Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2016/10131 E. 2018/6531 K. 17.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10131
KARAR NO : 2018/6531
KARAR TARİHİ : 17.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi dahili davalı … Belediyesi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … vekili, 30/11/2011 havale tarihli dilekçesi ile; 1966 yılında yapılan kadastro sırasında tapulama harici bırakılan …. beldesi 9930 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, 2006 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosu sırasında 153, 154, 155, 156, 157 ve 153 numaralı orman sınır noktaları ile çevrili 30 numaralı orman iç parsel poligonu olarak orman sınırları dışında bırakıldığını ve 20 yılı aşkın süredir müvekkilinin zilyetliğinde bulunduğunu ileri sürerek, müvekkili adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Yargılama sırasında davacı … vefat etmiş mirasçıları davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne; 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi hükmü uyarınca tesbit dışı bırakılan ve fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 07/10/2012 tarihli rapor ve eki krokisinde (A) harfiyle gösterilen 8932,03 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı … adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 07.11.2014 tarih, 2014/5751-9221 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “Dosya arasında bulunan bilgi ve belgeler ve özellikle bilirkişi rapor ve krokilerinden çekişmeli taşınmazın dört yönden kesinleşen orman parseli ile çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tapu kaydına dayanmayıp zilyetlik iddiasına dayanmaktadır. Çekişmeli yer, bu hali ile 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde tanımlanan orman içi açıklığı niteliğindedir.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanunun, madde: 17/1-2 Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nev’i bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya Orman İdaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali). Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN

İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR].
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır.
Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [YHGK’nın 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01/06/1988 gün ve 31/13 E.K.; 14/03/1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03/03/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; bu tür yerler Kanun gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına kanunî olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
Mahkemece, değinilen yönler gözetilerek davanın reddi gerekirken, dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olduğuna” oy çokluğu ile karar verilmiş, karşı oy ile de bir üye tarafından Orman Kanununun uygulanması hakkında yönetmeliğin 26. maddesine ve 17/2. maddede belirtilen orman içi açıklığın kişilerin tarım arazilerini kapsayacak şekilde geniş olarak yorumlanması, evrensel hukuk ilkelerine uygun olmadığı” gerekçesiyle karşı oy kullanılmıştır.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın reddine ayrıca davanın açılmasına davacı mirasçıların sebep olmaması ve davanın devamı hususunda sarih beyanlarının bulunmaması nedeniyle aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilmeyerek karar verilmiş hüküm bu kez dahili davalı … Belediyesi vekilince vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiştir.
Dava, Medenî Kanunun 713. maddesi uyarınca kadastro sırasında tescil harici bırakılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 166 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 2003 yılında yapılıp 26/09/2006 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması ile 766 sayılı Kanun çerçevesinde yapılan ve 28/06/1966 tarihinde kesinleşen arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak her ne kadar davacı mirasçılar davanın açılmasına sebebiyet vermemiş iseler de mirasçıların muris …’in mirasını reddettiklerine dair dosyada herhangi bir belge olmadığından Türk Medeni Kanununun 641. maddesine göre tereke borçlarından müteselsilen sorumlu oldukları gibi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 326/1 maddesine göre yargılama giderleri aleyhine hüküm verilecek taraftan alınacağı belirtilmiştir. Bu sebeple davacının davasının reddine karar verilmesine rağmen dahili davalı … lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre vekalet ücreti verilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; dahili davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/10/2018 günü oy birliği ile karar verildi.