Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/9275 E. 2015/8664 K. 07.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9275
KARAR NO : 2015/8664
KARAR TARİHİ : 07.10.2015

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, kadastro mahkemesine verdiği 25.08.2010 tarihli dilekçe ile; … ili, … ilçesi, … köyü 165 ada 2 parsel sayılı taşınmazı müvekkilinin 1989 yılında …’dan satın aldığını, ancak kadastro çalışmaları sırasında taşınmaz üzerinde bulunan 2 katlı evin 2 nolu parsel içinde değil, orman sınırları içinde gösterildiğini belirterek dava konusu 165 ada 2 sayılı parselde yapılan hatalı tespitin iptali ile 2333, 2334 ve 2335 numaralı orman sınır noktalarında yapılan kaymanın düzeltilmesini ve müvekkilinin zilyet olarak tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Kadastro Mahkemesince, dava konusu taşınmazın, orman sınırları içinde kaldığından tutanak düzenlenmediği, uyuşmazlığın çözüm yerinin genel yetkili asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilerek dosyanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine, dosya, asliye hukuk mahkemesine gönderilmiş; mahkemece dava konusu taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3402 sayılı Kanunun 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek-4. maddesi hükmüne göre yapılan kullanım kadastrosunun askı ilân süresi içinde açılan orman kadastrosuna itiraz ile tapu iptali ve tescil istemlerine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce 1940 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosu ile 1979 yılında 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulaması ve 27.06.1990 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Bilirkişilerce düzenlenen rapor ve krokisi taşınmazın hukukî durumu hakkında yeterli kanı uyandırmamaktadır. Yörede ilk kez 3116 sayılı Kanun gereğince yapılan orman kadastrosu ile daha sonraki yıllarda yapılan aplikasyon, 2. madde ve 2/B uygulamalarına ait haritalar ile 5831 sayılı Kanun çalışmaları sonucunda oluşturulan pafta örneği ölçekleri denkleştirilip birbiri üzerine aplike edilmek ve ayrı ayrı gösterilmek suretiyle taşınmazın konumu belirlenmemiş; davacının iddiası doğrultusunda bir blok kayma olup olmadığı varsa bunun nedeni üzerinde durulmamış, kesinleşen orman kadastro sınırlarının mutabakat raporu ile değiştirilemeyeceği hususu tartışılmamıştır.
Bu nedenle, mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmaz ve geniş çevresini gösterir orijinal kadastro paftası, 3116 sayılı Kanun gereğince yapılan ilk orman kadastrosu ve sonrasında yapılan orman tahdidi, aplikasyon 2. madde, 2/B madde ve 5831 sayılı Kanun çalışmalarına ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneğinin, 5831 sayılı Kanunun 8. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek-4. madde uygulaması sırasında düzenlenen mutabakat zaptının, çekişmeli parselin bulunduğu adadaki tüm parsellere ait tutanaklar ve dayanaklarının, kesinleşmiş iseler tapu kayıtlarının dosya içine alınması, daha sonra önceki bilirkişiler dışında serbest orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman yüksek mühendisi ve bir harita mühendisi ile yerel bilirkişi eliyle yeniden keşif yapılarak yörede ilk kez 3116 sayılı Kanun gereğince yapılan orman kadastro tutanaklarında, keza daha sonra yapılan aplikasyon tutanaklarında sözü edilen tepelerdeki nirengi noktaları, dere ve yolların kesişme noktaları, mevki isimleri, bu tutanaklarda tarif edilen kişilere ait tarlaların o tarihteki sınırları ve bu tarlaların birleştiği köşe noktaları ve benzeri sabit noktalar yerel bilirkişi yardımıyla saptanmalı ve tutanakta isimleri yazılı kişilere ait tarlaların arazi kadastrosunda kim ya da kimler adına, kaç numaralı parsel olarak tespit edildiği de belirlenerek, o parsellere ait tutanak örnekleri getirtilip bilirkişi sözleri denetlenmeli; ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2. madde ve 2/B madde uygulamalarına ilişkin harita ve tutanaklar ile 5831 sayılı Kanun gereğince düzenlenen kadastro paftaları ve mutabakat krokisi 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacak orman kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B madde uygulaması hakkındaki yönetmelik ve bu yönetmeliğin 54. maddesine göre çıkarılan teknik izahnamede tarif edilen yöntemle değişik açı ve uzaklıktaki en az 15 – 20 adet orman sınır noktasını gösterir şekilde çekişmeli parsele ve bu parselin geniş çevresine uygulanmalı; zeminde bulunmayan orman sınır noktaları bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi ismi ile açı ve mesafelere göre birer birer bulunup yerleri arazi kadastro paftası üzerinde işaretlenmeli; uygulamalarda ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile daha sonra yapılan aplikasyon, 2. madde ve 2/B madde uygulaması harita ve tutanaklarına göre belirlenmeli; bu haritalar aynı ölçekte birleştirilerek her bir uygulama (orman kadastrosu ile aplikasyon ve 2. uygulamaları) farklı renkte kalemlerle gösterilmeli, aynı ya da yakın hatlarda bulunan dava konusu parsel aynı harita üzerine işlenerek müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalıdır. İlk orman kadastro harita ve tutanaklarının, aplikasyon, 2/B madde harita ve tutanakları ile çelişkili olduğunun belirlenmesi halinde, tutanakların düzenlenmesinde esas alınan hava fotoğrafları ve memleket haritası ile desteklenen ilk orman kadastro tutanaklarındaki sınırlara değer verilmesi gerektiği düşünülmeli, doğru hattın hangisi olduğu üzerinde durulmalı; 5831 sayılı Kanun çalışmaları ile kesinleşmiş orman sınırlarının değiştirilemeyeceği de gözönünde bulundurularak oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 07/10/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.