Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/717 E. 2015/7883 K. 29.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/717
KARAR NO : 2015/7883
KARAR TARİHİ : 29.09.2015

MAHKEMESİ : Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar … ve … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü

K A R A R

Davacı …, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği; … köyü … Genel Müdürlüğü kamulaştırma planında 89 parsel olarak gösterilen taşınmazın ve etrafındaki arazinin tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, mülkiyetin tespitini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kamulaştırma planında 89 parsel olarak gösterilen ve 16/09/2008 tarihli krokide (B) harfli 615,89 m2 olarak gösterilen bölümün mülkiyetinin davacı …’a ait olduğunun tespitine ve kamulaştırma bedelinin tespit edilen hak sahibine ödenmesine, aynı krokide (A) harfli 1726 m2 olarak gösterilen bölümün davacı N.. K.. adına tapuya tesciline, (C) bölümüne yönelik davanın reddine karar verilmiş, davalılardan … ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Dairenin 25/04/2012 gün ve 6334 sayılı ilâmıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilâmında özetle; [Mahkemece verilen karar, usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın bulunduğu … köyünde davanın devamı sırasında genel arazi kadastrosu yapıldığı, 04.06.2010 tarihinde tamamlanarak tapu müdürlüğüne devredildiği ve davacı adına tesciline karar verilen (A) bölüme 129 ada 23 parsel nolu kadastro tutanağı düzenlendiği anlaşılmaktadır. 3402 sayılı Kanunun 26/4. maddesi hükmüne göre “Kadastro mahkemesinin yetkisi (görevi), her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği günde başlar.”. Yine, aynı Kanunun 27/1. maddesine göre “Mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmazlara ilişkin davalar hakkında o taşınmaz için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar mahkemesine re’sen devrolunur.” hükümleri getirilmiştir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, temyiz edenlerin sıfatına bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. Bu sebeple, mahkemece yapılacak iş; çekişmeli taşınmaza kadastro tutanağı düzenlendiğinden, davaya bakma görevinin kadastro mahkemesine ait olduğu düşünülerek görevsizlik kararı vermekten ibarettir.] denilmiştir.
Kadastro mahkemesince bozma ilâmına uyularak görevsizlik kararı verilmiş, yargılamaya asliye hukuk mahkemesinde devam olunmuştur.
Yargılama sırasında … katılma harcını yatırarak çekişmeli taşınmazın orman olarak … adına tescilini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne, … köyü 129 ada 23 parselin kamulaştırması kesinleşmeyen (B) rumuzuyla işaretli bölümü de dahil olmak üzere 1636,31 m² yüzölçümüyle … oğlu … adına tespit ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılardan … ve … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1945 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir.
Yargılamanın asliye hukuk mahkemesi safahatında alınan orman bilirkişi raporunda yöredeki tahdidin 1945 yılında yapıldığı bildirilmiş, kadastro mahkemesince alınan orman bilirkişi raporunda ise, tahdidin 1999 yılında yapılarak kesinleştiği belirtilmiştir. Mahkemece, bu çelişkinin üzerinde durulmadığı gibi yapıldığı belirtilen orman tahdidine ilişkin tutanak ve haritalar dosyaya getirtilmediği için hükme dayanak alınan orman bilirkişi raporu denetlenemediği gibi 1957 yılı memleket haritasının elde edildiği hava fotoğrafı getirtilerek uygulanmadığından hükme yeterli değildir.
Ayrıca, keşifte bilgisine başvurulan ziraat bilirkişi, çekişmeli taşınmazın en az 15 yıldır tarımsal işlem görmediği ve uzun yıllar kullanılmamış olması nedeniyle ham toprak niteliğinde olduğu belirtilmiş olmasına rağmen mahkemece, uzun yıllar kullanmamanın zilyetliğin terki olup olmayacağı değerlendirilmemiş, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki 40-100 dönüm kısıtlama araştırması da yapılmamıştır.
Mahkemece, yörede yapılan ilk orman tahdidi ve sonraki yapılan işlemlere ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği, yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ile dava tarihinden 10 ve 20 yıl öncesine ait memleket haritası, memleket haritalarının elde edildiği hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen … Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisi marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; harita ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, hava fotoğrafları stereoskop aletiyle üç boyutlu incelemeye tabi tutularak çekişmeli taşınmazın o tarihlerdeki kullanım durumu ve üzerindeki bitki örtüsü belirlenmelidir.
Yukarıda yapılan araştırma sonucu, çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan ve zilyetlikle kazanılacak yerlerden olduğu belirlenmesi halinde, davacıdan taşınmazı ve öncesini iyi bilen yaşlı tanıklar göstermesi istenmeli, takiben önceki keşiflerde dinlenen yerel bilirkişiler ve tüm tespit bilirkişileri ile davacının göstereceği tanıklar huzurunda yapılacak keşifte bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin ne olduğu, kimden kaldığı, davacının zilyetliğinin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi, ayrıca taşınmazın tümünün mü yoksa belirli bölümünün mü zilyet edildiği, taşınmazın üst üste kaç yıl ekilip sürülmediği, süresine göre bu durumun iradi terk sayılıp sayılamayacağı olaylara dayalı olarak ayrı ayrı sorulup belirlenmeli, birisi ziraat mühendisi diğeri jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulundan taşınmazın toprak yapısı, eğim durumu ve oranı, bitki örtüsü, işleniş tarzı ve süresi, imar ve ihyaya konu olan yerlerden olup olmadığı, konu olması halinde imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlandığı, taşınmazın tümünün mü yoksa bir bölümünün mü tarımsal amaçla kullanıldığı, kullanılmayan alan olup olmadığı, kaç yıldır tarımsal amaçla kullanılmadığını açıklar geniş kapsamlı rapor alınmalı, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, murisler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri dikkate alınarak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılardan … ve … vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 29/09/2015 günü oy birliği ile karar verildi.