adı geçen malikin, borçlu; …’un da alacaklı olarak gösterildiği sahte senetler ve düzenlenen sahte vekaletname ile malik aleyhine icra takibine gidilmiş ve kesinleşen takip sonucu yapılan cebri icra satışı ile taşınmaz davacıya devredilerek adına tescil edilmiş, bu durumu öğrenen malik …’ın, … ve davacı aleyhine menfi tespit ile tapu iptali ve tescil davası açması üzerine,… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/634-2009/546 sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda,…adına başka bir şahsın hem sahte vekaletname hem de sahte senet düzenlemek suretiyle icra takibine başvurduğu anlaşıldığından davacı adına olan tapu kaydının iptali ile gerçek malik adına tapuya tesciline karar verilmiş, bu karar Yargıtay denetiminden geçerek 28.10.2010 tarihinde kesinleşmiş, ayrıca…hakkında açılan ceza davasında da… 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2001/174-2004/456 sayılı kararı ile sanığın beraatine hükmedilerek, karar Yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Davacı vekili, 15.12.2011 tarihli dava dilekçesiyle, davacının … 4. İcra Müdürlüğünün 2000/1597 sayılı dosyasında 15/05/2000 tarihinde yapılan ihaleye katılarak 77.600.00.-TL karşılığında, 919 ada 361 parsel sayılı arsayı satın alarak tapuda kendi adına tescil ettirmesi, ancak … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/634 sayılı dosyasında görülen dava sonucu tapu kaydının iptaline hükmedilmesi nedeniyle, davacının uğradığı zarar olan, taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedeli karşılığı 1.500.000.00.-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne, 1.457.700,00.-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün davalı idare ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm bozulmuştur.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 20/01/2015 gün ve 15635-236 sayılı bozma kararı özetle;
“…4721 sayılı TMK’nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ”Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur” hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, her ne kadar davacı noterde düzenlenen sahte vekaletnameye dayalı olarak satın aldığı taşınmazın, sonradan yolsuz tescil nedeniyle tapu kaydının iptal edilerek gerçek maliki adına tescil edilmesi nedeniyle zarara uğramışsa da, kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Kanunun 1007. maddesinde düzenlenen sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
1) TMK’nın 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup, Adalet Bakanlığının davalı sıfatı yoktur.
Bu durumda, davacıya Hazineyi davaya dahil etmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu karar verilmesi,
2) Dava konusu taşınmaz arsa niteliğinde olup, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur.
Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bilirkişi raporunda bu yönteme uyulmadan değer biçilmiştir.
Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 2011 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, taşınmaza, genel deyimlerle ve piyasa rayicinden söz ederek değer biçen geçersiz bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi doğru değildir…” şeklindedir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, … hakkında açılan davanın husumet yokluğundan reddine, Hazine hakkında açılan davanın kısmen kabulü ile 1.457.700,00.-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Hükmüne uyulan bozma kararlarına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman bilirkişi raporlarına göre; arsa niteliğinde olduğu belirlenen taşınmazın değerlendirme tarihine göre emsal satış yöntemi üzerinden, denetlemeye olanak veren bilimsel veriler içeren raporlar dikkate alınarak yazılı biçimde hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, karşı taraf duruşmaya gelmediğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 07/03/2017 günü oy birliğiyle karar verildi.