Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/11739 E. 2019/1011 K. 14.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11739
KARAR NO : 2019/1011
KARAR TARİHİ : 14.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ile davalılardan … ve … Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkiinde bulunan K45-a-13-b pafta ve dilekçeye ekli krokide (855A) olarak gösterilen ve tescil harici bırakılan taşınmazı müvekkilinin zilyet ettiğini, zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre müvekkili adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece; davanın kabulü ile … ili, … ilçesi, … köyünde bulunan 06.07.2012 tarihli fen bilirkişileri tarafından düzenlenen raporda (A) harfi ile gösterilen toplam 57956.55 m2 taşınmazın yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizce 14/01/2014 tarih 2013/8853 – 2014/502 E. K. sayılı karar ile “Dava, 1969 yılında yapılan tapulama sırasında ormanlık alan olarak tapulama dışı bırakılan taşınmazın Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca zilyetliğe dayalı olarak tescili istemine ilişkin olup; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; dava edilen taşınmaz ormanlık alan olarak tapulama harici bırakıldığına ve yörede halen … kadastrosu yapılmadığı gözönünde bulundurularak öncelikle husumetin … Yönetimine yaygınlaştırılıp taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Ayrıca, dosya kapsamından çekişmeli taşınmazın yakınında afet kadastrosu yapıldığı anlaşılmasına ve 1955 yılında yapılan toprak tevzi bulunmasına rağmen alınan bilirkişi raporlarında bu husus tam olarak belirtilip açıklığa kavuşturulmadığı gibi alınan … bilirkişi raporunda da dava tarihinden geriye doğru 20 yıl öncesine itibariyle memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman plan haritasındaki konumu belirtilmediği gibi 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca da imar ve ihyanın ne zaman yapılıp bitirildiği hususunda da dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile ziraat bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli değildir.
Bu nedenle, mahkemece; öncelikle, … Yönetimi davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırılmalı, en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile Medeni Kanunun 713. maddesine dayanılarak açılan davalarda dava tarihinden 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita – kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir … yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem …/5000 ve hem de …/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalı, taşınmazın tevzi haritası kapsamında dağıtılan yerlerden olup olmadığı ve afet kadastrosu kapsamında kalıp kalmadığı araştırılmalıdır. Dava konusu taşınmazın … sayılmayan yerlerden olması o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından bu şekilde yapılacak inceleme sonucu dava konusu yerin;
…) … sayılan veya … rejimine girmiş (15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayınlanan … Kadastro Yönetmeliği madde 26) yerlerden ya da 3402 sayılı Kanunun 16. maddesinde belirtilen özel mülkiyete tâbi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi (3402 sayılı Kanunun 16. md. A, B, C, D bentleri kapsamında kalan yerler),
2) Kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğunun anlaşılması (3402 sayılı Kanunun 17/…. maddesi gereğince … yetiştirilmek üzere … Genel Müdürlüğüne tahsis edilen arazi ya da başka bir amaçla kamu hizmetine tahsis edilen arazi, imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla kazanılamaz. H.G.K. 03.06.1998 gün 1998/8-347-394 ve 12.12.2001 gün 2001/20-118-1156 S.K.),
3) İl, İlçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması (3402 sayılı Kanunun 17/2. md. H.G.K. 25.04.2001 gün 2001/20-390-396 S.K.),
…) Tescil davalarında, davanın açıldığı tarihten 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunun anlaşılması,
5) Kadastro tespit ve tescil harici bırakma işleminin kesinleştiği tarihten tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş olması (H.G.K.’nun 22/03/1995 gün 1994/8-873-216 ve 19/02/1997 gün 1996/8-768-100 ve 24/09/1997 gün 1997/20-372-718 ve 18/02/1998 gün 1998/8-15-129 sayılı kararları),
6) O yerde … kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. ve … Kadastrosunun Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğinin 26/a. Maddeleri kapsamında … içi açıklık konumunda bulunması (H.G.K.nun 10.12.1997 gün 1997/20-830-1034 ve 17.12.1997 gün 1997/20-808-1039 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665-614 ve 11.10.2004 gün 2004/7-531-582 sayılı kararları ile … içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.),
7) Dava konusu taşınmazın veya yakın çevresinin arazi kadastro ekiplerince kadastro paftası üzerinde … nitelemesi yapılarak tespit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.nun 21.01.2004 gün 2004/8-15-7 ve 12.05.2004 gün 2004/8-242-292 ve 12/03/2008 gün ve 2008/20-214-241 sayılı kararları),
8) Kadastro (Tapulama) Komisyonu tarafından … sayılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.nun, 24.10.2001 gün 2001/8-964-751 ve 13.02.2002 gün 2002/8-183-187 sayılı kararları),
9) 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayınlanan … Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26. maddesinin 2. fırkasında yazılı,
a) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş …,
b) 3116 sayılı Kanunun Geçici …. maddesine göre kamulaştırılmış …,
c) 6831 sayılı Kanunun 3. maddesine göre … rejimine alınmış yer,
d) Aynı Kanunun 13. maddesinin (B) bendine göre … olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yer,
e) Aynı Kanunun 24. maddesine göre kamulaştırılan ya da diğer suretle … yetiştirmek üzere kamulaştırılan yer,
f) Devlet Ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yer,
g) Herhangi bir nedenle … sınırı dışında kalmış …,
h) Maliye Bakanlığınca … olarak tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış saha,
ı) … ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alan olduğunun belirlenmesi halinde bu tür yerlerin herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya … sayılmamış olmasının bu yerlerin … olma vasfını ortadan kaldırmayacağı düşünülmesi,
Yukarıda yazılı koşulların somut olayda bulunmaması halinde, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı incelenip bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, tesbit tarihine kadar gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli;
3402 sayılı Kanunun 14/…. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri dikkate alınarak yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tespit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğinin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yargılamaya devam olunmuş yargılama sonunda dava konusu taşınmazın niteliği itibariyle kazanılmaya elverişli olduğu ve zilyetliğin ekonomik amaca uygun olarak kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile … … ilçesi, … köyünde bulunan 06.07.2012 tarihli fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen toplam 57956.55 m2 taşınmazın yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ile davalı … Yönetimi ve … vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde … kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu ise 29.08.1969 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
İncelenen dosya kapsamına göre davacının yargılamanın devamı sırasında davacının dava dilekçesinde iptalini talep ettiği, davacıya ait … ili, … ilçesi, … köyü 855 parsel sayılı taşınmazın pafta tersimatı hatası nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunun 41. maddesine göre konum ve yüzölçüm düzeltmesi yapılarak 07/09/2014 tarihinde 55.030,07m2 olarak tapuda düzeltildiği görülmektedir. 12/10/2015 tarihli keşif sonucu alınan fen bilirkişi raporunda paftanın zemine uyduğu pafta ile zemin arasında farklılık olmadığı belirtilmiştir.
Dava her ne kadar TMK’nın 713. maddesine göre tescil davası olarak görülmekte ise de davacının dava dilekçesinde yanlış ölçüm sonucu 855 parsel olarak adına tespit gören taşınmazın tapu kaydının iptalini ve koordinatları belirtilen taşınmazın ise gerçekte kendine ait olan taşınmaz olduğunu beyanla adına tescilini talep ettiği, davanın 1969 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında davacı ait parselin kadastro paftasına yanlış tersimat yapılarak tespit edilmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Dava devam ederken Kadastro Kanununun 41. maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemi ile 855 parselin konum ve yüzölçümünün düzeltildiği ve bu hali ile zemin ile paftanın uyumlu olduğu, böylece davanın konusuz kaldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 14/02/2019 günü oy birliği ile karar verildi.