YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12456
KARAR NO : 2019/2113
KARAR TARİHİ : 21.03.2019
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında … köyü, 129 ada 19 parsel sayılı 5749,75 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla vasfıyla belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine vekili 21.01.2016 havale tarihli dava dilekçesinde; çekişmeli taşınmazın öncesinin orman olduğu, özel mülkiyete konu olamayacağı ve zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediğini belirterek tespitin iptali ile taşınmazın Hazine adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın reddine, dava konusu parselin tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesine göre yapılan kadastro çalışması vardır.
Mahkeme tarafından davanın reddi ile taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş olmasına rağmen yapılan inceleme araştırma, bilirkişi raporlarında yapılan tespitler, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi beyanları hüküm kurulurken dikkate alınmamıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun “İhya edilen taşınmaz mallar” başlığını taşıyan 17. maddesinde “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hâle getirilen taşınmaz mallar, 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar plânının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.” düzenlemesi yer almaktadır. Anılan madde ile orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması olanağı sağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi, aynı Kanunun 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup, bu kanunun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmazlar hakkında da uygulanır. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarf edilerek tarım arazisi hâline getirilmesi gerekir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi hâline getirilmesi durumunda imar ve ihyadan söz edilebilir. İhya edilecek taşınmazlar, ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerlerdir. Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki çalışmalar, taşınmazın daha verimli hâle getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Tarım arazisi niteliğindeki bir yerin verimini artırmak amacıyla toprak takviyesi yapmak da imar ve ihya sayılmaz. Ancak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yer emek ve para sarf edilerek tarım toprağı hâline getirdikten sonra güçlendirmek amacıyla yapılan
işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir. Tarıma elverişli yerler üzerinde yapılan çalışmalar ihya değildir. Bu tür yerlerin ihyaya gerek olmaksızın, TMK’nın 713/1 ve Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür. Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşlar, meydana getirilen eserler Kadastro Kanununun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemez. Taşınmaz üzerine ev, ahır ve samanlık yapmak gibi eylemler taşınmazı tarıma elverişli hâle getiren işlemlerden olmadığı gibi tek başına imar ve ihya işlemi iktisap için de yeterli değildir. Maddi olgu olan imar ve ihya her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir. İmar ve ihyanın ne zaman başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü ve hangi tarihte tamamlandığı mahalli bilirkişi ve tanıkların maddi olaylara dayalı beyanları ile belirlenmesi gerekir. Bununla birlikte imar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. Kadastro Kanununun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerekmektedir. 20 yıllık sürenin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanması gerekir.
Somut olayda, 01/06/2016 tarihli keşifte dinlenen tespit bilirkişileri ve mahalli bilirkişiler dava konusu taşınmazın dava dışı … köyü sakinleri tarafından kullanıldığını, taşınmazın kime ait olduğunu bilmediklerini beyan etmişlerdir.
Bu halde, davalı ve tespit maliki … lehine zilyetlikle kazanma şartları oluşmadığı ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde bahsedilen imar ve ihya eden veya halefi olmadığı anlaşıldığına; davacı Hazine zilyetlikle mülk edinme koşulları gerçekleşmediğini ileri sürerek tespitin iptalini talep ettiğine göre yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereği davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 21/03/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.