Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/13258 E. 2019/4350 K. 24.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13258
KARAR NO : 2019/4350
KARAR TARİHİ : 24.06.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 25/07/2012 tarihli dilekçe ile; … A.Ş. eski yönetim kurulu üyesi …’in … 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/729 Esas sayılı dosyasından 18.10.2011 tarihinde iflasına karar verildiğini, iflas ve tasfiye işlemlerinin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu geçici 11 ve mülga 4389 sayılı Bankalar Kanununun 16 ve 17. maddelerine istinaden davacı kurum tarafından yürütüldüğünü, kurum borçlusu … aleyhine … 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/161 D.İş sayılı dosyasından ihtiyati tedbir kararı alındığını, ihtiyati tedbir kararının … 26. İcra Müdürlüğünün 2000/128 Esas sayılı dosyasında icrası amacıyla takibe konulduğunu, bu dosyada … Tapu Müdürlüğünün 20.03.2000 tarihinde müzekkere gönderilerek … adına kayıtlı … … … mahallesi 7561 ada 13 parselde bulunan B blok 6. kat 14 numaralı bağımsız bölümün 1/2 payı üzerine ihtiyati tedbir şerhi konulmasının istendiğini, ancak … Tapu Müdürlüğünün 03.04.2000 tarihli yazısı ile … adına gayrimenkul kaydına rastlanmadığından bahisle ihtiyati tedbir talebinin reddedildiğinin bildirildiğini, yine 04.11.2014 tarihinde yazdıkları yazıya … Tapu Müdürlüğünün taşınmazın 15.12.2004 tarihinde Müjgan …’e satıldığını bildirdiğini, bu şekilde 15.12.2004 tarihine kadar taşınmazın …’e ait olduğunun anlaşıldığını, borçlunun 1992 model aracı haricinde malvarlığı bulunmadığını, davalı tapu müdürlüğünce ihtiyati tedbir şerhi işlenmeyerek borçlunun gayrimenkul üzerinde tasarruf ederek üçüncü kişilere devrinin önünün açıldığını, kamu alacağının tahsilinin imkansız hale geldiğini ileri sürerek 175.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece; 3533 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince davanın görüm ve çözüm yerinin hakem mahkemesi olduğundan mahkemenin görevsizliği sebebiyle davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddi ile dosyanın görevli … 10. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere; mecburi tahkim, 3533 sayılı Kanun kapsamındaki kamu kuruluşlarının, özel hukuktan kaynaklanan uyuşmazlıklarının çözümünde uygulanmaktadır. Gerçekleştirilmek istenen amaç; bu Kanun kapsamına giren idare ve müesseselerin aralarında çıkan uyuşmazlıkların, gerçek kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklardan farklı nitelikleri ve özellikleri
bulunması, bu kuruluşların hukuk müşavirliklerine sahip olmaları nedeniyle işi kolaylıkla inceleyip daha az masrafla uyuşmazlıkların kısa zamanda sonuçlandırılması ve genel mahkemelerin işlerinin azaltılmasıdır.
Bir uyuşmazlığın 3533 sayılı Kanun çerçevesinde çözülebilmesi için anılan Kanunun 1. maddesindeki açık hükme göre; uyuşmazlık umumi, mülhak ve hususi bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı Devlet veya belediye veya hususi idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkmış olmalı ve adli yargının görev alanı içerisinde bulunmalıdır. Uyuşmazlığın her iki tarafının da bu hüküm kapsamında olması zorunludur. Aksi takdirde, davaya anılan kanun çerçevesinde mecburi hakem sıfatı ile bakılamaz.
Davalı Hazinenin 3533 sayılı Kanun kapsamında olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun hukuki statüsüne gelince; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümlerine tabi olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun Teşkilat Yönetmeliğinde fonun, kanun ve ilgili diğer mevzuat ile verilen görevleri yerine getirmek üzere kurulan kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir kuruluş olduğu belirtilmiştir.
Diğer yandan; 01/01/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 2. maddesinde; bu Kanunun, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin mali yönetim ve kontrolünü kapsadığı açıklanmış, 3/d maddesinde, münhasıran bu Kanunun uygulanmasında sosyal güvenlik kurumlarının, bu Kanuna ekli (IV) sayılı cetvelde yer alan kamu kurumlarını ifade ettiği belirtilmiş, Kanuna ekli (I) sayılı Cetvelde Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri, (II) sayılı Cetvelde Özel Bütçeli İdareler, (III) sayılı Cetvelde Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar sıralandıktan sonra (IV) sayılı Cetvelde Sosyal Güvenlik Kurumları olarak 5502 sayılı Kanunla kurulan Sosyal Güvenlik Kurumuna yer verilmiştir.
Söz konusu yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ile Özel Bütçeli İdareler arasında yer almayan davacının 3533 sayılı Kanun kapsamında bulunmadığı belirgin olup, uyuşmazlığa mecburi hakem sıfatıyla bakılması mümkün olmadığından, ihtilafın çözümünde mahkemenin görevli olduğu anlaşılmaktadır.
Bu haliyle, ihtilafın çözümünde görevli olan mahkemece tarafların delilleri toplanıp işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı olduğu gibi görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 24/06/2019 günü oy birliği ile karar verildi.