Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/13971 E. 2019/571 K. 04.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13971
KARAR NO : 2019/571
KARAR TARİHİ : 04.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Çekişmeli, … ili, … ilçesi, … mahallesinde bulunan taşınmaz, yörede 07.10.1967 tarihinde yapılıp 07.05.1968 ilâ 05.06.1968 tarihleri arasında ilân edilen genel arazi kadastro çalışmalarında, 1337 parsel sayısı ile belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle…, …, … , …,… ve … adına tesbit edilmiş; … Yönetimi ve … tarafından yapılan itiraz üzerine, Tapulama Mahkemesinin 13.05.1971 tarih ve 1969/35-390 sayılı kararı ile … sayılan yerlerden olduğundan tapulama harici bırakılmasına karar verilmiş, hükmün … tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesince 13.05.1971 tarih ve 1969/6189-5402 sayılı kararında özetle; “…Tapulama komisyonunun kanuna aykırı şekilde yetkisizlik kararı verdiği, işin kanunî yolla mahkemeye gelmediğinden tapulama müdürlüğüne geri çevrilmesi…” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma kararı gereğince dosya tapulama müdürlüğüne gönderilmiş ve tapulama müdürlüğünün …11.1975 tarih ve 236 sayılı kararı ile … Yönetimi tarafından yapılan itirazın kabulüne, diğer itiraz edenlerin itirazlarının reddine, … Bakanlığının 26.02.1971 tarih ve 8034 sayılı cevabî yazılarında … olduğunun bildirilmesi nedeniyle tesbitin iptaline karar verilmiştir.
Davacılar, 21.09.2010 hâkim havale tarihli müşterek imzalı dava dilekçesi ile; … mahallesinde 1967-1968 yıllarında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında, murisleri adına tesbit edilip, … Yönetiminin itirazı üzerine tescil harici bırakılan 1337 parsel sayılı 42250 m² yüzölçümlü taşınmazın, eklemeli kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin yararlarına oluştuğu iddiasıyla Medenî Kanunun 713. maddesi uyarınca eşit hisse ile adlarına tesciline karar verilmesi istemiyle kadastro mahkemesine dava açmışlardır.
Kadastro mahkemesi tarafından 29.11.2012 gün ve 2010/…-6 sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine ve görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine ilişkin karar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.05.2013 tarih ve 2013/1521-5924 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiğinden, dava dosyası Asliye 3. Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın … niteliğiyle tescil harici bırakıldığı, … kadastrosunun kesinleştiği tarihe kadar zamanaşımı süresinin davacılar yararına hak oluşturmadığı, … kadastrosunun kesinleştiği 07.09.1996 tarihinden itibaren başlayan zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle 20 yıla ulaşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle Dairenin 24/06/2014 tarih ve 2014/1557 – 6834 E.K. sayılı kararıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “Mahkemece, dava konusu taşınmazın … niteliğiyle tescil harici bırakıldığından öncesinin … olduğu, … tahdidi dışında bırakıldığı tarihten itibaren 20 yıllık zilyetlik süresinin davacılar yararına oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değilir. Şöyle ki; dava konusu taşınmaz, 1337 parsel sayısı ile davacıların murisi adına tesbit edildikten sonra vaki itiraz üzerine … Bakanlığının 1971 tarihli yazısı ile kadastro komisyonu tarafından … niteliğinde bulunduğundan mülga 766 sayılı Tapulama Kanununun maddesi uyarınca tapulama harici bırakıldığından, … niteliğinde olduğuna ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmamaktadır. Bu nedenle, dava konusu taşınmazın öncesinin … olup olmadığı, … kadastrosunun kesinleşmesinden önce sürdürülen zilyetliğe değer verilip verilmeyeceğinin resmî belgelerden incelenmek suretiyle 6831 sayılı Kanunun …. maddesi gereğince değerlendirilmesi gerekir. Mahkemece, davalı taşınmazın öncesinin … olup olmadığı hususunda eski tarihli harita ve hava fotoğrafları ile komşu parsellerin dayanağı belgeler incelenmek suretiyle niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğu bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmeden hüküm kurulmuştur. Eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilemez.
