YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9892
KARAR NO : 2017/3368
KARAR TARİHİ : 18.04.2017
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 04/12/2013 tarihli dava dilekçesinde özetle; … şubelerinin kredi borçlusu … Paz. Tur. Ltd. Şti.’nin kredisinin teminatını teşkil etmek üzere, … adına kayıtlı … ili, … ilçesi, … mahallesi 3778 ada 3 sayılı parsel 6. kat 17 nolu bağımsız bölüm ve 6. kat 18 nolu bağımsız bölüm üzerine … Merkez 1. Bölge Tapu Müdürlüğünün 17/11/2005 tarih, 20032 yevmiye nolu işlemi ile 500.000,00.-TL bedelle 1. derecede ipotek tesis edildiğini, firma ile yapılan anlaşma neticesinde, …, …, … mahallesi 3778 ada 3 sayılı parsel 6. kat 17 nolu bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin fekki ve 6. kat 18 nolu bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin devam etmesi hususunda … Tapu Müdürlüğüne Üçkapılar şubesi tarafından 02/11/2010 tarih, 2047 sayılı yazı yazıldığını, ancak tapu müdürlüğü tarafından her iki bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin de kaldırıldığını, bu sebeple davacı bankanın zarar gördüğünü bildirip, fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, … Tapu Müdürlüğünün …, …, … mahallesi 3778 ada, 3 sayılı parsel, 6. kat 18 nolu bağımsız bölüm üzerine müvekkili banka lehine tesis edilen 1. derecede ipoteği müvekkili bankanın talebi olmaksızın sehven fek etmesi nedeniyle oluşan 191.823,96.-TL zararın Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince tazmin edilmesine, dava tarihinden ödeme tarihine kadar geçen süre için reeskont faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafindan esasa, davalı … tarafindan vekalet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder” hükmü yer almakta olup burada, Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü; sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Kusurun varlığı ya da yokluğu, devletin sorumluluğu için önem taşımayıp sadece, Devletin memuruna rücuu sırasındaki iç ilişkide önemlidir.
Açıklanan nedenlerle; TMK’nın 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 41. ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 60. maddesindeki zamanaşımı kurallarının uygulanma imkanı olmadığı gibi, TMK’nın 1007. maddesine dayanılarak açılan
davalar için de, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Bu itibarla, 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146) maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esastır. Bu durumda;
Mahkemece, tapu memurunun hatası nedeni ile TMK’nın 1007. maddesi uyarınca açılan tazminat davasında, zamanaşımı süresinin 18 nolu bağımsız bölüm üzerindeki şerhin kaldırıldığı tarihten başlayacağı ve davanın açıldığı tarih itibari ile 10 yıllık sürenin dolmadığı gözetilip, işin esasına hakkında inceleme yapılmalı, dava dışı boçlu hakkında yapılan icra takip dosyaları getirtilmeli, zararın kesinleşip kesinleşmediği, borçlu hakkında aciz vesikası düzenlenip düzenlemediği, davacının alacağını başka türlü elde etme imkanı olup olmadığı belirlenmeli oluşacak sonuç çerçevesinde işin esası ile ilgili bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözeltilmeksizin davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Kabule göre de; tazminat davasının konusu para ile değerlendirilebilen nitelikte bulunduğundan ve kanunen getirilen bir istisnada bulunmadığından nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalının temyiz itirazlarının kabülü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/04/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.