Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/10961 E. 2017/9714 K. 21.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10961
KARAR NO : 2017/9714
KARAR TARİHİ : 21.11.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi ve davalı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Çekişmeli…,…, …köyü 141 ada 59 parsel sayılı (eski 990) taşınmaz, 13542 m2 yüzölçümüyle tarla niteliğiyle davalı adına tapuda kayıtlıdır.
Davacı yönetim 28/12/2012 tarihli dilekçesiyle taşınmazın kısmen kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerden olduğu ve öncesi itibarıyla ve halen de eylemli orman olduğu iddiası ile dava açmış, davalının 11/01/2013 tarihinde, taşınmazın 2012 yılında orman sınırı dışına çıkarıldığı iddiasıyla açtığı, 2013/13 sayılı el atmanın önlenmesi istemli dava da temyize konu dava ile birleştirilmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, el atmanın önlenmesi isteminin reddine, taşınmazın fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile işaretli 3085,57 m2, (B) harfi ile işaretli 2188,80 m2, (C) harfi ile işaretli 1484,77 m2 bölümlerinin tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava tapu iptali ve tescil ile el atmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce 1945 yılında 3116 sayılı Kanun hükümleri gereğince yapılan orman kadastrosu, 1982 yılında 1744 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması, 2012 yılında 3302 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda 2/B madde uygulaması, 1971 yılında kesinleşen genel arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece hükme esas alınan uzman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın (A), (B) ve (C) harfleri ile işaretli toplam 6759 m2 bölümünün kesinleşen orman sınırları içinde kaldığının belirtilmesi üzerine bu bölümlerin tapu kaydının iptaline karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; çekişmeli taşınmaza 1971 yılında yapılan kadastro sırasında revizyon gören Ocak 1932 tarih 11 numaralı, 3 dönüm yüzölçümlü idari yoldan oluşturulmuş olan tapu kaydı mevcut olup, taşınmaz bu tapu nedeniyle 1948 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosunda 43 nolu iç parsel olarak orman kadastro sınırları dışında bırakılmıştır. Ancak 2012 yılında yapılan aplikasyon sırasında 43 nolu iç parselin alanı daha da genişletilerek, bu kez P.14 numarasıyla orman sınırları dışında kaldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece 11.10.2013 ve itiraz üzerine ikinci kez yapılan 23.06.2014 tarihli keşifler sonucu hazırlanan bilirkişi raporlarında ve Dairenin 04.04.2016 tarihli geri çevirme kararı üzerine hazırlanan ek raporda bu durumun nedeninin açıklanmadığı, raporların denetime ve hükme elverişli olmadığı görülmektedir.
Mahkemece doğru sonuca varılabilmesi için; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1948 ve 2012 yıllarında yapılan orman kadastrosu ve aplikasyon haritaları, her birine ait işe başlama, çalışma, işi bitirme tutanakları Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek iki mühendis ve bir harita mühendisinden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte uygulanmalı, aplikasyonun ilk orman kadastrosuna aykırı olamayacağı düşünülmeli, 2 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanununun 2/B Maddesinin Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu ve aplikasyon uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu, aplikasyon haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renklerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek koordinatlı müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmeli, taşınmaza revizyon gören 3 dönüm yüzölçümlü tapu kaydının yol ve dere şeklindeki sınırları da memleket haritası ve hava fotoğraflarından yararlanılarak zeminde bulunup krokiye işaretlettirilmeli, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükme yöneltilen temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna uygun olmayan hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/11/2017 günü oybirliğiyle karar verildi.