Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/7228 E. 2015/7942 K. 30.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/7228
KARAR NO : 2015/7942
KARAR TARİHİ : 30.09.2015

MAHKEMESİ : Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davada … Asliye Hukuk ve … Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, müdahalenin önlenmesi, taşınmaz bölümünün tahliyesi ve ecrimisil istemine ilişkindir.
Asliye hukuk mahkemesince, uyuşmazlığın taşınmaz üzerindeki salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Sulh hukuk mahkemesi tarafından ise, davanın salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olmadığı ve asliye hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
6100 sayılı HMK’nın taşınır ve taşınmaz mallarda yalnız zilyetliğin korunması ile ilgili davaların (dava konusu malın değerine bakılmaksızın) sulh hukuk mahkemelerinde görüleceği (m.4,l/c) düzenlenmiştir.
Bu davalar, TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK’nın 973. maddesinde zilyetlik “Bir şey üzerinde fiili hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMK’nın 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır.
Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirlenir.
Somut olayda; davacı taraf taşınmaz üzerindeki üç katlı binayı satın aldığını ve binanın maliki olduğunu, davalı-karşı davacı ise taşınmazın kardeşi tarafından inşa edildiğini, inşaasından bu yana kendisinin taşınmazda oturmakta olduğunu, oturduğu dairenin kullanımının ve fiili hâkimiyetinin kendisine ait olduğunu iddia ettiklerinden dolayı eldeki dava, salt zilyetliğe dayalı bir dava olmayıp, hakka dayalı bir davadır.Hal böyle olunca; davacı ve davalının … arsası üzerine inşa edilen üç katlı yapı ile ilgilerinin yalnızca zilyetlikten ibaret olduğu kabul edilemez.
O halde, dava konusu edilen binanın üzerinde bulunduğu 1880 nolu parselin, … adına tapuya kayıt ve tescilli olduğu, davaya konu binanın ise, tapuda kayıtlı olmadığı, davalı şahsın kardeşi dava dışı … tarafından inşa edildiği ve … isimli şahsa satıldığı, bu şahsında dava konusu binayı davacı şahsa sattığı, binanın orta katında ise binayı inşa eden eski malik …’ın kardeşi …’ın ikamet etmekte olduğu hususlarında dosyada bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacıların talebi ve davalı-karşı davacının savunması karşısında, eldeki davanın hukuki nitelikçe zilyetliğin arkasında bulunan bir hakka dayalı olduğunun kabulü gerekir. Sonuç itibariyle; davanın zilyetliğin arkasında bulunan bir hakka dayalı olmasına göre, mahkemenin görevi, dava olunan taşınmazın değerine göre belirlenmelidir.
Dava dilekçesinde çekişmeli taşınmazın değeri 100.000.-TL olarak gösterilmiştir. Müddeabihin değeri gözönünde bulundurulduğunda, davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesine aittir. Mahkemece işin esasının incelenmesi, delillerin değerlendirilmesi ve davanın sonuçlandırılması gerekirken, davanın salt zilyetliğin korunması olarak nitelendirilerek sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince … Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 30/09/2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.