Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/13175 E. 2018/7256 K. 12.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13175
KARAR NO : 2018/7256
KARAR TARİHİ : 12.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : Hazine-…

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 09/11/2015 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …ilçesi,… mahallesi, 61 ada 14 parselde kayıtlı 743 m2 yüzölçümündeki arsa niteliğindeki taşınmazı 18.03.2003 tarihinde … ilçesi belediye başkanlığı tarafından yapılan ihale ile satın aldığını, yine aynı ilçe ve mahallede bulunan 61 ada 12 parsel sayılı 473 m2 ve 61 ada 13 parsel sayılı 600 m2 yüzölçümündeki arsa niteliğindeki iki taşınmazı aynı ihaleden satın alan …’den tapuda satın aldığını, müvekkilinin bahse konu taşınmazlar üzerine yapmayı düşündüğü bina için … Belediyesi İmar Müdürlüğüne şifahen yapmış olduğu başvuru sonucunda taşınmazların imara açık olmadığını, orman arazisi statüsünde olduğunu öğrendiğini, orman işletme müdürlüğüne konuyla ilgili başvuruda bulunduğunda 09.09.2015 tarihinde kurumun cevabi yazısında; bahse konu alanın 6331 sayılı Orman Kanunu kapsamında kaldığı ve ormanlık alan olduğunun kendisine bildirildiğini, taşınmazlarda halen orman şerhi bulunmamasına rağmen taşınmazları istediği gibi kullanmadığını, müvekkilinin uğradığı zarardan belediyenin de sorumlu olduğunu ileri sürerek davanın kabulü ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafça açılan mesnetsiz davanın reddinin gerektiğini, davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını, dava konusu parsele ilişkin ihale ve satın alma işleminin 18.03.2003 tarihinde gerçekleştiğini, davanın açıldığı tarihe kadar aradan 12 yılı aşkın bir zaman geçtiğini, ayrıca davada husumeti taraflarına yöneltmesinin de hukuken mesnetsiz olduğunu, bu tür zararlardan dolayı açılacak olan tazminat davalarında davalı olarak taraf sıfatının Hazinede olduğunu, dolayısıyla müvekkili kurumun söz konusu davada taraf sıfatı bulunmadığından, davanın müvekkil kurum bakımından husumet yokluğundan reddinin gerektiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiş, davalı Hazine vekili ise cevap dilekçesi sunmamış, ön inceleme duruşmasında zamanaşımı definde bulunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde başka türlü hüküm mevcut olmadığı takdirde 10 yıllık zamanaşımına tabii olduğunun hükme bağlandığı, dava konusu ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresinin taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle TBK’nın 146, maddesince 10 yıl olup sözleşmenin ihalesinin 18/09/2003 tarihinde yapıldığı ve tapuya tescil edildiği anlaşıldığına göre dava tarihinin de 09/11/2015 olduğundan zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle davacının davasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, dava konusu taşınmazların arsa vasfı ile davacı adına tapuda kayıtlı olduğu, tapu kayıtları üzerinde herhangi bir şerh bulunmadığı, dava tarihi itibariyle tapu maliki olan davacının tasarruf hakkının kısıtlandığına dair dosyada delil bulunmadığı gibi tazmini gerekir bir zararın da bulunmadığı saptanarak sonucu itibariyle davanın reddine dair usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 12/11/2018 günü oy birliği ile karar verildi.