Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/11717 E. 2019/411 K. 23.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11717
KARAR NO : 2019/411
KARAR TARİHİ : 23.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

… ilçesi, … köyü 1377 parsel sayılı 2600 m2 ve 1379 parsel sayılı 1675 m2 yüzölçümlü taşınmazlar davalılar …, … ve … adına tapuda kayıtlı olup, taşınmazlar üzerinde … lehine daimi irtifak hakkı şerhi bulunmaktadır.
Davacı … Yönetimi, taşınmazların tamamının kesinleşen … kadastro sınırları içinde kaldığı iddiasıyla … vasfıyla … adına tesciline, taşınmazlar üzerinde bulunan … lehine irtifak hakkının silinmesine ve elatmanın önlenmesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne, taşınmazların davalılar adına olan tapu kaydının iptaliyle … niteliğiyle … adına tapuya kayıt ve tesciline, taşınmaz üzerinde … lehine kurulan irtifak hakkının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamalara göre dava, kesinleşen … kadastrosu sınırları içinde kalan yer iddiasına dayalı tapu iptali, tescil ve el atmanın önlenmesi istemlerine ilişkindir.
Yörede 6831 sayılı … Kanununa göre … kadastrosu ve aynı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B maddesi uygulama çalışmaları 02/10/2000-31/10/2000 tarihleri arasında yapılarak 18/04/2001 tarihinde ilan edilip kesinleşmiş, genel arazi kadastrosu 1975 yılında yapılmıştır.
Somut olayda mahkemenin 11/05/2016 tarihli kısa kararın 3 numaralı bendinde ”Müdahalenin önlenmesi talebini reddine” karar verilerek hüküm kurulduğu, ancak gerekçeli kararda ise müdahalenin önlenmesi talebi hakkında bir hüküm kurulmamış olduğu ve bu şekilde, kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yaratıldığı anlaşılmaktadır.
Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (HMK. madde 298/2). Asıl olan duruşma tutanağına yazılıp taraflara tefhim olunan karardır. Tefhim ile birlikte yargılamadan elini çekmiş olan hâkim tefhim ettiği kararı taraflara tebliğ etmek durumundadır. Sonradan yazılan gerekçeli kararın kısa karara uygun olması zorunludur. 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas ve 1992/… Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, tefhim edilen kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasının gerektiği öngörülmüştür. Asıl talepler bakımından kısa kararda hükmedilmeyen bir hak ve yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olması veya tersi bir durumun çelişki teşkil etmediğini söylemek olanaklı değildir. İçtihadı birleştirme kararında; çelişkinin varlığı tesbit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu sebeple bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Bu sebeple, mahkemece bozmadan önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak suretiyle bir karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/01/2019 günü oy birliği ile karar verildi.