Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/11443 E. 2019/572 K. 04.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11443
KARAR NO : 2019/572
KARAR TARİHİ : 04.02.2019

MAHKEMESİ : … Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında … ili, … ilçesi, … köyü 116 ada 5 sayılı parsel 7423,53 m² yüzölçümüyle … ve arkadaşları; 6 sayılı parsel 19032,85 m² yüzölçümüyle … ve arkadaşları; 8 sayılı parsel 8039,52 m² yüzölçümüyle …; 13 sayılı parsel 30768,16 m² yüzölçümüyle … ve arkadaşları; 16 sayılı parsel 3538,64 m² yüzölçümüyle … ve arkadaşları, 24 sayılı parsel, 10238,42 m² yüzölçümü ile … adına tarla niteliğiyle belgesizden tesbit edilmiştir.
Davacı, Orman Yönetimi taşınmazların orman olduğu iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parsellerin orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılardan … vekili tarafından 116 ada 6 sayılı parsele yönelik, … vekili tarafından 116 ada 13 sayılı parsele yönelik olarak temyiz edilmekle Dairenin 18.11.2013 gün ve 2013/8881 E. – 10229 K. sayılı kararıyla 116 ada 6 ve 13 sayılı parseller hakkındaki hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “…Öncelikle, davalıların dayandığı Temmuz 1971 tarih ve 44 nolu tapu kayıtları ilk oluştuğu günden itibaren tüm gittileri ile ve kadastro sırasında revizyon gördüğü parsellerle birlikte getirtilip dosyaya konulmalı, taşınmazların bulunduğu köyde tesbit tarihinden sonra orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı sorularak yapıldı ise; işe başlama, çalışma ve askı ilân tutanakları ile kesinleşmemiş orman tahdit haritası Orman İşletme Müdürlüğünden istenerek, yapılmamış ise; orman sınırlandırması yapılmayan veya sınırlandırmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde bir yerin orman niteliğinin ve hukukî durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanunla sadece Devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince, aynı Kanunun 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanunla iadeye tâbi tutulmuş; iadenin koşulları aynı Kanunda gösterilmiştir. Mahkemece, 1952 tarihli hava fotoğrafları ve buna dayanılarak yapılan memleket haritası ve 1980’li yıllara ait memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastrosu yapılmış ise fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası var ise bu harita ile irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların öncesinin orman sayılan yerlerden olduğunun saptanması halinde; ormanlardan tapu ve zilyetlik yoluyla yer kazanılamayacağından ve ormanlarda sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceğinden taşınmazların orman niteliği ile Hazine adına tescili gerekir. Dava konusu taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, davalıların dayandığı tapu kayıtları ilk oluştuğu günden itibaren tüm gittileri ile ve kadastro sırasında revizyon gördüğü parsellerle birlikte getirtilip, tapu kaydı, sınırları mahalli bilirkişi yardımıyla zeminde tek tek bulunarak fen bilirkişi krokisi üzerine işaretlenmeli, tapu kaydı 3402 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince zemine uygulanarak, zeminde tam ve kesin kapsamı belirlenmeli, sınırında orman olduğundan, aynı Kanunun 20/C maddesi gereğince miktarı ile geçerli kapsamı belirlenmeli, miktar fazlasının sınırdaki orman açıldığı kabul edilmeli, sınırlarda adları okunan komşular çizilecek kroki üzerine kadastro tesbit malikleri ile bağ kurularak yazılıp, keşfi izleme olanağı saptanmalı, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; tapu kaydının taşınmazlara uymadığının saptanması halinde; yapılacak keşifte, taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddî olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmazlar başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmelidir. 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları ve satın alınan kişiler yönünden aynı çalışma alanı içinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazların sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tesbit ve Kontrol İşleri Hakkında Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar” verilmesi gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulü ile; dava konusu 116 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptaline, orman bilirkişisinin 26/02/2016 tarihli ve fen bilirkişisinin 10/03/2016 tarihli raporlarında (B) harfi ile gösterilen 11.665,71 m²’lik alanın ifrazı ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, aynı raporlarda (A) harfi ile gösterilen kısmının aynı ada ve parsel numarası ile tespit malikleri adına tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu 116 ada 13 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tespit malikleri adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, mahkemece uyulan bozma kararına göre işlem yapılarak ve özellikle keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuna göre çekişmeli taşınmazlardan 116 ada 6 sayılı parselin (A) harfi ile gösterilen kısmı ile 116 ada 13 sayılı parselin tamamının orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlenerek, mahkemece davanın kısmen kabulü yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; Orman Yönetimi davacı olduğu halde, hüküm yerinde 10 numaralı bentde “Davalı Orman Müdürlüğü” ve devamında “vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine” denilmiş olması doğru değil ise de bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hüküm fıkrasının 10 numaralı bentde yer alan “Davalı Orman Müdürlüğü” cümlesindeki davalı kelimesinin kaldırılarak, bunun yerine, “Davacı”; yine aynı bentde yer alan “vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine” cümlesinin kaldırılarak yerine “vekalet ücretinin aleyhe hüküm kurulan davalıdan alınarak davacıya verilmesine” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/02/2019 günü oy birliği ile karar verildi.