Bu nedenle; dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen …/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tesbit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile TMK’nın 713. maddesine dayanılarak açılan davalarda dava tarihinden, 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları, … kadastrosuna ait tutanak ve haritası bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (Jeodezi ve Fotogrametri) mühendisi ile bir … yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/6/2005 tarihli ve 2005/9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği (BÖHHBÜY) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem …/5000 ve hem de …/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumunu, kesinleşmiş … kadastrosu ve hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir ve il, ilçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kalıp kalmadığına yönünde rapor alınmalıdır.
Çekişmeli taşınmazın, … kadastrosunun dışında kaldığı ve öncesinin … sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp tamamlandığı, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, taşınmazın eski ve yeni niteliği konusunda jeoloji mühendisinden de ayrıntılı rapor alınmalı, keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak ve taşınmaz fotoğraf üzerinde gösterilerek dava dosyası içine konulmalı, davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra … yetkilileri tarafından hazırlanan idari tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmeli, 3402 sayılı Kanunun 14/…. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri nazara alınarak yapılması gerektiği düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu müdürlükleri ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin 10. maddesinin değişik ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden Kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar” verilmesi gereğine değinilmiştir. Bozma kararına karşı … tarafından karar düzeltme istenilmiş, Dairenin 02/03/2015 tarih 2014/8847 E. – 2015/1085 K. sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu dava konusu taşınmazın asıl zilyedinin davacıların murisi … … olduğu, rahatsızlığından sonra zilyetliğin … … adına çocukları tarafından devam ettirildiği, murisin vefatından sonra köyde ikamet eden çocuklarının tasarrufa devam ettikleri, ancak taşınmazda bütün mirasçıların hak sahibi oldukları, davacı …’nın 17/05/2016 tarihli oturumdaki beyanlarının da zımnen aynı yönde olduğu, ancak davanın tereke adına açılmadığı, davacılar adına hisseli tescil talebinde bulunulduğu, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15/05/2012 tarih 2011/7629 E. – 2012/4328 K. sayılı kararı ve benzer kararlarında da ifade edildiği üzere miras bırakanın ölüm tarihine göre TMK’nın 701. maddesi gereğince terekenin elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu, elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygın bulunduğu, TMK’nın 640 ve 702. maddeleri hükümlerine göre elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği arandığına, yani tüm mirasçıların katılımıyla tasarrufi işlemler yapılacağına, kural olarak davada tasarrufi bir işlem olduğuna, mirasçılardan biri veya bir kısmı tek başına adına tescil isteyemeyeceğine ve tüm mirasçılar adına tescil istenilmediği için, dışarıda kalan mirasçının davaya katılmasının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci tayini yoluyla da davanın yürütülmesi mümkün olmadığından davacıların işbu davada aktif taraf ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın, aktif taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle HMK’nın 114/…-d, 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Kanuna göre 01.02.1995 ilâ 26.10.1995 tarihleri arasında yapılan ve sonuçları 06.03.1996 ilâ 06.09.1996 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen … kadastrosu ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapıldığına, dosya ekinde bulunan … Kadastro Mahkemesinin 2008/… Esas sayılı dava dosyasında davacı … dava konusu taşınmazın muris babaları … … adına ya da terekesini idare eden oğulları Mürsel ve … adlarına tescilini istemekle taşınmazın muris babalarından kaldığını ve murisin terekesine dahil olduğunu kabul etmiş olduğuna, yine eldeki davada toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde taşınmazın davacıların babası tarafından kullanıldığı ve ölümüyle mirasçılarına kaldığı anlaşıldığına göre mahkemece yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davacı gerçek kişilere yükletilmesine 04/02/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.